PKK’nın Doğu Karadeniz’de son bir yıl içinde eylemlerini artırmasıyla ilgili çarpıcı yorumlar

Prof. Dr. Kemal Üçüncü Karadeniz’de terörist eylemler yapan PKK’nın lojistik, kılavuzluk, istihbarat gibi destekler aldığını savundu

Üçüncü, bölgede artan terör eylemlerinin arkasında Doğu Karadeniz’in jeopolitik konumunun olduğunu ileri sürdü

Eylemlerin arkasında Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Doğu’ya dönmesinin de olduğunu söyleyen Üçüncü “İpekyolu’nun tekrardan canlanması istenmiyor.” dedi

ELİ kanlı terör örgütü PKK özellikle son bir yıldır Doğu Karadeniz’i hedef alıyor. Trabzon, Giresun, Ordu, Artvin ve Gümüşhane illerinde çeşitli eylemler yaparak güvenlik güçlerimizi hedef alan PKK’nın bölgede HBDH, yani Halkların Birleşik Devrim Hareketi adıyla hareket ettiği kamuoyuna ifade ediliyor. Komünist ve Marksist-Leninist bir örgüt olarak tanımlanan HBDH’nın ne olduğu ise kamuoyunda pek bilinmiyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Üyesi ve Kültür Bilimleri Akademisi (KÜBAK) Başkanı Prof. Dr. Kemal Üçüncü bu örgütün ne olduğunu ve ne olmadığını anlatarak terör eylemlere farklı bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini söyledi.

PKK’nın Karadeniz’de faaliyet gösteren kolunun HBDH olduğu ifade ediliyor.

HBDH Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki PKK’nın yapılanması. İçinde bütün eylemci sol örgütler var. Bu geniş bir koalisyon.

Yalnızca bölgeye özgü bir yapılanma.

HBDH şemsiyesi Doğu Karadeniz için özel oluşturulmuş bir yapıdır.

Neden bir koalisyona ihtiyaç duyuldu?

PKK’nın bu bölgede doğal bir tabanı yok. Böylesi zor ve sempati olmayan coğrafyada hareket edebilmesi için lojistik desteğe ve kılavuzluğa ve doğal olarak da iş birliğine ihtiyacı var.

PKK Karadeniz’e ilk ne zaman geldi?

1990’lı yılların ortasından buraya gelmeye başladılar. İlk geldiklerinde yerel destek olmadığı için başarılı olamadılar. Sonra PKK ve sol örgütlerin koalisyonundan oluşan yapı kurdular.

Sol örgütlerin tamamı dâhil mi bu yapıya?

Hayır, değil. Hepsini töhmet altında bırakmamak lâzım ama silahlı eylemci grupların tamamı bu şemsiyenin altında. Bunun bir çatı örgütü de var, belli aralıklarla toplanıyorlar.

PKK’dan özerk bir biçimde mi hareket ediyorlar?

PKK’dan bağımsız hareket eden bir örgüt değil. Bu yapılanma paravan bir örgüt. Esas kontrol PKK ve onu yönlendiren çevrelerde

Bu tehlikeye karşı ciddi bir önlem alınıyor mu şu anda?

Genelde mesele bir kahvehane sohbeti gibi ele alınıyor. Polisiye, asayiş mantığıyla yaklaşılıyor konuya. “PKK burada tutunamaz.”, “vur kaç” diye yaklaşım sergileniyor. Güvenlik bürokrasisinde de mesele bu yöndeyse tablo çok korkutucu.

Sizce de PKK burada tutunamaz mı?

Son bir yıl içinde Artvin’den Ordu’ya kadar olan yaklaşık 500 kilometrelik hat üzerinde belli aralıklarla eylemlerde bir süreklilik ve artış olduğunu görüyoruz. Bu ne anlama geliyor?

Peki, teröristler nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyor?

Bu bölgeyi çok iyi tanırım. O dağlarda gidilebilecek yol son derece sınırlıdır. Bir yerden başka gitmek için geçeceğiniz yollar sınırlıdır. Silahlı olarak bir savaşçısının günlük intikal edebileceği mesafe bellidir. Burada hareket edebilmek için yerelden olmak lâzım. Sadece, haritayla, pusulayla, GPS ile o derin vadilerden, ormanlardan gidemezsiniz. Bir kere gittiğiniz yoldan bir daha gitmeniz mümkün olmayabiliyor. O yolu dikenler kapatabiliyor. O nedenle bu kadar rahat hareketin altında bir destek olduğu aşikârdır.

Bu sözlerinizden ne çıkarmamız gerekiyor?

Bu yapının bölgedeki yerel rehberleri var. Devrimci sol örgütlerin 1980’den sonra bölgede kalan ardıllarından, militan kadrosundan destek alıyor.

Bir istihbarat desteği de var mı?

