Aradan bir yıl geçti.

Bu köşede 15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra yazdığım yazılara bir gözattığınızda, uyarılarımın çoğunun sonradan gerçekleştiğini görürsünüz.

“Ben dedim, ben işittim!”

Sonuç olarak şu anda Ak Parti, yurtdışında uzaktan telekonferans bile yapamayacak hale getirildi.

FETÖ içine kaçmışlarla, yurtdışında organizasyon yaptırırsan sonuç bu olur.

Devamlı uyardım.

Arşivlerdeki yazılarımda ne diyorum?

“Yurtdışında Fetö nerde?” diye sorup, sonra sıralıyorum:

–        UETD'de,

–        YTB'de

–        Diyanet'ye

–        MÜSİAD'da

–        Yurtdışındaki diplomatlar arasında..

Bu uyarılarımdan aylar sonra, bu bahsettiğim kuruluşlar içinden FETÖ mensupları atılmaya başlandı ve hâlâ daha temizlik devam ediyor.

Yani yine oradalar.

FETÖ, bu kuruluşlara 17-25 Aralık 2013'ten önce sızmış ve yerleşmişti. Tamamiyle ele geçirme planı içierisindeydi buraları.

15 Temmuz'dan sonra bunlar sanki FETÖ ile bağlantıyı kesmişler gibi buralarda kaldılar.

Yurtdışındaki organizasyonlarında Ak Parti, özellikle UETD (Avrupa Türk Demokratlar Birliği)'nin peşine takıldı.

Yurtdışında toplantı yapılacak, yer kiralanıyor. FETÖ'nün UETD'deki kriptoları içerden toplantı yerinin nasıl iptal ettirileceğini de, biliyorlar ve iptal ediliyor.

Türkiye'den konuşmacı olarak gelenlerden buraya yazamayacağım değişik Avrupa ülkelerinde öyle gülünç duruma düşmeler oldu ki, inanılmaz.

UETD'yi yönlendirdiğini, babalık yaptığını iddia eden bir  Ak Parti Milletvekili, Almanya'daki Türklere “Alman bankalarındaki paralarınızı çekin” diye saçmalayarak talimatlar veriyor.

Aklınca, Almanya ekonomisini çöktürecek ve onlara ders verecek!

Sonra, Almanya'da böyle ekonomisini çöktürme toplantılarına izin verecek?

Almanya'da yaşayan yurttaşlarımız da Alman ekonomisni çöktürüp, zafer ilan edecekler ve ülke ile beraber batacaklar!

Çocukca şeyler bunlar ve Ak Parti bu “Canlı Bomba” Millevekilini bu işlerden el çektirene kadar olanlar oldu.

Almanya ne yaparsa AB'de diğer ülkeler takip ederler.

Hollanda'nın Dışişleri Bakanımıza iniş izni vermemesi bir diplomatik skandal.

Ama, başka bir bakanın FETÖ'nün kumpas organizasyonu ile israrla direnmesi ve gece saat 22'den sonra kalabalığın dağılmaması ise yanlış.

Avrupa ülkelerinde bırakın gösteri yapmayı, saat 22'den sonra evde banyo yapmak hatta bazı evlerde sifonu bile çekmek yasak.

Gürültü yasağı var saat 22 - 07 arası.

Sonuçta, polis Hollanda'da kalabalığı dağıttı, bazı yurttaşlarımız şiddete maruz kaldılar.

FETÖ da en aktif olduğu ülke olan Hollanda'da bu durumdan memnun kaldı. İstediğini aldı!

“Yurtdışındaki Fetöcüleri şu telefon veya faksa bildirin” diye ortaya çıkanlar da oldu.

Bu da yanlış bir çağrı idi ve kafası bozulan diğerini ispiyonladı. Ortaya mağdur olanlar çıktı ve kadar çok mağdur o kadar FETÖ'nün ekmeğine yağ sürüldü.

İlk anda bunun “yanlış” olduğunu belirtmiştim.

Yurtdışında yaşayan bir yurttaşımız, o ülkede yaşayan birisini kendi ülkesi de olsa başka bir ülkeye ispiyonladığında 6 yıla kadar casusluktan hapis cezası alma durumu var.

Yurtdışında bu konuda yapılacak şeyi önceki yazılarımda da yazdım.

Yurttaşlarmız yaşadığı ülkelerde FETÖ ile ilgili gördüğü yolsuzlukları ve hataları o ülke polisi ve yerel makamlarına bildirmeli, “suç duyurusu” yapmalı.

Finlandiya'da benim çağrımla bunu yapanlar oldu ve Fin Polisi, Fetö'nün sahtekarlığını ortaya çıkardı ki başka şeylerle de kanunsuz işlerde yakalanan FETÖ, istediği gibi mazlum rolünü oynayamıyor.

İşlem çok basit. FETÖ, bulunduğu her ülkenin kanunlarını ihlal etmiş. Bunları ortaya çıkardın mı, pişkin pişkin medyayı ve o ülke yönetimini kullanmaya çalışması biter.

15 Temmuz'dan sonra, plansız bir yurtdışı organizasyonu var.

Yurtdışına kaçmış veya orada yaşayan FETÖ mensuplarını bu ülkelerden isteyip alacaksın.

