Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ahmet Ulusoy, son yıllarda değerinden düşük fiyatlara satılan fındığın son durumunu kaleme aldı.
 
Ulusoy, Yeni Şafak’ta çıkan yazısında şu ifadelere yer verdi;

Önceki yazımızda fındık üretiminin ülkeye döviz kazandırması, 1 milyondan fazla Karadeniz insanının hayatına (geçimine) doğrudan etki etmesi ve özellikle bazı iller (Ordu, Giresun, Trabzon) için ekonomik hayatın can damarı olmasıyla önemini vurgulamıştık.

Yine, ülkemiz ekonomisi açısından son derece önemli olan ürünü iyi değerlendiremediğimizi, serbest rekabet şartlarında piyasa fiyatının belirlenemediğini, bu yıl üretim-arz düşmesine rağmen, piyasa fiyatlarının düştüğünden bahsetmiştik.
Bu yazımızda iktisat kurallarına aykırı olarak fiyatlardaki düşüşün nasıl gerçekleştiğini değerlendireceğiz.

**

Fındık fiyatları önceki yıllardan daha düşük rekolte gerçekleşmesi ve dolardaki aşırı artış karşısında neden düşüyor?

Fındık fiyatlarının düşmesindeki nedenlerden birisi; geçen yıldan kalan önemli miktarda fındık stoku olması ve bu yıl piyasaya sunulan ürünün (ki sunulmayan da var) geçen yılki ürünle beraber rekolte (arz) tahminlerinin çok üzerinde olması gösteriliyor.

* Bir başka neden ise başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinin ülkemizden fındık alımını azaltmaları (talep daralması) gösteriliyor. İhtiyaçlarını ise Gürcistan ve Azerbaycan'dan ithal edilen fındıkla karşılamışlar.

* Sanayi hammaddesi olarak kullanılan fındığın fiyatının istikrarsız olması firmaların gelecek yıllara yönelik maliyet, fiyat planlaması yapmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle daha istikrarlı fiyatların oluştuğu piyasalara ya da ürünlere yönelimin arttığı söylenebilir. Bu eğilim Türk fındığına olan dış talebin azalmasının bir başka nedeni.

* Asıl (yapısal) neden olarak ise iç piyasada fındığın % 40-50'sini alıp işleyen ve ihracat yapan yabancı ortaklı bir şirketin tekelci gücü nedeniyle piyasa fiyatları üzerinde etkili olması gösterilmektedir. Rekabet kurumunun bu konuda devreye girmesi kamuoyu algısının devlet yönetiminde de cevap bulduğu anlamına gelmektedir.

* Ayrıca fındıkta adeta bir yaşam tarzı haline gelen emanete fındık verme (üretici ya fındığını satacak ya da emanete verecek) uygulamasının da fiyatların düşüşünde bir diğer önemli (yapısal) etken olduğu belirtilebilir.
Sistem şöyle işliyor: Üretici aracı tüccarı arıyor, fiyat soruyor. Aracı tüccar büyük satıcıyı (tekelci firma) arıyor ve fiyat soruyor. Aldığı fiyattan kendi payını düşerek üreticiye fiyat veriyor. Bu da piyasa fiyatı oluyor.

**

Soru şu; yukarıdaki uygulama örneğinden hareketle, fındık fiyatını kim belirliyor?

Cevap açık ve net: fındık fiyatlarını belirleyen ihracatçı büyük (tekelci) tüccarlar.

Yani, “fındık fiyatları arz-talep dengesine göre piyasada belirlenmektedir” iddiası sadece bir şehir efsanesi (!).

**

Fındık hasadı öncesi yapılan rekolte tahminlerindeki hatalar da fiyatların düşük olmasındaki önemli etken.

Hem tahmin yapan kurumların arasında, hem de gerçekleşen rekolte ile tahmini rekolte arasındaki ciddi farklar yanlış beklentilere-yönlendirmeye ve gerçekçi olmayan fiyatlara neden olmaktadır.

Bunu önlemek için Tarım Bakanlığı'nın devreye girmesi ve tek rekolte tahmini yapan kurum haline gelmesi de fiyat spekülasyonunu azaltma noktasında atılan önemli bir adımdır.

**

Fındık ihracatı fiyatları nasıl belirleniyor?

Hemen söyleyelim, Hamburg borsasında belirlenmiyor.

İç piyasada oluşan fiyatlar aynı zamanda ihraç fiyatlarında da temel alınıyor.

İthalatçı firma fındık satıcısı (ihracatçı) ile iç piyasada oluşan fındık fiyatı üzerine eklenecek kar marjı üzerinde pazarlık yapıp fındık ihracat fiyatını kararlaştırıyor.

Dolayısıyla iç piyasadaki fiyatların düşüklüğü üreticinin gelirini azalttığı gibi ihracat gelirini de azaltıyor.

**
Bir de fındığın dış talep esnekliği düşük; yani düşük fiyat politikasıyla toplam ihracat gelirleri artırılamaz.

Yıllar itibariyle gerçekleşen ihracat fiyatı, miktarı ve geliri ilişkisi bunu açık olarak ortaya koymaktadır (örneğin 2012-2013 sezonunda 303 bin ton fındık ihracından 1.75 milyar dolar gelir elde etmişken, 2014-2015 sezonunda daha az fındık satarak-202 bin ton- daha fazla gelir -2.85 milyar dolar- elde etmişiz).

Amaç daha yüksek ihracat geliri elde etmekse (ki öyle olmalı) düşük fındık fiyatıyla hem ihracat hem de üretici gelirini azaltmanın anlamsızlığını (politikasızlığını) ülkemiz adeta bir kader olarak yaşamaktadır.

Bu nedenle üreticinin “fındık fiyatları düşüyor, devlet bize sahip çıksın” yakarışını çok daha fazla önemsemeliyiz.

Fındık sektöründe düzenleyici kurumsal yapı ve profesyonel yönetim anlayışı eksikliği, sadece sektörü değil ülke ekonomisini de önemli zarara uğratmaktadır.

**

Serbest piyasa ekonomisi başı bozukluk anlamına gelmemektedir.

Piyasa aksaklıklarına müdahale ederek gerçekçi fiyatların oluşması bütün dünya ekonomi yönetimlerinin çok sık başvurdukları uygulamadır.

Bu meyanda devlet düzenleyici işlev anlamında fındık fiyatlarına (dolayısıyla milyonlarca üreticinin ve 3 milyar dolara yakın ihracat gelirine) müdahale etmeli, sosyal devlet ve ekonomiyi yönlendirici işlevi ifa ederek sorumluluklarını yerine getirmelidir.

Bunu, istikrarlı bir fındık fiyatı oluşturmak için piyasaya sürülecek fındık arzını kontrol edecek bir kurumsal yapı (stok regülatör kurumu) oluşturarak yapabilir. Bu sayede hem üreticilerin emeği karşılanır hem de istikrarlı bir ihracat fiyatıyla ihracat gelirleri de maksimize edilir.