Kesinlikle, bunların arkasında çok güçlü operasyonel istihbarat ve askerî destek var. Gündüz vaktinde Maçka’nın içinde o eylemi yapıp ondan sonra o coğrafyadan çekilerek izini kaybettirmek basit, sıradan bir olay değildir. Bunlar ciddiyetle ele alınmalı. Yıllar yılı bu bölgede yabancı araştırmacılar bölgeyi didik didik ettiler, hâlâ da yabancı araştırma grupları bu çalışmalara devam ediyorlar.

Nasıl bir terör grubu bunlar?

Çok sınırlı ve profesyonel bir grup.

Bu terör eylemleriyle ilgili dikkatinizi çeken ayrıntılar oldu mu?

Elbette oldu. Örneğin eylemler hep iki, üç ilin, ilçenin kesişim noktalarında, geçiş noktalarında yapılıyor. Çünkü bir yerden öteki yere kimin mücavir alanında gibi tartışmalı olan bölgelerde yapılıyor eylemler. Böylece devlette bir karmaşa yaşanırken teröristler izini kaybettiriyor.

Bu karmaşanın önüne nasıl geçilmeli?

Yalnızca Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki bu yapılanmayla ilgilenecek bir ekip olmalı. Çok ciddi istihbarat ağı kurulmalı. Polisin, jandarmanın olay yerindeki muhtara telefon etmesiyle bilgi alınarak bu iş asla çözülemez. Türkiye’nin siyasî , stratejik, taktik bütünlü gösteren bir terörle mücadele planı yok maalesef aynı durum burada da söz konusudur.

Örgüt neyi amaçlıyor?

Öncelikle şunu söyleyeyim ki bu örgütün bölgede yaptığı eylemlerin hedefi bölgede alan hâkimiyeti sağlamak değil. Burada kontrol istese de sağlayamaz. Bu eylemlerin amacı tamamen bölgenin jeopolitiğiyle ilgili.

Jeopolitik derken biraz açsak?

Oraya geliyorum şimdi işte. Soğuk savaş döneminin sonrasında Karadeniz-Kafkasya-Hazar bölgesi adeta Avrasya’nın anahtarı konumuna gelmiştir. Meseleye bu perspektiften bakmak lâzım.

Bakmamıza biraz yardımcı olabilir misiniz hocam? Yani tespitlerinizi detaylandırsak…

Bölgedeki jeopolitik olayların ana düğüm noktası burası. En önemlisi dünyanın lojistik aksını değiştirebilecek bir coğrafî özelliğe sahip. Doğu Karadeniz Bölgesi demir yollarıyla Avrasya’ya bağlandığı takdirde Avrupa-Asya ulaşımının büyük bölümünü üzerine alma potansiyeline sahip. Türkiye bunu kontrol ederse büyük bir stratejik avantaj sağlar. Avrupa ile Asya arasındaki yıllık ticaret yaklaşık iki trilyon dolar. Bunun yüzde 10’ununu bu hat üzerinden Türkiye’ye aktarsak muazzam bir kaynak ortaya çıkıyor.

Bu tespitlerinizin farkında olanlar var mı?

Türkiye’de maalesef bunu anlayan yok. Fransa Jeopolitik Enstitüsü bu konuyu çalışıyor geçen yıl benimle de görüştüler. Bunu yabancı emperyal güçler ve onların stratejik araştırma kuruluşları etüt ediyorlar. Bizim kurumlar tilavet edip, toyukulu pilov yiyorlar. Her seviyede konuyu anlattım, projeler sundum. Kuyuya bağırır gibi maalesef. Birinci Dünya Savaşı’nın sonrasında İngiltere’nin en titiz davrandığı konu Doğu Karadeniz Bölgesi’ne demir yolu yapılmaması meselesidir. Aynı dosya takip ediliyor. Büyük ülkelerin projeleri, stratejik kararları, esnaf meyhanesinde kafayı bulup herkese aşk ilan eden veya özür dileyen küçük esnaf duyguları ile oluşmaz.

Şu an yeniden neden bu kadar arttı terör faaliyetleri?

Çünkü aynı tablo yeniden gündeme geliyor. Türkiye’nin Kafkasya-Hazar hattında stratejik üstünlük elde etmesini engellemek için burada bir kriz ortamı oluşturmak isteniyor."Dünyanın gelecek 50 yıllık tarihi burada şekillenecek" bunu Eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı diyor. Ayrıca İran ambargosunun kalkmasından sonra İpekyolu’nun Türkiye inisiyatifinde tekrardan canlanması istenmiyor. Burada oluşturulmak istenen güvensizlik ortamının sebebi budur.

Bu olayların nedenleri arasında Türkiye’nin yüzünü Batı’dan Doğu’ya dönmesi de var mıdır sizce?

Evet, kesinlikle var. Avrupa Birliği raporlarında var. 2025 yılından sonra, 500 yılın ardından tekrardan Asya ülkelerinin toplam üretimi, Atlantik bloğunu geçecek .Bu yeni bir güç ilişkisi tanımlaması gerektirecek, güvenlik mimarisinde değişiklikler olması icap edecek.500 yıl önce coğrafî keşifler, Rönesans ve Reform hareketlerinin ardından egemenlik Doğu’dan Batı’ya geçmişti. Amerika’nın en büyük hedefi bu gelişmeyi engellemek, tıkamaktır. İngiltere’nin de ilgisi var.