Ne yapıyorsun?

“İdam cezasını geri getirelim!”

İdam geri gelse bunlara işlemeyecek. Ama bu söylemin FETÖ'nün işine yaradı.

İdam şüphesi olan hiçbir ülkeye Batı ülkeleri iade yapmazlar.

Nerden mi biliyorum?

Türkiye'de idam cezası kalktıktan sonra Türkiye'den Finlandiya'ya politik nedenlerle iltica etmek isteyenler “red” alıyorlar.

Sessiz ve sakin bir şekilde uyum içinde yurtdışındaki FETÖ'nün beyin takımını alman mümkün iken; “Verin bunları idam edeceğiz!” gibi bir durum oluştu.

Kısaca “Vermeyin!” ortamı oluşturuldu!

FETÖ, rahatladı.

Bizde birine “Nazi” demek sıradan bir söylem

Bazı ülkelerde ise bu en ağır hakaret.

Diplomatik dille başka bir ülkenin siyasetcilerine bunu söylemek yanlış. Bir de medyamızda “Nazi sembollü” bu ülke liderlerinin devamlı resimlerinin basılması.

“Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” derdi atalarımız.

“İlmi siyaset” de çok önemli.

FETÖ'nün tepe yönetimindekilerin çoğu kaçaklar.

Yurtdışında da aktif yöneticileri pasaportlara el konulma işleminde gümrüklerde pek takılmadılar.

FETÖ'yü bırakmışlar ise, pasaport mağdurları arasındalar.

Yurtdışından listeler gönderilmiş ve yurttaşmarımızın pasaportları iplal edilmiş.

Listeleri kimler yapmışlar?

Listelikler!

FETÖ imamları bende belgesi olduğu gibi sahte imzalarla 17-25 Aralık'tan sonra, yurttaşlarımızdan habersiz onları FETÖ Dernekleri'nde göstermişler, Diplomatlar da hazır olan kumpasa yardımcı olup, insanları mağdur etmişler. Aylardır Türkiye'de pasaportları iptal edildiği için kalanlar ile “Acaba benimde pasaportum iptal olmuş mu?” diye Türkiye'ye gidemeyenler var.

Yurtdışında yaşayan birisinin pasaportunu alıp, onu aylarca mahkemeye çıkartmadan Türkiye'de tutmak bu kişinin yurtdışında bitmesi demek.

Gerçek FETÖ mensupları, bilgiyi aldıklarından gidip gümrüklerde takılmıyorlar.

Takılan birkaçı da, bir yolunu bulup yine yurtdışına çıkmış.

Olan garibana oluyor.

Bakan, milletvekili, bürokratlar FETÖ'nün yurtdışındaki mekanına gelmiş diye bir yemeğe veya toplantıya gitmiş, “Allah yolunda gidiyorlar” zannetmiş, kapısını açmış ve kapısına gelene kurban vermiş,

Sonra da, pasaportu iptal ve FETÖ zanlısı.

Bakan, milletvekili ve bürokratlar zanlı değil!

Çok belgem ve söyleyeceklerim var bu konuda ama önceki yazılarımda da hep yazdığım gibi, bu yurtdışındaki vatandaşlarımızın pasaport iptalleri konusu acilen çözülmeli.

Büyükeçiliklerce Türkiye'ye gönderilen listelerin düzeltilmesi gerek.

Buradaki köşe yazılarımı okuyan, dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan yurttaşlarımızdan, 17-25 Aralık'tan sonra FETÖ'yü bıraktığı halde pasaport iptali nedeniyle mağdur olanlardan hep mesajlar alıyorum.

“İnşallah, yakında düzeltilecek” diyorum ki çalışma olduğunu biliyorum.

FETÖ ile irtibatı kesmeyenler yanlız değiller. Onlar, bir yolunu yine de buluyorlar.

Mazlum mağdurlar ise çaresizler.

9 aya yakındır Türkiye'de pasaportu iptal edildiği için eşinden, çocuğundan, işinden ayrı düşüp; çaresizce bekleyenler var.

Mahkemeye çıksalar, beraat edecekler ama öylece bekletiliyorlar. Kapılar yüzlerine kapanıyor.

Türkiye'ye yaz tatili için “Acaba?” deyip, çekinerek gidemeyen çok kişi de var.

Parasını Türkiye'ye yatırmaktan bu nedenle çekinenler de.

Yine bu yazımın başından sonuna kadar örneklerle şunu gösterdim; yurtdışında FETÖ ile mücadele iyi gitmiyor.

Bu 17-25 Aralık'tan sonra FETÖ'dan uzak kalıp da pasaport mağduru durumunda olanlar da, buna bir örnek.

Bu arada 15 Temmuz'dan önce FETÖ yandaşlarını “Ak Parti ile barış yapacağız” dşye avutmuş ve ümit dağıtmış.

Şimdi de bir bekleyişteler ama ne?

FETÖ ile mücadelede rehavete kapılmamak gerek.

Kuru ile yaş da ayırt edilmeli.

15 Temmuz'da ülkemizin geleceği için kendilerini feda edenlerden Allah razı olsun.

Yeni bir 15 Temmuz daha yaşamamamız için çok dikkatli ve planlı hareket ediyor olmalıyız.