Müslüman kardeşlerimizin yaşadıkları coğrafyalara baktığımızda gördüğümüz şey katliam ve gözyaşı. İslam ülkelerinin birçoğu ya işgal altında ya da diktatörlerin zulmü altında. Müslümanlar bin parçaya bölünmüş sahipsiz, başsız. Daha da acısı sömürgeci devletler, tüm İslam ülkelerini terörist ilan ederek; böl, parçala, birbirlerine karşı düşman et ve yönet mantığıyla adeta bir virüs gibi bu ülkeleri yok etmenin gayretinde. Ölen de Allah diyor, öldüren de. Komşu ülkelerde iç savaşın hüküm sürdüğünü göz önüne alırsak ülke olarak bizler de rahat bir ortamda değiliz. Yaşanan göç hadiseleri ister istemez bizleri de ülke olarak savaşın bir parçası, bir tarafı yapıyor. Türkiye, yanı başında 2-3 yıldır yaşanan trajediye kayıtsız kalmadı ve sürece dahil oldu. İlk zamanlar sadece insani ihtiyaçlar şeklinde sığınmacıları kabul etti. Ardından da muhalif güçlere lojistik destek verdi. Günümüze geldiğimizde Suriye olayı bizleri daha çok ilgilendirir duruma geldi. Bu sefer öldürülenler, katliama maruz kalanlar Türkmen kardeşlerimizdi. Elbette ki ırk ayrımı yapmıyoruz. Fakat bu olay bardağı taşıran damla oldu.

Daeş terör örgütüyle mücadele ediyoruz diye Türkmenleri bombalayan Rusya defalarca uyarıldı. Her defasında “yanlışlıkla oldu, kötü bir niyetimiz yok, amacımız Daeş terör örgütü” söylemleriyle işin ciddiyetini anlamayan Rusya’ya gereken cevap dün sabah saatlerinde en üst tondan verildi. Bayır-Bucak Türkmenlerini bombalamak için Suriye’den kalkan bir Rus uçağı vuruldu. TSK'dan yapılan açıklamada "Sınır ihlali yapan milliyeti bilinmeyen uçak 5 dakika içerisinde 10 ikaz edilmesine rağmen Türk Hava Savasını ihlal etmiştir." denilerek; uçağa 2 Türk F-16'sının müdahale ettiği belirtildi. Düşürülen uçakla ilgili radar iz analizinde uçağın Türk hava sahasını açıkça ihlal ettiği görülüyor. Evet, sabrın da sonu var. Askeri kaynaklar 'Türk Hava Sahasının ihlal edilmesi’ konusunda Rus yetkililer ile geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde 5 kez görüşme yapıldığını açıkladı. Buna rağmen böylesi bir olaya kalkışan Rusya’ya böyle bir tepki vermek tam da yerinde oldu. Sen kalkmışsın halkına zulmeden, halkını katleden bir diktatörün iktidarının devamı için masum Türkmenleri hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırında vuruyorsun. Ne bekliyordun? Türkiye sadece bunları izleyecek mi zannediyordun. Gereken yapılmıştır. Burada dikkat çekmek istediğim başka bir konu var. Rus uçağı düşürüldüğü andan itibaren sözde klavye milliyetçileri, salon ulusalcıları bir anda ortadan kayboldu.

Ahkâm kesen, Türkiye’yi bir şey yapmamakla suçlayanlar sus pus olmuştu. Herkes ne olacak, Rusya ne diyecek, nasıl bir tepki verecek diye beklerken, yetkili makamlar her şeyin kontrol altında oluğunu belirten açıklamalar yaparak Türk devletinin gücünü ve otoritesini tüm dünyaya göstermiştir. Tabi bu arada dıştan kumandalı bazı ağızlar hemen Türkiye’ye faturalar kesmeye başladılar. Yok, Rusya doğalgazı kesecekmiş, ortak projeleri askıya alacakmış daha neler neler. Tamam, doğalgazı Rusya’dan aldığımız doğru ama Rusya bunu bize hayrına vermiyor. Veriyor parasını alıyor, vermezse havasını alır. Sonra Nükleer santral projesi varmış. Olsun bizde para ve imkan oldukta sonra yapacak ülke çok. Ayrıca şunu da anlamıyorum. Türkiye uluslararası bir adım atıyor. Hemen NATO ne diyecek, BM ne diyecek, AB ne diyecek, ABD ne diyecek diye sabırsızlıkla bekliyoruz. Tamam, dünyada böyle bir dengenin olduğunu da biliyorum. Ama Türkiye haklı olduğu bir olayda bunlara güvenerek bir adım atarsa bu yanlış olur, hata olur. Zaten Türkiye böyle de yapmadı. Sonuç olarak büyük ülke sabırlı davranır, ama sabrı taştığında da bedeli ağır olur. Bu yoğun gündemde bir şeyin altını da çizmek istiyorum. 1 Kasım seçimlerinde tüm teşkilatlarımızla birlikte olağanüstü çalışan ve 5 milletvekili alınmasında büyük katkısı olan Sayın Süleyman Soylu’ya ve Trabzon’umuza Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hayırlı olsun.