Trabzonspor’un, belki de tarihi boyunca en rahat çıktığı Fenerbahçe maçıydı.
Beklentiler en alt seviyede, baskı yok.
Ancak futbol oyunu, doğru yapılan küçük işlerin toplamıyla yerini bulurken, Trabzonspor takımı yanlış yapılan büyük işlerin toplamıyla felakete sürükleniyor…
Bu takım, Sadi Hoca’ya da bildiklerini unutturdu.
Sadi Hoca, defansa kafasını bile çevirmeyen Erkan’ı 20. dakikada oyundan alırdı. 
Nani ve Gökhan karşısında tek başına çaresizlere oynayan Alper’in soyundan atılmasını Erkan gibi Sadi Hoca da izledi.
Sadi Hoca, 1-0 gerideyken neden Salih’i oyuna aldığının cevabını veremez mesela…
Kontratak oynayacakken, Yusuf’u neden kulübede unuttuğunu da söyleyemez.
Bir de M’Bia’mız var ki… 
Büyük oyuncu ama tiyatro oyuncusu…
Trabzonspor’a geldiği gün oynamak isteyen M’Bia vardı, şimdi ise çok şey yaptığını gösterip hiçbir şey yapmayan Kamerunlu var.
Trabzonspor’la bağı, takımın yüzde 95’inin olduğu gibi tamamen duygusal.
*
Neresinden bakarsan bak, bu takımın adının Trabzonspor olarak anılması, ciğeri yırtan bıçak gibi.
Adil değil bu. 
Yaşananlar keşke çirkin bir senaryo olsa… Değil ama; kapkaranlık gerçek.
Trabzonspor düşüyor; küme filan umurumda değil… Trabzonspor gözden düşüyor.
Düşündükçe ürperiyorum; Trabzon’un kaderi, Trabzonspor’un da alnına yazılmış:
Opera Binası yıkılıp, yerine yol yapılan Trabzon’umuz vardı…
Şamil Ekinci’ler, Süha Akçay’lardan, İbrahim Hacıosmanoğlu’lar, Yakup Aslan’lara…
Cemil Usta’lar, Ali Kemal Denizci’lerden, Alper Uludağ’lar, Erkan Zengin’lere gelen Trabzonspor’umuz var…
*
Neyin bedelini ödüyoruz biz?
Ne için bu çile?
2-0 iyi sonuç birader…
Yüzyılın takımı (!) karşısında, yüzyılın skorunu alacaklardı az daha.
Dost işi yaptı Fenerbahçe…