Her yıl deniz sezonu açıldığında bu uyarıyı yapmayı kendime görev bilirim.

Yaptığım uyarıların tümünde sesimi duyurmaya çalıştığım, eleştirdiğim, uyarmaya çalıştığım, suçladığım kişiler şehrin valisi, belediye başkanı, ilçe kaymakamları ve belediye başkanlarıdır. sNeden suçladım diyorum? Çünkü her sene yapılan tüm uyarılara rağmen tedbirlerin yetersiz olduğunu görüyorum.

Bu yazıyı yazmamdaki tek amaç, insanlarımızın sahil kenti Trabzon’da deniziyle barışık yaşaması ve boğulma vakaları nedeniyle gencecik fidanlarımızın yitip, yürekleri yanan ailelerimizin bir daha aynı acıları yaşamamasıdır.
Evet konumuz, sahillerimiz, halkın sahillerdeki hakları ve plajların güvenliği.

Kıyı kanunlarına göre kıyı kenar çizgisinden itibaren 50 metrelik mesafe halkın kullanıma açık olmak zorundadır. Halktan bu alanlar için hiçbir ücret talep edilemez, halk serbestçe bu alanları kullanabilir. Stratejik bölgeler hariç.
Yazıyı yazmanın birinci nedeni Kıyı Kanun’nda geçen şu kısımdır.

Sahil şeridi: Sahil Şeridinin İkinci Bölümü

Toplumun Yararlanmasına Açık Yapı Mevzuata göre tespit ya da tasdik edilmiş kural ve ücret tarifelerine uygun biçimde, getirdiği kullanımdan belirli kişi ya da topluluklara ayrıcalıklı kullanım hakkı tanımaksızın yararlanmak isteyen herkese eşit ve serbest olarak açık bulundurulan ve konut dokunulmazlığı olmayan yapıdır. Kıyılar ve doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.

Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyı, herkesin eşitlik ve serbestlikle yararlanmasına açık olup, buralarda hiçbir yapı yapılamaz; duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz.

Şimdi soruyorum bu şehri yönetenlere. Belki de 3. beklide 5. Kez.

Trabzon sahillerini birilerine peşkeş çekip, kiralayan kamu kurumları veya belediyelerle ile ilgili bu güne kadar hiç soruşturma başlatıldı mı?

İnsanlardan “Plaja giriş ücreti” adı altında alınan paraların yasal olmadığını bu şehri yönetenler bilmiyor mu?
Son dönemlerde uyanıklık yapan ve yine sahil şeridindeki alanlarda “Otopark” ücreti adı altında para toplayıp devleti milleti enayi yerine koyanlar gerçekten çok mu akıllı. Ya da bizi yönetenler gerçekten bu yalana kanacak kadar saf mı?

Belediyelerce veya Milli Emlak tarafından halkın kullanımına açık olması gereken yerlerin çadır kent, plaj veya restaurant olarak kullanılmasının suç olduğunu sağır sultan bile duyarken, ilgili kanunlarca bunun altı çizilirken, bizi yönetenler bunları görmemekte neden ısrar ediyor?

Plajlara girerken, sağ taraf erkeklerin, sol taraf bayanların gibi haremlik selamlık uygulamasını yapma hakkını hangi kanun, hangi kuruma, hangi yetkiyle vermiş. Bunu bir açıklar mısınız?

Ne diyor kanun, “Kıyı kenar çizgisi içersine halkın eğlenebileceği, sportif faaliyetleri gerçekleştirebileceği kurulup kaldırılabilen yapılar yapılabilir. Bakınız yıkılıp, sökülüp, kaldırılabilen demiyor. Fakat görüyoruz ki birçok plajda, beton yapılar, beton yollar ve parke taşlar kullanılmaktadır. Acaba bunu sadece biz mi görüyoruz. Görmeyen gözler ne zaman bakmasını öğrenecek?

Yine kumsalların etrafları belli kişilerce çevreleniyor, çitlerle döşeniyor, adeta sahipleniliyor.

Bu şehri yönetenler, başka şehirler de mi yaşıyor da bunları göremiyor.

Hadi bunları geçtik. Gelelim en önemli meseleye….

Geçtiğimiz haftaki Batum Seyahatimde, Batum sahillerinde bir inceleme yaptım. Bizim kanunu aynen uygulamışlar. Kimse halktan para talep edemiyor. Sahil olabildiğine halka açık ve imara kapalı. Kimse vatandaşın nerede nasıl denize gireceğine karışmıyor. Devletin sahile tek müdahalesi kamu çalışanları olan Can kurtaranların ahşaptan yapılmış 300 metre aralıklı kulübeleri.

Ya bizim sahillerimiz de durum nasıl.

Hangi plaj, belgeli, lisanslı, resmi can kurtaran çalıştırıyor.

Kim yapıyor bunun denetlemesini.

Bu işin sorumlusu kim.

Deniz sezonunda nice canlar yakıyor Karadeniz.

Nice yavrularımız azgın dalgalara yenik düşüyor.

Bu nedenle bu şehri yönetenleri tekrar uyarıyorum.

Plajlardan para almasını, bu alanları gelir olarak görmesini bilen yöneticilerimize tekrar hatırlatıyorum.

Her plajda bir belgeli can kurtaran olması şarttır. Kanundur.

Trabzon’da hizmet veren kaç plaj varsa hepsinden en kısa sürede çalıştırdıkları belgeli can kurtaran sayısını, isimlerini, belgelerini isteyiniz bakalım kaç tane gelecek.

Sivil Savunma, Sahil Güvenlik ya da hangi kurum ilgileniyorsa. Bu belgelerin sahiplerini toplayıp, Karadeniz ile ilgili özel bir eğitim verilmesi gerektiği düşüncesindeyim.

Ayrıca her gün sahiller ilgili kurum tarafından denetlenerek her plajda belgeli sahil güvenlik olup olmadığını denetlemelidir.

Bu saydıklarım ve benim bilmediğim uzmanların çok iyi bildiği önlemler alınırsa, birçok boğulma vakasının önüne geçeceğimiz inancındayım.

Dilerim gözyaşı ile açtığımız bir minicik yüreği kaybettiğimiz deniz sezonunun aynı acılarla kapatmayız.

Mutlu haftalar…