Basın özgür olmalıdır, basın düzgün olmalıdır, basın tarafsız olmalıdır, basın saygın olmalıdır; en önemlisi de basın milli olmalı, terör örgütlerinin sözcüsü olmamalıdır.

Hiç kimse ben gazeteciyim, “her istediğimi yazarım, benim düşüncem böyle” diyerek hareket edemez. Herkes yaşadığı ülkenin kurallarına, kanunlarına uymak zorundadır. Kim olursa olsun ülkesi hakkında yalan haber yapamaz, ülkesine zarar verecek eylemlerde bulunamaz. Son zamanların moda sözü olmuş “özgür basın susturulamaz” söylemi.

Çok doğru bir söz. Evet, özgür basın susturulamaz hatta bunu kimse göze alamaz. Çünkü özgür olan hür düşünür, başkasının ağzıyla konuşmaz, başkalarının güdümüyle davranıp ülkesine ihanet içinde olmaz.

Böyle yapan basına da kimse müdahale etmez. Ha! Sen kalkıp terör örgütlerinin sözcülüğünü yapar, halkın milli manevi değerleriyle çelişen yalan haberler yaparsan devlet seni özgürleştirmek için müdahalede bulunur. Yoksa devletin işi gücü yok da seninle mi uğraşacak! Sen ne yaptın da devlet sana müdahale etti? İşte bir Cumhuriyet Gazetesi örneği var önümüzde.


Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine terör örgütleri FETÖ ve PKK adına faaliyette bulunmak suretiyle suç işledikleri gerekçesi ile operasyon başlatıldı. Şimdi bazıları kalkmış “Türkiye’de basın özgürlüğü yok, gazeteciler tutuklanıyor, endişeliyiz” diyor. Bu bir akıl tutulması değilse bunun adı ihanettir.

Böylesi durumlar adeta turnusol kâğıdı gibidir. Çok iyi ayırt edicidir. Kim, kimin tarafında yer alacak tam da böylesi olaylarda meydana çıkar. Yine yanılmıyoruz. Taraflar netleşiyor. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Bütün Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarına, gözaltında olan bütün Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine, yazarlarına buradan dayanışma duygularımızı, geçmiş olsun dileklerimiz iletiyoruz" diyerek CHP ile birlikte bir safta yer alıyor.

Bu ne birlik beraberliktir. Ben şunu merak ediyorum; lafa gelince Atatürkçü olanların ne olduğu belli olan HDP ile ne ortaklığı var. Yoksa bunları birlikte hareket ettiren bir güç mü var. Tabi herkes bunlarla aynı düşünmüyor. Hükümetimize birçok olayda olduğu gibi bunda da destek olan Sayın Bahçeli’nin açıklamaları oldukça değerli ve yerinde. Devlet Bahçeli şu yorumu yaptı: "Adında Cumhuriyet olup da, Cumhuriyet değerlerine en çok zarar veren, Türkiye karşıtı oluşumları sevindirip umutlandıranların medya özgürlüğüne sığınmaları inandırıcı görülemeyecektir. Özgürlük demek millete küfretmek değildir. Özgürlük demek maneviyata sataşmak, mukadderata saldırmak hiç değildir. Şehitlerimize bir kere olsun Fatiha okumayıp milletimizin acılarını paylaşmayanların gündemdeki operasyonlardan hemen sonra mağduriyet kartını ileri sürmeleri bize göre gerçekçi ve geçerli bir durum değildir." İşte özlenen tablo bir yanda milli menfaatlerde buluşan Ak Parti ve MHP; diğer tarafta ABD, AB desteğiyle birleşen CHP ve HDP. Osmanlıdan günümüze gelen milli ile milli olmayanın mücadelesidir bu.