Peki, terör faaliyetlerine karşı bizim açımızdan durum bu kadar olumsuz mu?

Mevcut bürokratik ve siyasi akıl "parti ayırmaksızın söylüyorum"  meseleyi kavrayacak, analiz edebilecek, değerlendirebilecek, projen ve çözümler sunabilecek düzeyde değil. Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, siyasî parti liderlerinin bu konudaki danışmanları çok yetersiz, kurumların bilgi ve tecrübe düzeyi çok alt düzeyde. Devlet yetkilileri de olması gerektiği gibi meseleleri değerlendirmiyor. Bu iş bilimsel bir zemine oturtulmalı. Fotoğraf anlaşılamıyor. Mesele yerelde bölgesel olarak değerlendiriliyor.

Biz fotoğrafın geneliyle ilgilenmiyoruz ancak emperyal güçler ilgileniyor değil mi?

Amerika’nın Heritage Foundation’un binlerce sayfalık dokümanı var, Türk Dünyası’yla, Karadeniz havzası ile ilgili dokümanları var. Hazar’la ilgili var. Dinamik olarak çalışıyorlar. Harvard Üniversitesinin Karadeniz özel programı var. Bu bölgede hizmet yapacak diplomat ve askerlere sertifika veriyor. Bu kadar önemli bir bölge.

Bölgeye yönelik “küresel bir yaklaşım” sergiliyorsunuz. Vurgunuz hep bu yönde.

Karadeniz’e yönelik çok ciddi çalışmalar var. Pontus faaliyetleri yabancı vakıflar aracılığıyla güncellendi. 2019’a giderken çok büyük bir kampanyayla karşı karşıyız. Dünyanın büyük üniversite ve vakıfları bununla ilgili ciddi kaynakları seferber etti. Ancak bölge üniversitelerimizde tık yok. Bizim Kültür Bilimleri Akademisi olarak tercüme ettirdiğimiz yayınlar dışında bir şey yok. Kaynak var, imkân var, lakin sığ bir kasaba partizanlığı bu kaynakların uzman kadrolarca kullanılarak ülkemiz için bilgi üretilmesine engel oluyor. Bazen de kasıtlı olarak dış güçlerin lobi faaliyetlerinden etkilenen bürokratlar bu işlerde engelleyici oluyorlar. Bir kısmı zaten hepten kara cahil, şadırvan sohbetini aşamıyor.

Bu terör faaliyetleri devam ederse ne olur?

Zigana yolu Doğu Karadeniz’in Doğu Anadolu ve İran’la bağlandığı tek yoldur. Bu bile meselenin ciddiyetini anlamak için yeterlidir. Bunun hinterlandını Akdeniz’e kadar uzatabilirsiniz. Bu eylemler tesadüfî yerlerde yapılmıyor.

PKK’nın Karadeniz’deki terör faaliyetleriyle ilgili genelde iki görüş hâkim. 1- PKK, açılamadığı Karadeniz’de eylemler yaparak ‘güçlülük mesajı’ veriyor. 2- PKK’nın yurt genelinde eylemler yaparak ülke geneline yayılma mesajı. Bunlar doğru yaklaşımlar mıdır?

Yanlış. Karadenizliler üzerinden provokasyon yapmak istese bunu İstanbul’da yapar. Orada daha fazla Karadenizli var. Provokasyona daha da açık. Güçlülük mesajına da gelince bunu metropolde yapacağı büyük bir eylemle verebilir. Ayrıca bir panik uyandırmak için yapılmak istese başka türlü yapabilir.

Son olarak bir tümcelik bir öneriniz olsa genel ifadeyle ne söylersiniz?

Biz Doğu Karadeniz Bölgesi’ni daha diri tutacak bir eylem planı ortaya koymalıyız.

Hangi alanlarda?

 
Her anlamda… Kültürel ve bilgi alanlarında. Bu coğrafyayla ilgili bilgilerimiz çok eksik. Gerek yabancıların siyasî hedefleri doğrultusunda gerek bölgemizin stratejik önemi konusundaki bilgiler çok yetersiz. Karadeniz Kültür Envanteri süratle tamamlanmalıdır. Projeyi sunmadığımız resmi ve özel kurum kalmadı, çok ham adamlar anlamıyorlar maalesef. Eskiden olduğu gibi Karadeniz Bölgesini aydınlatma faaliyetlerine tekrar başlanmalıdır. Konuyu takip edecek bir merkez kurularak bütün faaliyetler buradan yürütülmelidir. Terör, istihbarat, operasyon olarak bütün bu alana şamil bir yapı teşkil edilerek mesele takip edilmelidir. Avrasya’nın yol ağzında köy bakkalı gibi oturuyoruz ve sorumlular bu durumdan hiç de rahatsız değil. Şaşıp kalıyoruz.

Günebakış - Berkant Parlak