Güven…

Sabır…

Sadakat…

Vefa…

Fedakârlık…

(…) 

Bu parantezi de size ayırdım.

Doldurun alabildiğine.
*

Özetle; fazlası var eksiği yok.
Dostu dost yapan vasıflardır bunlar.
Bir tanesi eksikse, geriye kalanın da bir anlamı yoktur. 

*

Hal böyle iken, kimi için sadece fedakârlıktır dostluk, kimi içinse sabır.
Lakin zamana aldanmayın siz.
Yani aldanmayın dostlukların kişiden kişiye şekil aldığına…
Menfaatler hakikati değiştirmez.

Gönül vereceksin vesselam.

*

Benim kıymetli okuyucularım.
Anlatmak istediğim, dostluklar çıkarlar karşısında kurulan ilişkiler değildir.
Zaten olamamalı da…
Beraber gülebilmek, beraber ağlayabilmektir dostluk.
Dikeni es geçip, güle odaklanmaktır.
Onu hep iyi haliyle hatırlamaktır.
Yalnız övüldüğünde değil, yuhalandığında bile “ben senin yanındayım” diyebilmektir.
Bitmedi!
Mutluluğu paylaşabilmenin yanında, hüzünlü günlerde yaslanacak bir omuz olabilmektir dostluk.
Kendin için istediğini onun için de isteyebilmek, hatta yeri geldiğinde istediğinden vazgeçebilmektir.

*

“Her şey karşılıklı!” serzenişlerini duyar gibiyim.
Bu değil işte.
Yani dostluklarda her şey asla karşılıklı değil.
Nitekim, öyle olmuş olsaydı bunun adı alışveriş olmaz mıydı?

*

Şimdi…
Buraya kadar dostluğun ne olduğunu anlatmaya çalıştık.
Çok değil, şu üç madde ile ne olmadığını da anlatalım, meramımız anlaşılsın.
-BİR: Dostluk, sırf makam-mevkii uğruna feda edilebilecek bir bağ değildir.
-İKİ : Dostluk, karnın doyduğunda, bir parça ekmeğini senle bölüşene yüz çevirmek de değildir. 
-ÜÇ: Dostluk, sırf para kazanmak için kullanılacak bir köprü, hiç değildir.

 *

Sonuç:
Zor zaman, zor ilişkiler.
En başta dediğim gibi.
Bir dost için çok şey lazım.
Bulana kadar; sen lazım, ben lazım.
*
Dostça kalın…