Çünkü Türkiye, artarak devam etmekle birlikte çürüme süreci sonucu yozlaşmış bir ülke haline dönüştü ve bu çürüme maalesef toplumun genelini sarmıştır" ifadeleriyle açıkladı. 

İŞTE SANCAK'IN YAZISI: 

Sizlerden özür dileyerek başlıyorum yazıma, hüzünlüyüm bugün, zira kendime dair yazacağım.

Şimdiye kadar yüzlerce siyasi ve toplumsal yazılarımı köşemde sizlerle paylaştım, çoğu zaman olumlu, arada birde eleştiriler aldım elbette.

Şu andan itibaren kendimi daha iyi hissedene kadar yani belirsiz bir süre yazmayacağım, düşüncelerimi buraya aktarmayacağım artık.

Bu şehre elveda demenin vakti yaklaştı.

 
Doğduğunuz şehri terk etmek acıtır canınızı elbette. Zira bir yanım hep yaşadığım şehri anımsayacak. Sayıları çok az olsa da dostlarımı, arkadaşlarımı özleyeceğim.

Terk etmek çözüm gibi gelse de bana belki de değildir. Velhasıl zordur. alıştığınız şehri terk etmek, nitekim içimdeki belirsiz hüznün nedeni de budur sanırım.

Bazen gitmek gerekir. Ardında kalanlara aldırış etmeden, doğru yanlış hesaplamadan, hesapsızca, bazen gitmek gerekir. Kim bilir, belki de bu şehre ait değilim artık, oysa kendimi bildim bileli hep bu topraklara ait görmüştüm benliğimi!

Şimdi aklımdan geçen, doğduğum toprakların artık hayatım da yeri yok, sadece kalbimde olduğudur. Büyük bir tutkuyla bağlıysanız o şehre zordur bunu kabullenmek elbette.

Fakat gitmek duygusuna kapıldıysanız eğer, artık misafirsinizdir o şehirde. Adeta Pazar yerinde annesini kaybeden çocuğun hüznüne benzer doğduğun şehri terk etmek. Eski bir kırkbeşlikten gelen kemençe sesi daha da artırır hüzünü…

Gelelim bu hüznümün sebebine, Türkiye’yi neden terk ediyorum sorusuna isterseniz;

Çünkü Türkiye, artarak devam etmekle birlikte çürüme süreci sonucu yozlaşmış bir ülke haline dönüştü ve bu çürüme maalesef toplumun genelini sarmıştır.

Şu an Türkiye’de cehalet bir norm olarak toplumun genelinde kabul görüyor ve kişi başına düşen cahil sayısı, bu kişilerin kişisel emek ve finansmanları ile eğitebileceğinin çok ötesinde.

Üstelik devlet geleneğimiz de yerle bir olduğu için devletin var olan durumda cehaleti bırakın önlemek, körüklediği gerçeği ile karşı karşıyayız. Oysa ülkemde her şeye rağmen yaşamaya çalışan ve geleceğe dair umutları olan birisiydim.

Doğduğunuz topraklardan uzaklara gittiğiniz zaman buruk bir özlem sarar içinizi, ülkenizi size hatırlatacak her şeye ihtiyaç ve özlem duyarsınız. Bu duyguyu gurbete çıktıktan sonra hep içimde taşıdım. Zira hayatımın büyük bir bölümü bavulum elimde havalimanlarında geçti.

Her defasında, herkes gibi nereye ait olduğumu bilerek yola çıkıyordum. Fakat bu kez sürekli açılan, toplanan bavulumu dönüş için toplarken içimde tuhaf bir duygu vardı. Sanki bavulumun içine giysilerimi değil de, kaybolmuş umudumu, birikmiş hüzünlerimi, acılarımı, mutluluklarımı, yıpranmış duygularımı, beni ağlatan anılarımın hepsini, gözyaşlarımın eşliğinde yerleştirdim.

Sanki içimde asla bir daha dönüşü olmayan ayrılık hüznü vardı. Kim bilir, belki de hayatın bir yerinden kopup gitmek en güzeli..

Bazen arkada bırakmak gerek her şeyi, yaşama dair yaşanmışlığa dair ne varsa sığdırdıkların.

Bavulumu topladığımda nereye gideceğimi, nereye ait olduğumu bir türlü kestiremiyordum. Zira hayat asla benim için bir bütün olmadı ki, hep bir yanım eksik kaldı. Bir bütünün içinde mutluluğu bulamadım hiç.

Kendimi bildim bileli hep bu topraklara ait görmüştüm benliğimi. Kim bilir belki de değilmişim!

Her şey garip gelir insana, lakin akıl gerçeği görür fakat kalbin gözü kördür. Bu şehirden bir an önce kaçmak istiyorum, gözyaşlarımı kimse görmeden. Ağır ruh üşütmesinden zatüre olduğum bu şehirden uzaklara gitmeliyim. Kalp gözüyle baktığım insanların nefret ettiğim maddeden faydalanmayı tercih ettiği ilişkilerden uzaklaşmalıyım.

Bir bilinmezin peşinden giden çocuklar gibi ardıma bakmadan gitmeliyim.

Aslında herkesin yaşamak istediği bir yer olmalı, var olduğumuz dünyadan başka bir yer, el değmemiş yeni bir ülke, ne garip ama koskoca dünyada o yeri insanoğlu bulamıyor işte.

Hayat sürekli vedalarla, ayrılıklarla ve yeni başlangıçlarla doludur. Kişi kendini nerede mutlu hissedebiliyorsa, nerede özgürlük nefesi alarak, yaşadığını hissediyorsa orada yaşamalı.

Elbette;

Her yakışan insana veya yakıştırılan

Bir veda zamanı vardır,

Hiçbir şeyin çirkinini yapmadan gitmek lazım,

Ben gidiyorum diye

Uykuları rüyasız

Marmara’yı adasız

Taka’ları sevdasız

bırakmayın lütfen!

‘Toprak bir gün yağmurun kıymetini anlayacak; fakat o gün yağmur yağmayacak.’

-Niganor Parra

Kaynak: Takaonline