Hastalığın özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi'nde son yıllarda artış gösterdiğini ifade eden Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal “Bölgemizde özellikle son iki yıldır, bu yıl daha fazla olmak üzere Bruselloz Hastalığı ya da halk arasındaki deyimiyle Malta Humması, Yavru Atma Hastalığı, Peynir Hastalığı olarak görülen hastalığın arttığını görüyoruz. Biz bundan 5-6 yıl öncesine kadar bölgemizde pek görmezdik, birkaç vaka olurdu ama hastalık endemik olma yönünde ilerlemektedir. Maalesef bu hastalık Kırım Kongo Kanamalı hastalığı gibi sadece kırsal kesimde değil sahil kemsinde de görülmektedir. Hastalık bölgemizde ilk olarak Akçaabat ilçemizden gelmeye başladı. Daha sonra Rize tarafındaki ilçelerimizden de gelmeye başladı. Bu da şunu göstermekte, biliyoruz ki bölgemizde özellikle büyük baş hayvancılık yaygın. Hem aileler hem de işletmeler hayvan beslemekte. Muhtemeldir ki bölgemize infekte hayvan girişi oldu. Bu kaçak hayvan şeklinde de girmiş olabilir. Bunlar tabi ki esas olarak hayvansal hastalıklar, hayvansal ürünlerle insanlara bulaşan hastalıklardır” şeklinde konuştu.

Prof. Dr. İftihar Köksal, bölgemizde genelde büyük baş hayvancılığın yaygın olmasına rağmen bu hastalığın keçi ve koyunlarda da görülebildiğini kaydederek "Bu hayvanların özellikle bakıcılarında, hayvanı sağma sırasında veya hayvan düşük yaptığında ele eldiven giymeden temizlenmesi ve ellerin yıkanmamasından kaynaklanır. Yine hayvan atıklarının çevreye gelişigüzel olarak atılması sonrasında kedi köpek teması olması sonrası hastalığın hem hayvanlar arasında hem de hayvancılıkla uğraşan kesim arasında yayılmasına sebep oluyor. Risk altındaki diğer bir grup ise veterinerler. Hastalığın başka bir bulaşma yolu ise süt ürünlerinin tüketimiyle gerçekleşmektedir. Bu da iyi pişmemiş sütten süt ürünlerinin yapılmasından kaynaklanıyor. Ülkemizde çiğ süt içme alışkanlığı yok dolayısıyla sütler kaynatılarak içildiğinden bulaşmıyor. Yoğurttan da bulaşmaz çünkü bu ürün de sütün kaynatılması, mayalanması sonrasında elde ediliyor. Hastalığın en çok yayıldığı kaynak olarak çiğ sütten elde edilen kremalar, tereyağları, peynirler ve iyi pişmemiş sütten yapılan dondurmalar. Ülkemizdeki en önemli bulaşma yolları bunlardır. Hastalarımızı sorguladığımızda yüzde 90’ında tereyağı ve peynir tüketiminin fazla olduğunu görüyoruz. Bahar ayları ise taze sütten peynir ürünlerinin fazlaca üretilip, tüketildiği aylar olduğundan dikkatli olunması gereken zaman aralığıdır” şeklinde cevap verdi.

Hastalığın belirtileri ile ligili de bilgi veren Prof. Dr. İftihar Köksal, açıklamasını şöyle sürdürdü:
”Hastalarda aşırı halsizlik yorgunluk hissi, hastalar gecede birkaç defa çamaşır değiştirecek kadar terleme görülür. Hastalığın ikinci döneminde ise kemik ve eklem hastalıkları fazla olur. Bölgemizde romatizmanın fazla olduğunu bunların birçoğunun Brusella’ya bağlı olduğunu söylemem yanlış olmaz. Bu hastalar romatizmal şikayetlerde fizik tedavi kliniklerine başvururlar. Çok şiddetli eklem ve kas ağrıları vardır. Özellikle de bel eklemlerini büyük eklemleri tutabilir. Hastalık daha da ilerlediğinde omur kemiklerini tutar. Biraz daha ilerlerse de beyni, kalbi, vücudun diğer organlarını akciğeri de tutup bütün sisteme yayılarak çok ciddi klinik vakalara sebep olabilir. Aslında Brusella’nın teşhisi zor değil, tedavisi de kolaydır. Akut dönemin tedavisi ise daha kolaydır. Ancak hastalık ilerledikçe tedavi süresi de uzamaktadır. Özellikle kemik eklem enfeksiyonu yaptığı zaman 6-9 aya kadar tedavi sürmekte her zaman da bu hastalarda tedavi başarılı olmamaktadır. Bu yüzden erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir.”

Hastalığın korunmasında hayvan koruması çok önemli olduğunu ifade eden Prof. Dr. İftihar Köksal “Bu anlamda hayvanların aşılanmasına özen gösterilmelidir. Çünkü Brusella, hayvanlarda aşılanma yoluyla önlenebilen bir hastalıktır. Bunun haricinde hayvan sağımı yapan kişilerin sağım sonrasında ellerini yıkamaları oldukça önemlidir. Hayvan atıklarını çevreye gelişigüzel atmamak ise hastalığın bulaşıcılığını engellemenin bir başka yoludur. Pastörize sütten elde edilen ürünlerden bu hastalığın bulaşması söz konusu değil. Taze sütten peynir yaptıktan sonra 3-4 ay tuzlu suda bekletilirse bulaşıcılığı önlenmiş olur. Bu nedenle dün yapılıp bugün tüketilen ürünler son derece tehlikelidir” dedi.