TBMM Genel Kurulunda, İçişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığının, 2017 yılı bütçeleri görüşülüyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dünyayla rekabet edecek güçlü bir sisteme, Türkiye'nin ayağına çelme takılmayacak güçlü bir sisteme ihtiyacı bulunduğunu belirterek, "Türkiye iddia ettiği ve hak ettiği yeni bir sistemle buluşabilme fırsatıyla karşı karşıya kalır. Meseleleri şahıstan, meseleleri kişiselleşmekten çıkartıp tam köklü bir sistem içerisine oturtursak hem bu coğrafyanın hakkını tam anlamıyla daha iyi bir noktayla verebiliriz hem de insanımızı yarına esenlikle ve aydınlık dolu bir günle getirebilme fırsatına sahip olabiliriz. Allah inşallah hayırlı eder." dedi.

Soylu, 21'inci yüzyılda ülkeler için yeni tehditlerin ortaya çıktığını, mevcut tehditlerin şekil değiştirdiği hatta hibritleştiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Devlet merkezli ve iki kutuplu, askeri güç odaklı, soğuk savaş dönemine ait tehdit algısı yerini vekalet savaşlarının sahne aldığı yeni bir mücadele düzenine bırakmıştır. Dünyanın egemen güçlerinin bu noktadaki tercihinin 19'uncu yüzyıl küresel yönetim anlayışına dönmeye çalışmak olması ise bizim için de dünya için de insanlık için de kaygı vericidir. Bin yıldır üzerinde bulunduğu coğrafyanın jeopolitik ve jeostratejik önemini giderek daha da artırdığı için Türkiye, bu resmin ve küresel güvensizlik ortamının doğrudan muhatabıdır. Bir taraftan Suriye merkezli büyük göç dalgası hem transit hem de hedef ülke olması, diğer taraftan DEAŞ, YPG, KCK ve PKK, FETÖ'nün terörist faaliyetleri yeni bir güvenlik tanımı yapma mecburiyetini her birimiz için ortaya koymaktadır.

Elimizdeki iç güvenlik altyapısı PKK'yla mücadeleye yönelik olarak oluşturulmuş bir altyapıdır. Oysa bugün tehdit sayımız artmış ve farklılaşmıştır. İçeride FETÖ, KCK ve PKK, dışarıda PKK'nın uzantısı YPG ve diğerleri. Dolayısıyla, Türkiye güvenlik kapasitesini artırmak zorundadır. Bir de buna DEAŞ'ı eklediğinizde elbette ki sorumluluğumuz daha öte bir noktaya taşınmaktadır. PKK bizden başkasını tehdit etmiyor. DEAŞ öncelikle bizi tehdit ediyor. FETÖ yine bizden başkasını tehdit etmiyor. İşte bu yüzden tehdidin sınırlarımızın ve ulusal çıkarlarımızın ötesinde bertaraf edilmesini önceleyen, teknolojik, kültürel, ekonomik, siyasi, askeri ve polisiye yönleriyle proaktif yeni bir güvenlik konseptini hayata geçirmek zorunludur ve hükümetimiz bu yönde adımları sıklıkla atmaktadır."

- "FETÖ, kilit noktalardaki müdahaleleriyle PKK'nın hamiliğini yapmış"

Terör örgütü PKK'nın sadece silahlı eylemler yapmadığını, etnikçilik yaparak vatandaşları baskı altına aldığını, kamu ihalelerini yönlendirdiğini, uyuşturucu ticareti yaptığını, belediyeleri, siyaseti, hukuku baskı altına aldığını anlatan Bakan Soylu, "Doğrudan iş birliği içinde olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış olan FETÖ yapılanması ise devlet mekanizmasının içerisinde sızdığı kilit noktalardaki müdahaleleriyle PKK'nın hamiliğini yapmış ve 15 Temmuz'un hem öncesi hem sonrası için harekat planına PKK'yı da açıkça dahil etmiştir. 15 Temmuz gecesi milletimiz bu oyunu da bozmuştur." dedi.

