Soylu’nun Trabzonspor’u izlime taktiği

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Trabzon’daydıya, bir dizi ziyaretleri oldu. STK’lar ile birlikte olduğu toplantıda, Trabzonspor ile ilgili birkaç tespit yaptı.

Soylu; Trabzonspor’u Akyazı’da izlemek istiyor ama ülkenin terör ile mücadelesinde her an her şey olabileceğinden hareketle tetikte beklediği için maça gelemiyor.

Ama buna rağmen cep telefonundan Trabzonspor’un içerde dışarda maçını takip ediyor.

Maçtan önce ya da sonra teknik adam futbolcu ve başkan ile yöneticileri arayıp, takım ile ilgili bilgiler alıyor.

Maçtan sonra oyunun genel değerlendirmesini de bazı spor yazarları ile yapıyor.

Yani, yakın takipte..

XxX

Ekrem İmamoğlu, Trabzon’dan aday olur mu?

1984’lü yıllardan sonraydı. Trabzon siyasetine Anavatan Parti’si damgasını vurmuştu. Bugün siyaset kulvarının dışında kalan bir çok ünlü isim, o günlerde ANAP’ın en kilit noktasında görev alıyordu. Şimdi, hayatta olanlar var, rahmetli olanlar da.

ANAP’ın tek güç olduğu o yıllarda Trabzon’da Merkez ilçe başkanı Hasan İmamoğlu’ydu. Boylu poslu, yakışıklı, yiğit ve cesur adamdı. ANAP’da teşkilat seçimleri kıran kırana geçerdi. 4 eğilimi de aynı çatı altında barındıran partinin Trabzon teşkilatlarında Ülkücü ve Sosyal Demokrat çekişmesi de olurdu. Hasan İmamoğlu, dört eğilimin sosyal demokrat cephesindeydi ve ANAP’ın Merkez ilçe başkanlığını fırtınalı dönemde başarı ile yerine getirdi. O dönemde küçük bir oğlu vardı, Ekrem İmamoğlu…

Çok kimsenin de dikkatini çocuk olduğu için çekmiyordu. Aile, İstanbul’a zorunlu olarak göç ettiğinde Ekrem İmamoğlu adını, Trabzonspor ile duyduk. Yönetime girdi. Hevesli, atak ve babasının geniş çevresini olumlu yönde değerlendiren zekası ile öne çıktı. CHP’den siyasete atıldı, kazandığı her mevkii de tepeden bağış ile değil tabandan ön seçim ile bileğinin hakkı, alın teri ile elde etti.

xXx

Şimdi, Beylikdüzü Belediye başkanı.

Trabzon ile bağını hiç koparmıyor. Hatta önümüzdeki ilk genel ya da yerel seçimlerde Trabzon’dan bile aday olabileceği konuşuluyor. Ama bana göre, İstanbul’da siyaseten önemli yerlere gelecek. Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı gibi. Ekrem Bey’in Memleketi ile bağını koparmamasının en son örneği ise Avni Aker ile ilgili hazırlanan belgeselin kahramanı olmasıydı. Geçen gün İstanbul’da o belgesel görücüye çıktı. İlki Trabzon’daydı, İstanbul’daki kadar ilgi görmedi.

İstanbul’daki bütün Trabzon dinamiklerini bir araya getirdi. Bu konuda Trabzon sevdasını içten samimi yaşayan herkese ulaştı. Çok hoş bir organizasyon imza attı. Ben davet edilmeme rağmen bazı sağlık sorunları nedeni ile katılamadım. Katılan arkadaşlardan izlenimlerimi aldım. Ekrem Bey’in her yönü ile süper bir organizasyona imza attığını söylediler.

Ekrem İmamoğlu’nun Trabzon sevdası, Trabzon hassasiyeti, Trabzonspor sevgisi sözde değil özde bir sevgi. Babasının yolundan zig zag yapmadan gidiyor.

Yolun açık olsun genç adam.

XxX

Şili ile Türkiye ne alaka

Gençlik yıllarımızda Şili, gündemimizi çok meşgul ediyordu. Solcu lider Allende, seçimle iş başına geldi. Ülkenin bütün milli değerlerini devletleştirdi. ABD’nin çıkarları zedelendi, 3 yıl sonra Pinochet askeri darbe ile iş başına geldi. Allende, öldürüldü. Binlerce kişi uçaklara doldurulup, bedenleri canlı canlı okyanusa atıldı. Özgür dünya, Şili’ye dikkat çekti. Gençlik yıllarımda ben de Şili için yürüdüm. Diktatörlük kahrolsun dedim. 1988’de Pinocphet, iktidarını sürdürmek için anayasa referanduma gitti. Gökkuşağı renklerinin altında “Hayırcılar” bir araya geldi ve hayır oyları % 56 ile Pinochet’i devirdi.

Şimdi, Şili örneklemesinden hareketle CHP, Türkiye’deki referandumu şekillendirmeye çalışıyor. Oysa, Şili ile Türkiye’nin hiç benzerliği yok.

Bir kere Türkiye’de iş başındaki yönetim darbe ile gelmemiş, aksine darbelere karşı direnmiş bir iradeye sahip. Bu bile başlı başına Türkiye ile Şili arasında bir benzerlik olmadığına yeter de artar bile.

Hayır, hayır olacaksa, hayırcıların kendi öz değerleri ile sahaya inmeleri gerekiyor. Türkiye’nin şartları kendine özgüdür. O farkı yakalayana, millet iradesini teslim de ediyor. AK Parti’nin 14 yıllık başarısı da buradan kaynaklanırken, hiçbir ülkede olanı örnekleyip, Türkiye’ye uygulamadı.

Mesele bu

xXx

Solcu Trabzonlular ve ABD seçimleri

12 Eylül 1980 darbesinden sonra Trabzon özelinde benim yakından tanıdığım sol görüşlü en az 20’ye yakın insan ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bunların bazıları Avrupa’da kaldı. Bazıları da ABD’ye gitti. ABD’ye gidenler hemen uyum sağladı. Zaten sağlam eğitim alt yapıları olduğu için de kendilerini geliştirdiler. Ve, zamanla ABD vatandaşı da oldular.

Trabzonlu olup, 12 Eylül’de ABD’ye giden en az 5 tanıdığım arkadaşım var. Hepsi de ABD vatandaşı. Türkiye’ye de geliyorlar gidiyorlar. Trabzon’la ilişkileri var. Her yaz buradalar. Bu arkadaşlarımın hepsi de ABD’de iş, güç,

işletme sahibi. Kiminin Akaryakıt istasyonu var. Kimi, üniversitede hoca, kimi otel işletiyor, kimi restoran. Hali vakti yerinde. Onlara sordum, en son başkanlık seçimlerinde kime oy verdiniz.5’i de “Trump” dedi şaşırdım. Niye diye sordum, birbirlerinden habersiz şu cevabı verdi.

“Çünkü, ezilmiş horlanmış dışlanmış ABD halkının sesiydi de ondan…”

Tıpkı, R.Tayyip Erdoğan’ın sol kesimden aldığı oy gibi.

1968 kuşağından Trabzonlu bir ağabey geçenlerde yerleşik olduğu Hollanda’dan Trabzon’a geldi. Meydan parkında sohbette dedi ki..”68’in devrimci kuşağı ne diyorsa, bugün R.Tayyip Erdoğan da aynısını diyor..”

Sol mu değişiyor, dünya mı? Ya da solun evrensel değerleri milli değerlerle yeniden kurtuluş reçetesi oluyor.