Günlerden Pazar…
Soğuk bir kış günü…
Eve çekildik…
Yani istirahatteyiz.
*
Küçük kızım ödevlerini yapıyor.
Ben de ilgiyle ona bakıyorum.
Kendinden geçmiş, harıl harıl ders çalışıyor.
İç çekiyorum…
Dua ediyorum tüm kalbimle.
Bize, vatana, millete hayırlı bir evlat olmasını diliyorum Allah’tan.
Zira…
Öyle öğrendik.
Evlat demek, devlet demek…
 * 
Sonra…
Televizyonu açıyorum.
Ardı ardına geliyor son dakika haberleri.
Şehitler, yaralılar, feryatlar, figanlar…
Sağ üst köşede, şanlı bayrağımız yarıya inmiş…
Belli, memlekette yas var.
Ekranda, devlet-ü ala.
Yan yana, kenetlenmiş…
Hemen önlerinde al bayrağa sarılı tabutlar.
Duygular gibi manşetler de ortak;
İstanbul’da patlama, 38 şehit, 155 yaralı!

Konuşmalar, taziyeler peş peşe…
Sonra, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çıkıyor kürsüye.
Beş şehide bakarak…
Üzgün ama dimdik…
“Hesabı mutlaka sorulacak” diyor bu tarifsiz acının.
“Saklandığınız mağaralarda hayvanlar gibi gebereceksiniz!” Diye de ekliyor, saldırıyı gerçekleştirenlere…
Kesin bilgi yok, lakin şüpheler PKK üzerinde yoğunlaşıyormuş.

Bende soruyorum onlara;
Sahi ya!...
Kimsiniz siz?
Hain desek, yetmez!
Kalleş desek, az kalır!
Terörist demek ödüldür size.
Mesela, şerefsiz desek!
Cık! Bu da olmadı…
Diyeceğimiz tek şey kaldı.
Hangi örgüt olursanız olun.
Size de, Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak milletin önüne takoz olmaya çalışanlara da lanet olsun!
Daha ne diyelim.
*  *  *
Bilinmelidir ki;
Hüznümüz ne bir yenilgidir, ne de bir isyan…
Derdimiz, bu acıyla Türkiye olmaktır.
Saldırıda yaşamını yitiren Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve Yüce Türk Milletine başsağlığı, yaralılara acil şifa dilerim.
Vatan sağolsun.