Türkiye'nin 2002'den itibaren AK Parti hükümetleriyle yakaladığı siyasi istikrar sayesinde sorunlarının büyük çoğunluğunu ülke gündeminden çıkardığını, askeri, bürokratik vesayetin hukukun üstünlüğü ilkesi temel alınarak kanunlarla bertaraf edildiğini vurgulayan Süleyman Soylu, "AK Parti iktidarı dönemince ortaya koyulan demokratik reformlar, ana dilde ifade, savunma ve eğitim hakkı, DGM'lerin kaldırılması, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkının tanınması gibi adımlar neticesinde devlet ve vatandaş arasında güven yeniden tesis edilmiş, demokrasimiz daha da güçlenmiştir." diye konuştu.

Soylu, milletvekillerinin hukukun, demokrasinin içinde olduğunu, eleştirilmenin de demokrasinin en önemli süreçlerinden bir tanesi olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Ama iftira, yalan, karalama, ihanet bizim tahammül edemeyeceğimiz süreçlerden bir tanesidir. TBMM demokrasinin ve hukukun dışında değildir. Bu Meclis burada birtakım milletvekilleri için dokunulmazlığı kaldırma kararı aldı. Bu ne demek? Yani, suçu olan milletvekilleri varsa veya suçu olduğu iddia edilen milletvekilleri varsa bu, yargıya gidecektir. Bundan Meclisteki hiç kimse yoksun değildir, herkes bu karara uymakla mükelleftir. Bütün bunun içerisinde, burada bir siyasi partinin, özellikle, eş başkanlığını yapan, milletin oyuyla buraya gelen bir kişi eğer bu kararların tamamına itiraz edecek bir anlayış ortaya koyuyor ve burada diyorsa ki 'Ben mahkemeye gitmeyeceğim, hadi gelsinler. Ne şekilde beni ararlarsa arasınlar, alırlarsa alsınlar ve ne şekilde beni oraya getirirlerse getirsinler. Ben ve hiçbir arkadaşım oraya, mahkemeye gitmeyeceğiz.' Biz burada niye bulunuyoruz? Biz burada niye yasa yapıyoruz? Biz burada niçin bu bütçeyi konuşuyoruz? Peki, eğer biz bunu söylersek, bizler bunu ortaya koyarsak bugün bizden yasalarımızın içerisinde olmamızı bekleyen milletimize ne cevap veririz ve o millet hangi kurallarla, hangi yasalarla ve hangi anlayışlarla devam eder? Yer değiştirelim, siz gelin; aynı şey sizin başınıza gelse, hangi siyasi partinin başına gelirse gelsin ne yapacak? Ya devlet olma anlayışından ya devlet olma kabiliyetinden vazgeçeceksiniz, herkesin her yerde, istediği gibi, istediği şekilde kendisini ortaya koyabileceği, istediği kuralı uygulayabileceği bir anlayışı gerçekleştireceksiniz, teslim olacaksınız yahut da kanunların, kuralların, Anayasa'nın ve buranın verdiği kararların gereğini yerine getireceksiniz."

- "Terörist sadece askere, polise, korucuya kurşun sıkmıyor"

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mardin Nusaybin, Mardin Derik ve Hakkari Yüksekova'dan terör örgütü PKK'nın kazdığı çukurlara ve şehirlerde yaptığı tahribata ait bazı fotoğraflar ile fotoğrafta yer alan teröristi göstererek, "Terörist sadece askere, polise, korucuya kurşun sıkmıyor. Bu ülkenin geleceğine, bu ülkenin birliğine, oradaki Kürt çocuklarının geleceğine, oradaki Yüksekova Havalimanı'na, orada yaptırılmak istenmeyen Silvan Barajı'na ve orada toprakların bereketine kurşun sıkıyor. Evet, bizim görevimiz bunu tasfiye etmektir, biz bunu tasfiye etmek zorundayız. Biz, oralarda tiyatroların oynanmasını istiyoruz, biz oralarda çocuklarımızın sinemaya gitmesini istiyoruz, biz oralarda dünyada rekabet edebilecek çocuklarımızın en iyi atlet olmasını istiyoruz, en iyi üniversitelerde okumasını istiyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Terör örgütü PKK'nın katlettiği siyasetçiler Aydın Muştu ve Ahmet Budak'ı anımsatan Soylu, "Biz kalp sahibi insanlarız, kalbimi PKK'ya da bırakmadım, kalbimi teröristlere de bırakmadım, Allah'ım biliyor ki bu vicdandan ve bu akıldan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz ama o terör örgütlerine de hiçbir zaman fırsat sağlamayacağız, ne yapacaklarımızı görecekler ve nasıl yapacaklarımızı görecekler." dedi.

