Marmara Depremi’nin üzerinden tam 13 yıl geçtiğini kaydeden Yaylalı “Deprem, tek bir gecede on binlerce insanımızın hayatını alt üst etmiş, yol açtığı şokun ardından yaşanan çaresizlik depremi adeta toplumsal bir travmaya dönüştürmüştü. Geçen 13 yıllık süre içerisinde beklenilen ve yapılması olanaklı mühendislik tedbirleri acilen hayata geçirilmelidir. İnşaat Mühendisler Odası olarak yaşananları anımsatmakta fayda görüyoruz” dedi.

VAN DEPREMİ SONRASINDA DEĞİŞENLER
Yaşanan son Van Depremi’nin hemen ardından 26 Ekim 2011 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “…Artık şehirlerimizde kaçak yapı, gecekondu, bu binaları biz yıkacağız…” söylemiyle başlatılan çalışmalara vurgu yapan Yaylalı “ ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ 16 Mayıs 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi olarak bu kanunu oldukça önemsiyor, düzgün planlama, şeffaf çalışma ve paylaşımcı bir yönetim şekliyle olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyoruz. Yapılan tüm bilimsel çalışmalar, sağlıklı bir kentleşme için yerleşme ve yapılaşma süreçlerinin risk yönetimini içerecek biçimde yenilenmesi gerekliliği ortaya koymaktadır. Bu bağlamda afet zararlarını azaltma kapsamında, onarım ve güçlendirme çalışmaları ile kentsel yenileme uygulamalarının birlikte düşünülmesi, acil durum planlarının hazırlanması, toplumun afet tehlikesi ve riski konusunda bilinçlendirilmesi, arama-kurtarma faaliyetlerinde eğitim ve örgütlenmenin sağlanması, kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonun sağlanması hatta ve hatta mühendislerin meslek içi eğitimi ve yetkinliği konularının birlikte planlanması gerekmektedir” diye konuştu.

Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğinde yapılan bazı değişiklikleri ve bu değişikliklerin yol açtığı sorunları dile getiren Yaylalı “Bürokrasiyi azaltma gerekçesi altında yapılan yönetmelik değişikliği ile; projelendirme, onay ve ruhsat süreçleri parçalanarak içinden çıkılmaz bir noktaya getirilmiş, Odamız tarafından verilen ve projelere imza atan, şantiye şefliği ya da fenni mesullük üstlenen kişilerin mühendis olup olmadığının yanı sıra mesleki faaliyette bulunma hakkının olup olmadığını da kontrol etmeye yarayan “belge” kaldırılmış, yerine bu kişilerin taahhütnameleri konulmuştur. Meslek Odalarının üyeleri üzerindeki denetimini dışlayan bu düzenleme esasen kamunun güvenilir mimarlık ve mühendislik hizmeti almasını engellemektedir ve değiştirilmediği müddetçe de yapıların projelendirme ve üretim süreçlerinde giderek artan telafisi güç sorunlara yol açmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

MEVZUAT SAHTE MÜHENDİSLİĞİN ÖNÜNÜ AÇIYOR
Yaylalı, Türkiye genelinde yapı ruhsatı verme yetkisine sahip toplam 3 bin 649 belediye, il özel idaresi ve organize sanayi bölgesi bulunduğunu hatırlatarak şunları söyledi:

“Mevzuat zorunlu kılmasına rağmen bu idarelerden sadece 234’ü Odamıza yapı ruhsatlarını göndermiştir. Az sayıda idareden Odamıza iletilen yapı ruhsatlarından elde edilen bilgiler ile üye kayıtlarımızın karşılaştırmalı incelemesinde, Türkiye genelinde gönderilen toplam 2 bin 723 ‘yeni’ yapı ruhsatında; Oda kaydı olmayan proje müellifi sayısının 4, Oda kaydı olmayan fenni mesul sayısının 1, Oda kaydı olmayan şantiye şefi sayısının 11, İşyeri Tescil Belgesi (İTB) olmayan ya da yenilenmeyen proje müellifi sayısının 28, bu kişiler tarafından üretilen proje sayısının 56, İşyeri Tescil Belgesi olmaksızın fenni mesuliyet üstenilen ruhsat sayısının 23, Yapı Denetim çalışanı ya da ortağı olan proje müellifi sayısının 8, bu kişiler tarafından üretilen proje sayısının 34, Yapı Denetim çalışanı ya da ortağı olan şantiye şefi sayısının 6 olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak 60'a yakın kişinin proje müellifi, şantiye şefi ya da fenni mesul olarak imza attığı ülke genelinde 2723 yeni yapı ruhsatından yaklaşık 115 yapı ruhsatının iptal edilmesi gerekmektedir. Odamız bu tespitlerini Bakanlık ve idarelere iletmiş ve gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Bu durumda arsasına yapı ruhsatı alan ve inşa ettirmeye başlayan 115 vatandaşımız mağduriyet yaşayacaktır. Bilgi edinilemeyen 3 bin 415 idare tarafından verilen yapı ruhsatları açısından bakıldığında ise sorun daha vahimdir. Zira mühendis olup olmadığı dahi bilinmeyen kişilerce proje üretilmesi ya da fenni mesullük üstlenilmiş olması olasılığı yüksektir. Bu düzenlemenin Mühendislik hizmetinin niteliğini yükseltmek yerine sahte mühendisliğin önünü açacağını düşünüyoruz. Bu da riskli yapıları ortadan kaldırmaya çalışırken bir yandan da yeni riskli yapılaşmalara yol açacaktır. İktidarı, muhalefeti, bürokratları ile tüm yöneticilerimizi, ülkemizin deprem gerçeğine uygun ulusal bir deprem politikası belirlemeye ve daha da önemlisi bu politikaları bir an önce hayata geçirmeye çağırıyoruz.”