Pekşen, “Anayasamızın değiştirilemez değiştirilmesi dahi teklif edilemez hükümleri “Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet olduğu” ve “Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti” olduğudur. Anayasa Mahkemesi’nin temel görevleri, “kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetlemek ve bireysel başvuruları karara bağlamaktır”.  Diğer bir ifade ile Anayasa Mahkemesi yürütmenin ve yasamanın Anayasa’ya uygunluğunu denetlerken, iktidar karşısında, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını sağlar. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine atanan her üyenin Türkiye Cumhuriyetine bağlı olması ve Türkiye Cumhuriyetinin demokratik, laik hukuk devleti kriterlerine göre Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığı ve Türk Devletinin bölünmez bütünlüğü için çalışması gerekir. Anayasa Mahkemesinin her üyesinin Türk Devletinin bekası için üstlendiği sorumluluk çok önemlidir. Bu nedenle her üyenin sicili bu görevi önemine gölge düşürmeyecek kadar temiz olmalıdır. Anayasa Mahkemesine yeni atanan Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez için uzun zamandır gazetelerde yazılanlar, üniversite camiasında hakkında söylenenler ortadadır. Sn. Hakyemez’in hem paralel yapının içinde olduğu, KTÜ’de bu örgütlenmeden sorumlu olduğu, bu yapıyı koruduğu, bu yapıya karşı mücadele etmediği hem de laik Cumhuriyetle kavgalı olduğu iddia edilmektedir. Sn.Hakyemez hakkındaki iddialar şu şekildedir:  Sn. Hakyemez'in, "Türk, Atatürk milliyetçiliği, Atatürkçülük ile Atatürk ilke ve inkılapları" kavramlarının Anayasa'da olmaması yönündeki görüşleri yaygın medyada yer almıştır. Sn. Hakyemez’in Kanada üzerinden Pensilvanya’ya Fetullah Gülen ile görüşmeye gittiği kamuoyunun malumudur. Belçika imamı olarak bilinen Halbay Turumtay’ın KTÜ’ye doğrudan alınmasının Sn. Hakyemez’in inisiyatifi ile olduğu hem KTÜ’de konuşulmakta hem de gazetelerde yazılmıştır. KTÜ’deki mevcut yönetimin paralel yapının desteğiyle bugünlere geldiği hep yazıldı. Sn. Hakyemez’de mevcut yönetimin içinde en önemli FETÖ’cü olduğu hep konuşuldu. Bugün KTÜ’de rektör seçimlerinde Sn. Hakyemez ile işbirliği içinde hareket edenler FETÖ/PDY soruşturması çerçevesinde gözaltına alındı, tutuklamalar yapıldı. S n. Hakyemiz’in asistanını Fatih Üniversitesi’nden bizzat getirmesine rağmen, YÖK atadı demesi ve FETÖ üyesi olduğu ortaya çıktıktan sonra sergilediği tavır çelişkilidir. KTÜ’de paralel yapıyla zamanında mücadele edilmediği ancak 15 Temmuz’dan sonra ciddi bir mücadele yapılacağı beklenilmesine rağmen rektörlük seçimlerinde 90 paralelci öğretim üyesi bir adayı destekledi diye bizzat Sn. Hakyemez’in açıklamalarına rağmen hiçbir tedbir almaması ve buna ilişkin bir işlem süreci başlatmaması dikkat çekici olmuştur. KTÜ’de 90 paralelcinin olduğunu kendisi ifade etmiştir. Bu husustaki bilgilerini kamuoyu ile paylaşması beklenmektedir. Kamuoyu 90 paralelci öğretim üyesinin kim olduğunu merak etmektedir. Kimse zan altında bırakılmak istememektedir. Madem 90 paralelci öğretim üyesi var neden zamanında müdahale edilmemiştir, paralel yapının KTÜ’de örgütlenmesine neden göz yumulmuştur. Eğer paralel örgütlenmeyi tek tek isim isim biliyorsa Sn.Hakyemez neden yönetici olarak gerekli soruşturmayı açmamıştır? Gereken soruşturmayı açmadıysa bu paralel yapının KTÜ’de örgütlenmesine izin verdiği vermesinin nedeni nedir?