HDP'li Sırrı Süreyya Önder'in bir fotoğrafında yer alan silahları hatırlatan Soylu, "Bak, Sırrı Süreyya Bey, bunun savunulacak hiçbir tarafı yok. Keleş bizim işimiz değil. Biz silahtan uzak insanlarız. Keleş güvenliğin işidir. Keleş ordunun, polisin, keleş onların bu milleti keleşle karşı karşıya bırakmamak için ortaya koyduğu, bizi huzurla ve güvenle bırakmanın adıdır. Bize bu yaramaz. Siz buraya çıkıp o keleşi orada koyanlara söylenecek tek bir söz var; 'Halt etmişlerdir, yanlış yapmışlardır." diye konuştu.

Soylu, devletin belediyelere el koymadığını, kaymakamların kanunlara ve hukuka uygun şekilde o şehirleri yönettiğini ve yönetmeye devam edeceğini vurguladı.

Diyarbakır Sur, Mardin Dargeçit'e ait fotoğrafları gösteren Bakan Soylu, "Bu belediyelerden 6 binin üzerinde hendek kazıldı. Kim kazdı bu hendekleri? Lojistiklerini nereden aldılar bunların? Kim yaptı, kim gerçekleştirdi ve nasıl ortaya koyabildi?" diye sordu.

Terör örgütünün bölgeye yapılan yatırımlarda görev alanları hedefleyen eylemlerde bulunduğunu, Derik'te Kaymakam Muhammed Safitürk'ün de vatandaş yararına hizmetlerde bulunduğu için öldürüldüğünü anlatan Soylu, "Bir terör örgütü, musallat olduğu bir milletin yarına adım atmasını istemez. Çekilsin gitsin sınırlarımızdan, lanet olsun, defolsun." dedi.

Soylu, HDP sıralarına dönerek, "Bizi kimse ahmak yerine koymasın. Size verilen talimatların tamamını biliyoruz. Hani, sizin adınıza barış süreci… Böyle bir barış marış yok. Bir millet kendi içerisinde bir barış ortaya koymaz, bir millet ancak kendi içerisinde kardeşlik ortaya koyar, birlik ortaya koyar, beraberlik ortaya koyar." ifadelerini kullandı.

Terör örgütü PKK'nın 2011 yılında 658, 2012'de 611 kişi, 2013'de 2 bin 519 ve 2014 yılında da 5 bin 312 kişiyi "Bu mücadeleyi alacağız", "Bu bölge bizim, bundan sonra kimse buraya karışamayacak. Eğer işe girecekseniz…" diyerek dağa götürdüğünü anlatan Soylu, şunları kaydetti:

"Oradaki insanlarımızın istihdam kaygısını, gelecek kaygısını istismar ettiler ve milliyetçilik reflekslerini istismar ettiler. 2015 seçimleri var ya, hani 7 Haziran'dan önce musluklardan kan akıtılan seçimler, hani insanların teker teker köylerde tehdit edildiği seçimler, 'Eğer oy vermezseniz şöyle yaparız, böyle yaparız.' diye insanlara o sinsi sinsi birtakım… Benim ülkemin insanına racon kesecek haini gördükten sonra Allah şahittir ki, o gün yemin ettik bunlarla ölümüne mücadele etmeye, başka hiçbir şey değil. Herkesin siyaset hakkı vardır, herkes siyaset hakkını ortaya koyacaktır. Aydın Muştu'nun ölümü bize cesaret verdi…

Hiç kimsenin endişesi olmasın, o Kandil'in orada durmasına müsaade etmeyeceğimizi bilmenizi isterim. Bizim egemenlik hakkımıza ve bizim huzurumuza, bizim sükunumuza oradan bir fitne yuvasının sürekli müdahale edemeyeceğini de bütün dünyaya göstereceğimizi yakın zamanda göreceğinizi burada, Meclis çatısı altında bir kere daha ifade etmek istiyoruz. Terörle mücadeleyi sadece terörle mücadele etmek için değil, ülkemizin yarınlarına iddiasını yerine getirebilmek için başaracağımızdan hiç kimsenin de bir kuşkusu olmasın. Dünyanın ilk 10 büyük devletinden birisi olacağız."