Mecliste Danıştay Kanun Tasarısı hakkında konuşma yapan Pekşen yaşanan terör saldırısına değinerek “Ülkemiz çok alçakça bir terör saldırısıyla daha karşı karşıya. Elbette, Türkiye gibi çok güçlü bir ülkenin teröre, eli kanlı teröre boyun eğeceği, ondan korkacağı, yılacağı asla söz konusu olamaz. Türkiye'nin, bu Gazi Meclisin yenmediği hiç kimse kalmadı, terörü de yenecektir, bundan yana hiç tereddüdümüz yok. Bu dik duruşunu Türkiye sergilemeye devam edecektir. Terörün hakkında gelecektir. Ancak sayın milletvekilleri, sosyologların tipik bir örneğiyle birazcık hepimizin vicdanına seslenmek istiyorum. Sabahleyin işinize gederken bir göl kenarından geçtiğinizde gölde boğulmakta olan bir çocuğu gördüğünüzde üzerinizdeki kılık kıyafete bakmazsınız. Camiye yetişecekseniz, cenazeye gidecekseniz, düğüne gidecekseniz, hatta hayati tehlikeniz olan bir ameliyata bile yetişecekseniz bunların tamamını unutursunuz. O çocuğu kurtarmak için her türlü fedakârlığı yaparsınız, hiçbir tereddüdünüz yoktur. Zaten doğal olan, olması gereken, insani olan da bu değil midir? Şu anda ülkemizde gencecik fidan gibi insanlar alçakça saldırılarla öldürülüyorlar. Ankara'da, Meclisimizin şurada 500 metre yakınında, Türkiye'nin herhangi bir yerinde masum insanlar, eli kanlı katiller tarafından katlediliyorlar ve biz hiçbir şey yapmıyoruz. Hangisi doğru? Göldeki çocuğu kurtarmak için yaptığınız mücadeleyle burada kayıtsız kalmamızın hangisi mantıklı? Bu Gazi Meclis niçin bunlara kayıtsız kalıyor? Bence bunu hep beraber düşünmeliyiz. Bu Parlamentonun terörün çözümünü Hükümete teslim etmemesi gerekiyor. Bu konuda başarılı olamadıklarını gördük ama başarılı olacak bir Türkiye Cumhuriyeti devleti, Gazi Meclis var ve bu Gazi Meclis bu terörün hakkından gelmelidir.” diye vurgu yaptı.

Türkiye’de yargıya ilişkin yapılmak istenen düzenlemeye de değinen PEKŞEN, “Türkiye'de yargıya ilişkin bir düzenleme yapılıyor. Buraya çok sayıda hatip çıktı ve herkes aynı şeyleri söyledi; Bu yasal düzenlemenin Anayasa'ya aykırı olduğunu, temel insan haklarına aykırı olduğunu, insan hakları evrensel sözleşmelerine, Bangalor Etiği İlkelerine, Venedik Sözleşmesi'ne, vb. Bütün bunları acaba Adalet Bakanlığı, Hükümet bilmiyor mu? Pekâlâ biliyor. En ince detayına kadar herkes her şeyi biliyor. Burada yapmak istediğiniz, yargı içerisindeki kümelenmiş olan bir yapıyı yargının dışına itmekse, ki bunu söylüyorsunuz, evet, bu yapılması gereken bir şeydir. Ama onları bölge adliye mahkemelerine vesaireye göndermek değildir. Yargıç suç işlemişse onunla ilgili gereği yapılır, yapmadınız, hâlâ yapmıyorsunuz.” dedi.

Suç işleyen yargıcın başka bir yerde görevlendirilmesi değil, işlediği suçtan dolayı yargılanması gerektiğini vurgulayan PEKŞEN, “Yargıç statüsüyle Kozmik Oda'ya giren, o cübbeyi eline geçirmiş olan, hâlâ Yargıtay üyesi olarak devam ediyor. Onunla ilgili herhangi bir hukuksal süreç, bir soruşturma süreci hâlâ ortaya çıkmış değil. 9. Ceza Dairesi yargıçlarıyla ilgili hiçbir işlem yapmadınız. Ben soruyorum: Kozmik Oda, Kozmik Oda bilgileri ne ilgilendiriyordu o cemaat üyelerini, niye ilgilendiriyordu onları? Hiç mi bizi ilgilendirmiyor? Hiç mi bu ülkenin bekasını ilgilendirmiyor? O hâlde yargıyı ele geçirdiğinizde ortaya çıkacak olan sonucu söyleyeyim ben size: Bu ülke, adil yargılanmaya ilişkin yaftalanmış bir ülke olur. Yargıçları yaftaladınız. Gönderilenler kim olursa olsun, ne olursa olsun toplumda lekelenmiştir, onlar cemaatçidir. Kalanlar, ne olursa olsun, onlar da lekelenmiştir, onlar da iktidarcıdır. Doğal olarak, Yargıtayı bu yasal düzenleme kapsamı içerisinde Danıştayla birlikte artık belli bir kategoriye soktunuz. Gidenler cemaatçi, kalanlar iktidarın emir kullarıdır. Böyle mi? Ama, böyle değil, böyle olmamasını istiyoruz. Ama toplumsal algı, tıpkı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin söylediği gibi, bu yönde oluşmuşsa artık insan hakları ihlali tartışması söz konusu değildir. Açık bir insan hakları ihlalini konuşuyoruz ve bir orta oyunu oynar gibi görmezlikten gelerek konuşuyoruz.” diye açıkladı.