Hiçbir başarı tesadüf değildir. Sanatta, sporda, bilimde, siyasette olsun hiç fark etmez. Ortada bir başarı varsa bunda bir emek, bir mücadele, bir birliktelik ve büyük bir inanç vardır. Tabi istisnalar da yok değildir. Ama bunlar genel görüşü bozmaz. Başarılı olabilmek için en önemli unsur şüphesiz çalışmaktır. Nobel ödülü alan Prof. Dr. Aziz Sancar: “Bana göre herkesin zekâsı aynıdır…

Ben orta zekâlı bir insanım. Ben çok çalışarak başarılı oldum.” Diyerek çalışmanın önemini ortaya koyuyor. Şöyle bir siyasi partilere bakıyorum da bu sözün ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlıyorum. 14 yıl önce kurulan ve o günden beri gücünü artırarak varlığını sürdüren Ak Parti bunu nasıl başarıyor? Ya da Cumhuriyetle yaşıt olan CHP’de eksik olan ne? Baktığımızda ikinci kez olağanüstü genel kurul yapan AK Parti’de ne bir çatlak ses ne de bir yıpranma belirtisi var. Normalde siyasi partilerin olağanüstü genel kurulları çok sancılı ve zor geçer. Birçok partide hep böyle olmuştur. Fakat Ak partide bu olağanüstü genel kurul çok farklı oldu. Görevini başarıyla yapmış bir genel başkan yine bu görevi hak eden bir kişiye görevini gayet olgunluk ve siyasi tarihimizin alışık olmadığı bir nezaketle devretti.

Bunu başka bir yerde göremezsiniz. Ak Parti zamanla olgunlaşan, olgunlaştıkça da arınıp kendini yenileyen bir özelliğe sahip. Bu özellik onu diğer siyasi partilerden ayırıyor. Bakıyorsunuz CHP’de sabah erken kalkan kendini genel başkan ya da parti sözcüsü gibi algılayıp görünürdeki parti politikasına ters yönde söz ve eylemlerde bulunabiliyor. Bunun en bariz örneğini daha birkaç gün önce dokunulmazlıkların kaldırıldığı oylamalarda gördük. CHP Genel Başkanı basın önüne çıkıp bu dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söylemesine rağmen parti grubuna söz geçirememesi nasıl izah edilebilir. Ya genel başkanda bir problem var ya da onu dinlemeyen CHP’li vekillerde. İşte kurumsallaşamayan hiçbir yapı başarılı olamaz. Türkiye’nin en eski partisi olan CHP’nin kim tarafından yönetildiğinin ya da parti politikasının tam olarak ne olduğunun anlaşılamamasının sebebi budur. Ak Parti, milletin taleplerini yerine getirme gayreti içindeyken, CHP’nin tam olarak neyin peşinde olduğu belli değildir. Millete rağmen politika yapılamaz.

Burada Ak Parti ile CHP’yi karşılaştırmamın sebebi ortada olan başarının ve başarısızlığın nedenlerini tahlil etmektir. Siyasi partilerin başarısı ve iyi bir şekilde yönetilmesi ülkemizin menfaatinedir. Yoksa ülkemizde iktidar sıkıntısı yok. Sıkıntı güçlü ve ülke menfaatini düşünen bir muhalefet eksikliğidir. Muhalefet demek ülkesinin mili politikalarını, Türkiye’ye muhtaç olan ve sonun başlangıcında olan Avrupa ülkelerine şikâyet etmek olmamalı. Bunu zaten yapan bir HDP var. Teröristleri sempatik göstermek, arkadaş bağı kurmak da muhalefet olmasa gerek. Bunu da HDP yapıyor. Yani demem o ki sürekli kandan bahseden CHP, HDP mi oluyor.