Ayasofya cami iken nasıl bir süreçte ve hangi yöntemlerle müze yapıldı? 2 günlük yazı dizisinin ilki bugün gazeteniz günebakış’ta.

Trabzon’da son günlerde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Trabzon’da eskiden cami olan Ayasofya Müzesi’ni tekrar cami yapacağız” söylemi üzerine başlayan, olsun mu, olmasın mı tartışmaları devam ederken, akıp giden yüz yıllar içerisinde ayakta kalmayı başarmış tarihi nitelikteki eserin pek bilinmeyen gerçeklerini ortaya çıkarttık.

29 Mayıs 1453 yılında İstanbul’un fethiyle Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açan Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet Han, Anadolu’da Bizans’ın bir nevi kalıntısı durumunda bulunan Trabzon Rum Devleti’nin fethedilmedikçe İstanbul’un fethedilmesinin yarım kalacağını görmesi üzerine 1461yılında 40 gün süren bir kuşatma sonrasında şehir alındı. Şehir alındıktan sonra Fatih Sultan Mehmet ilk iş olarak fetih geleneğine uyup “Kılıç hakkı” olarak Ortahisar’da Meryemana Altınbaş Kilisesi’ni Ortahisar Camii adı ile Müslümanların ibadetine tahsis etmiştir. Daha sonra Sen Ojen Kilisesi de camiye çevrilerek ilk Cuma Namazı’nı burada kılmış ve adına da Yenicuma Camii denilmiş. Bu iki camin yanı sıra Fatih Sultan Mehmet, Bahçecik Mahallesi’nde bulunan eskiden kilise olan Küçük Fatih Camii’ni ve Ayasofya Kilisesi’ni camii olarak vakfetti.

EDİNBURGH’LU PROF. DAVİD
Fatih Sultan Mehmet tarafından Müslümanların ibadet edebilmeleri için camii olarak vakfedilen ve tepesine camilerin sembolü olan alem takılan Ayasofya Cami, 1. Dünya Savaşı sırasında askeri depo ve hastane olarak kullanılmaya başlandı. Savaş yıllarının ardından harap bir vaziyette kendi kaderine terk edilen eser, bölgede yaşayan halkın isteği üzerine 1952 yıllarında tekrar camiye dönüştürülerek, bir imamı ve bir de müezzin atanarak ibadete açıldı. Bu sırada Vakıflar Genel Müdürlüğü de harap vaziyette olan Ayasofya Camii’ni restore etmek için İngiltere’nin Edinburgh Üniversitesi ile yaptığı bir anlaşma kapsamında Trabzon’a 1959 yılında üniversiteden Prof. Dr David Winfield geldi. Ayasofya Camii’ne gelen Prof David, mahalle halkıyla kaynaşıp, restore çalışmalarında ücret karşılığında çalışmak üzere mahalle gençlerinden yardım aldı.

AYASOFYA’NIN ALEMİ VE
AJAN PAPAZ HİKAYESİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün görevlisi olarak Ayasofya’da tadilat görevi yapan Prof. Dr. David, beş yılı aşkın süre kaldığı Trabzon Fatih Mahallesi’nde kimine göre ajan, kimine göre papaz, kimine göre de sadece tarihi eseri kurtarmaya gelen bir akademisyen olarak anılıyor. O tarihlerde yaşayan ve restorasyon çalışmaları nedeniyle 1962 yılında yapılan Yeni Fatih Cami inşaatında çalışarak, Ayasofya Camii’nin tepesindeki cami alemini söken 86 yaşındaki Kemal Bektaşoğlu’na göre Ayasofya ajan David yüzünden müze oldu. O tarihe tanıklık ettiklerini anlatan Bektaşoğlu, “Ayasofya Camii mahallemizin ibadet merkeziydi. Bir gün camiyi restore etmekle görevli olduğunu söyleyen David adında bir İngiliz Profesörü mahallemize yerleşti. Çocuklara şeker dağıtır, hastalarımızla ilgilenir, dara düşmüşlerin yardımına koşar, hamsi yer, horon oynar bir adam. Kısa zamanda kendini sevdirmesini bildi. Bir yandan İslam’ı öğrenmek istediğini söylüyor, öte yandan da sözde camimizi tamir ediyordu. Tabi bizler zamanında ayılamadık. Namaz saatinde devamlı tamir yapıyorum gerekçesiyle kafamıza toz döker, cemaati rahatsız ederdi. ‘Efendiler ne yapayım işim bu. Sizleri de rahatsız ediyorum’ diye de özür diler, güya işini yapardı. Bu şekilde tam beş yıl boyunca bu adam bizim mahallede kaldı. Zamanla cemaat bu tamirat işinden hayli rahatsız olmaya, namaza camiye gelmemeye başladı. David, bu durum karşısında üzüldüğünü belirterek, caminin bir bölümünü kapatıp, öyle çalışmak istediğini belirtti. Bizler de kabul ettik. Meğerse kapattığı yerde ne kadar Hıristiyanlıkla ilgili motifler varsa onları ortaya çıkarıyormuş. Sonrasında cemaate yönelik ‘Yahu sizi de anlayamıyorum. Her biriniz mali durumu yerinde olan insanlarsınız, elin kilisesinden bozma camide ibadet etmek neyinize. Bakın beş yıldır tamiri de bitmiyor. Yapın düzgün bir cami de ben de rahatça tamiratını bitireyim’ diye bir öneri getirdi. Dönemin Valisi Vefa Poyraz da “Bana kaynağını söyleyemeyeceğim bir yerden ödenek geldi. Yeni camiye başlayın, ödeneği oraya aktarayım” diyerek bizleri teşvik etti. 1960 yılında 37 Bin Lira ödenek çıkardı. Bu parayla yeni camii inşaatına başladık. Bir yıl içinde camiyi ibadet edilir hale getirdik. Tabi Ayasofya Camii de geçici olarak ibadete kapatılmış oldu. David rahat çalışsın diye. Zamanla gördük ki Ayasofya cami olmaktan çıkmış, kiliseye dönüştürülmüştü. Biz yeniden burayı cami olarak ibadete açmak istedikse de buna engel olundu. Zamanın koşullarında bir art niyet sezmediğimiz için de üzerine fazla gitmedik. Ayasofya Camii’nin son imamı Muhammed Yazıcı hocaydı. Bir ara David, devlet görevlilerince yakalanıp sınır dışı edildi. Tabi bu da ayrı bir oyun muydu onu bilemiyoruz. Fakat yaşanan gelişmeleri görünce oynanan oyunun büyüklüğünü şimdi fark ediyoruz.”

KAYNAK: GÜNEBAKIŞ