Nurhan Çorlu - Trabzonlu gazeteci-yazar Harun Çelik,

yeni çıkan "En Büyük Hacı Bizim Hacı" kitabında kutsal topraklara yolculuğunu mizahi bir üslupla anlatıyor.

Çelik, Aa muhabirine yaptığı açıklamada, yazmayı bir paylaşma olarak algıladığını, bazı insanların parasını ya elindeki ekmeğini paylaştığını, kendisini ise kelimelerini paylaştığını söyledi.

Daha önce gazeteci olarak görev yaptığı ülkelerle ilgili kitaplar da yazdığını aktaran Çelik, "Bunu bir aydının topluma karşı sorumluluğu olarak algılıyorum. İzlenimlerimi, analizlerimi, gezip gördüklerimi yazarak paylaşmayı seviyorum. Bu çerçevede Hac gibi, bir insanın en kutsal yolculuğunu yaparken bunu yazmamayı düşünemezdim" diye konuştu.

Geniş bir yelpazede ilgi alanları olduğunu ifade eden Çelik, şunları kaydetti:

"Beni bir gün Avni Aker Stadyumunun kale arkasında en ateşli taraftarlar arasında tezahürat yaparken de görebilirsiniz, Kabe'de Hac farizasını eda ederken de... Pakistan'da, Afganistan'da, İran'da, Hindistan'da, Filistin'de de karşınıza çıkabilirim. Gittiğim, gezdiğim, yaşadığım yerlerle ilgili izlenimlerimi paylaşan bir kişi olarak Hac yolculuğumu da paylaşmak istedim. Bu kitap, bir Karadenizlinin gözünden, bir Trabzonlunun kaleminden Hac izlenimleri. 'Hiç Hac gibi kutsal bir yolculuğun mizahi anlatımı olur muymuş-' diyenlere bunun olabileceğini göstermeye çalıştım. Kitabı okuyan birçok değerli kişi ve ilim adamı, bunun türünün tek örneği olduğunu söylüyor."

Kitabı okuyan farklı yaş ve eğitim grubundan birçok kişinin eseri kolay okunan, eğlenceli duygulandıran ve bilgilendiren bir kitap olarak değerlendirdiğini aktaran Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu kitap, Hac ritüeline yönelik yazılmış bir kitap değil. İslam dünyasına, büyük bir aile olan 2 milyarlık bu topluluğun mensubu olan ülkelere içeriden bir bakış. Bize ait birçok rengi ve dokuyu bu kitabın satırları arasında bulabilirsiniz. Kitapta yeri geldiğinde çok tepkisel ve protest yanlar bulabileceğiniz gibi, çok dengeli bir tutuma da şahit olacaksınız. Kitabı okuyan birçok kişinin söylediği gibi yeri geldiğinde gözyaşı dökecek, yeri geldiğinde de karnınızı tuta tuta güleceksiniz."

Çelik, gazeteci olarak hacca gidenlerin Türk insanının hacda yaşadıklarını birebir anlama şansı olmadığını öne sürerek, hacca gazeteci kontenjanından değil, annesi ile birlikte bir kafile ile gittiğini, bu sayede daha iyi gözlem yapabildiğini düşündüğünü kaydetti.

Türkiye'de hacca yaşlanınca gidilmesi gerektiği yönünde bir düşüncenin Yaygın olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Türk Hacılar, ömrü bir maça benzetirsek, 90'ıncı dakikada gol atıp uzatmalarda cenneti garantilemek niyetinde gibiler. Bir de bizim toplumumuzda sanki hacca gidip geldikten sonra dünyadan el etek çekilmesi gerektiği gibi bir düşünce var. İnsanlar, hacca gittikten sonra nasıl olsa yaptığım birçok şeyi yapamayacağım o nedenle haccımı ömrümün sonuna erteleyeyim düşüncesindeler. Hac ibadeti bilakis sadece ruhsal değil, bedeni bir ibadet olduğu için meşakkat içeriyor. Gençken hacca gidilmeli ki toplumda örnek insanların sayısı çoğalsın."

-Kitaptan bir bölüm-

Çelik, kitabında "Tirabzonsipor" başlağı altında okuyucularla şöyle bir izlenimini paylaşıyor:

"Üsteki ara başlığa bakıp da 'Aaa Trabzonspor'u yanlış yazmış' demeyin. Evet, duvarda aynen böyle yazıyordu. Ne duvarı, ne Trabzonspor'u diyecek olursanız anlatayım. O karmaşa içerisinde Şeytanı taşlama derdine düştüğümüz anda, Şeytan taşlama mahallinin köşe duvarlarından birisinde -ki burası bir iskele ya da vinç olmadan çıkılamayacak kadar yüksek bir nokta- oldukça büyük harflerle aynen şöyle yazıyordu; 'Tirabzonsipor'. Bunu yazan her kim ise ve bir yerlerde bu satırları okuyorsa, kendisine selam ediyorum. Güldürdü bizi ve yüzümüzde bir tebessüm oluşturdu. O kadar yükseğe yazdığına göre, buranın inşaat işlerinde çalışan bir Trabzonlu işçi olmalı. Bizimkiler Şeytan taşlama yerinde bile Tirabzonsipor'u düşünüyorsa gerisini siz düşünün. Yüzlerce yıl, milyarlarca insan tarafından taşlanan ve her tipten insanı gören Şeytan, bu yazıyı yazan arkadaşı görünce 'Terlik atanı gördüm, baston atanı gördüm, çakmak atanı gördüm ama duvara yazı yazanı da ilk kez gördüm' diye şaşırmış mıdır acaba- Bilmem, Şeytana sormak lazım..."