Öğrencilere neden böyle bir zamanda cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin getirilmek istendiğini anlatan Başkan Ahmet Metin Genç, parlamenter sistemin millet iradesini koruyamadığını ve sık sık yaşanan darbelerle demokrasinin kesintiye uğratıldığını kaydederek cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ise tek patronun millet olacağını söyledi. 

Yeni sistemde cumhurbaşkanının halkın en az yüzde 51 oyuyla seçildiğini bu nedenle darbe ihtimalinin ortadan kalktığını anlatan Genç, "Öncelikle biz anayasamızdaki yönetim sistemi değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Türkiye, zaman zaman kesintiye uğrasa da demokratik cumhuriyet rejimiyle yönetiliyor. Şimdi biz bu demokratik cumhuriyet sistemi içinde yönetim değişikliğine gidiyoruz. Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiyoruz. Şimdi böyle bir zamanda neden böyle bir değişikliğe gidiliyor diye halkımız soruyor. Üç dönemdir tek başına iktidar olan AK Parti neden böyle bir değişikliğe gidiyor? Tek başına çözülemeyen meseleler mi var? Tek başına iktidar olsanız da devlet mekanizması içinde muktedir olamama gibi bir durum söz konusudur. Daha önceki yıllarda halkımızın seçimle iktidara getirdiği partiler darbelerle iktidardan uzaklaştırıldı. 1960, 1970, 1980 ve 1998'deki 28 Şubat postmodern darbesiyle seçilmiş iktidarlar hükümetten uzaklaştırıldı. Bu değişikliğin temel sebebi şudur. Ülkemize demokrasiye geçildiği andan itibaren hiçbir zaman milli irade devletin bütün kademelerine tam olarak hakim olamadı. Yani, devlet mekanizması içinde milli iradenin erişemeyeceği kapalı alan olmuştur. Buna, ister bürokratik oligarşi diyelim, askeri yapı diyelim, ister derin yapı diyelim. Bu milli irade ne zaman o kapalı devreye erişip orayı milli irade alanına geçirmek istese o liderlerin sonu hazin olmuştur. Rahmetli Menderes ve Özal gibi..." diye konuştu.  

15 TEMMUZ'U ÖRNEK GÖSTERDİ
Demokratik yönetim sistemlerinden olmasına rağmen parlamenter sistemin milli iradeyi koruyamadığını belirten Başkan Genç, buna örnek olarak da 15 Temmuz'da yaşanan hain darbe girişimini göstererek sözlerini şöyle sürdürdü:  Son örneğini 15 Temmuz'da hep beraber yaşadık. Milli irade korunamadığı zaman iki sonuç ortaya çıkar. Ya millet iradesine sahip çıkar ya da darbe olur. Son örnekte, millet sistemin koruyamadığı iradesine kendisi sahip çıktı. 15 Temmuz'dan sonra Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile birlikte oturup konuştular ve artık parlamenter sistemin koruyamadığı milli irade yerine, milli iradenin doğrudan halk tarafından seçileceği ve çok yetkiyle donatılmış bürokraside, daha etkin, daha  hızlı karar alınabilen ve tam hakim olunabilen bir sisteme geçme gerekliliğinde karar kıldılar. Yeni sistem iddia edildiğinin aksine yine demokratik bir yönetim sistemidir. Yasama, yürütme ve yargı yine ayrı olacak. Yani tek adamlık sistemi değildir. Burada tek patron millettir. Tamamen milletin iradesine giden bir sisteme geçeceğiz. Ve sürekli istikrarlı bir sistem olacak, hiçbir zaman da koalisyonlar krizler olmayacak. Şu anda gelen sistemde halkımıza iki tercih sunuyoruz. Bir tercihte doğrudan başkanı ve hükümeti seçecek diğer tercihte hükümetin icra edeceği kanunları uygulayacak millet meclisini seçecek. Burada yetki millete geçiyor. Şu anda devlet merkezli bir yönetim sistemi var. Gelecek sistem ise milleti merkeze alan bir sistem olacak. Yani devleti esas alan yönetim sisteminden milleti esas alan yönetim sistemine geçeceğiz. 

NEDEN 'HAYIR' DEDİKLERİNİ BİLMİYORLAR
AK Parti Trabzon Milletvekili Salih Cora ise yeni sisteme muhalefet edenlerin neden 'Hayır' dediklerinin altını dolduramadıklarını belirterek şöyle konuştu: İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Evet'i de Hayır'ı da iyi tanımalıyız. Biz seçim çalışması yaparken 'Hayır' diyen hemşerilerimize de rastlıyoruz. Onlara şunu sorduğumuz zaman çift başlı hükümet olsun mu? Hayır diyor. Cumhurbaşkanına yargılanma yolu açılsın mı diyoruz, 'Evet' diyor. O zaman referandumda ne oyu vereceksin? 'Hayır' vereceğim diyor. Maalesef ideolojik bir saplantıyla 'Hayır' diyorlar. Evet oyu verecekler de ise daha bilinçli bir seçmen kitlesi görüyoruz. 'Hayır' diyenler, bizim değiştirmediğimiz maddeleri, değiştiriyormuşuz gibi anlatıyorlar, değiştirdiğimiz maddeleri ise çarpıtarak anlatıyorlar. Ben bütün kalbimle önermiş olduğumuz bu hükümet sisteminin Türkiye'nin lehine olduğuna inanıyorum, bunun için de çalışmaları yapıyoruz. 
Teklifte yer alan maddeleri açıklayan Cora, şu bilgileri aktardı: Bu değişiklik teklifinde askeri mahkemeler kapanıyor, sıkıyönetim kaldırılıyor. HSYK'nın yapısı değişiyor ve bu kurul HSK adını alıyor. HSK'da  22 üyeyi, 13 üyeye düşüyoruz. Seçilme yaşı 18'e indiriliyor.  Milletvekili sayısı 550'den 600'e çıkarılıyor. Geriye kalan bütün maddeler hükümet modeliyle ilgili maddelerdir. Şimdi mevcut hükümet modelinde çift başlılık var. Mecliste çoğunluğu kazanan parti cumhurbaşkanını, başbakanı, bakanları ve hükümeti seçiyor. Buna hukukta seçilmiş krallık deniyor. Hükümet hem yürütmeyi hem yasamayı tamamıyla kontrolü altına alıyor. Bizim önerdiğimiz sistemde yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı halk seçiyor. Cumhurbaşkanını ve milletvekillerini halk seçiyor, bu milletin seçtikleri de yargıyı seçiyor. Mevcut sistemde cumhurbaşkanının sorumluluğu yok. Rahmetli Ecevit ile Cumhurbaşkanı Sezer arasında yaşanan anayasa krizini hatırlayın.  Peki, bunun hesabını kim ödedi. Millet ödedi, siyasi partiler ödedi. Yeni modelde ise bakanlar dışarıdan atanacak. Eğer meclisten seçilirse milletvekilliği düşecek. Yasamayı sadece meclis yapacak. Hükümet kanun teklifi veremeyecek. Herhangi bir konuda 200 milletvekili araştırma önergesi verebiliyor. 301 milletvekilinin imzasıyla cumhurbaşkanının yargılama yolu açılıyor. Bütçe kanun teklifini, cumhurbaşkanı hazırlayıp meclisin onayına sunulacak. Meclis, onaylamadan bütçe yürürlüğe giremiyor. Eğer, bütçe onaylanmazsa bir önceki yılın bütçesi enflasyon oranına göre artırılarak yürürlüğe girecek.