61 SAAT HABER SERVİSİ ÖZEL HABER- ZEYNEP ALTUN- Trabzon'un son emekli öğretmeni  Mehmet Sağır'ı 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla,  61.saat.com olarak çalıştığı Diyanet Vakfına bağlı Kitap Evinde ziyaret ettik. Meslek hayatıyla ilgili dikkat çeken açıklamalarda bulunan Sağır, 65 yaşında 2016’nın Nisan ayında emekli oldu. Sağır, Trabzon’da yaş haddinden emekli olan son öğretmen olurken, İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından da ‘Onur Belgesi’ ile onurlandırılacak.

“ZİL SESiNE HASRET KALDIK”
Sözlerine; “Trabzon Merkez Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde; Kuran-ı Kerim, tefsir, Arapça, fıkıh, kelam derslerinde eğitim verdim. 1975 Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü Mezunuyum. Şuan ki İlahiyat Fakülteleriyle eş değer. 41 sene boyunca bu mesleği yaptım” diye başlayan Sağır, emekli olduğu için hayli üzgün olduğunu belirtti. Emekli olduğu içinde burukluk olduğunu kaydeden Sağır, “ Emekli olduğum için üzüntülüyüm ve ister istemez bir burukluk var. Çeşitli aktivitelerle, bu burukluğu yenmeye çalışıyorum. Diyanet Vakfı’ndan teklif geldi. Bendi Diyanet Vakfının kitap evinde sorumlu olarak çalışmaya başladım.

​ Bu da benim için bir teselli oldu. Kitapları ve okumayı sevdiğim için benim için bir teselli oldu. Buraya gelenlerle sohbet ederek o boşluğu doldurmaya çalışıyorum” dedi. Aslen Giresunlu olan Sağır, zil sesine hasret kaldığını ifade ederek, “Zil sesine hasretiz. Ben aslen Giresunluyum ama 1963 yılında Trabzon’a geldim ve hala Trabzon’dayım. 39 senedir aynı okulda görev yaptım ve idarecilik yaptığım okul benim okuduğum okuldu. Rotasyon ile sadece 3 sene Affan Lisesi’nde görev yaptım. Onun dışında Trabzon Merkez Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde görev yaptım. Aynı okulda hem öğrencilik hem öğretmenlik yaptım. Mümkün olsa mezarımın o okulun olduğu yerde olmasını isterim. Öyle ya evimden çok orada vakit geçiriyorum.” İfadelerini kullandı.



SOYLUNUN KUZENİ ÖĞRENCİSİ ÇIKTI
Meslek hayatına dair buruk ve unutulmaz anılarını anlatan emekli öğretmen Sağır, konuşurken hayli duygulandı. Duygu yoğunluğu yaşarken anlatmaya başlayan Sağır “Hiç unutamadığım bir anım var. 1994 yılında İstanbul’a giderken Tosya’da biz bir kaza geçirdik. Otomobil ile giderken bir kamyonla çarpıştık. Kamyon uçuruma yuvarlandı ve kamyonda bulunan 4 kişi hayatını kaybetti. Benim tek hatırladığım başımdan kan gelmesi ve ayağımın kırıldığı…

ALİ SOYLU BAŞINDAN HİÇ AYRILMADI
Tosya’da bir hastaneye gittik. Şu anda olan şartlar o zamanlar yok. Battaniye ile taşıdılar beni ve hastanenin koridorunun ortasına bıraktılar beni. Komaya girmek üzereydim ve hastanede şartlar elverişli olmadığı için Ankara’ya sevk edildim. Ankara’ya gittiğim zaman “orada bana kim bakacak” düşüncesinden dolayı telaşlıydım. Bu düşünceler içerisinde ambulanstan inerken karşımda öğrencim 12-B sınıfından Ali Soylu…



KENDİSİ DE TRAFİK KAZASINDA HAYATINI KAYBETTİ
Şuan ki bakanımın Süleyman Soylu’nun amcasının oğlu orada beni bekliyor. Nasıl duydular bilmiyorum, o zamanlar cep telefonu da yok tabi ki. 20 gün hastane de yattım ve o 20 gün boyunca her gün beni ziyaret etti. Allah rahmet eylesin Ali Soylu da kendisi, eşi ve iki çocuğuyla beraber bir trafik kazasında hayatını kaybetti.” dedi. Sağır, ardından sözlerine “Öğretmenlik böyle bir şey; eğer kendinizi verirseniz, öğrencilere kendinizi adarsanız, onları severseniz ve onların dertleriyle dertlenirseniz onlar verimli bir arazi gibidirler size hiç hayır demezler. Hiç ummadığınız anda da karşınıza çıkarlar. O duygu anlatılmaz yaşanır, öğrencilerim benim evlatlarım. Evlatları tarafından böylesine sevilen baba hayattan başka ne ister ki?” şeklinde devam etti.

MESLEĞE AŞIK DEĞİLLERSE MÜMKÜNSE BAŞKA BİR İŞ YAPSINLAR
Öğretmenlik mesleğine maddi olarak değil de manevi boyutuyla bakan Sağır, bu mesleğin gönülle yapılması gerektiğini söyledi. Sağır, “ Şuan görev yapan öğretmen arkadaşlarıma tavsiyem; Gönül versinler, kendilerinden heyecan katsınlar daha doğrusu bu mesleğe aşık olsunlar. Bizim zamanımızda sınıflar 60-70 kişilikti şuan ise 30 kişilik. İmkanları çok elverişli v sonuna kadar kullansınlar. Öğretmen olmak istiyorlarsa, bunu severek yapacaklarsa yapsınlar yoksa mümkünse başka iş yapsınlar. Öğretmenlik gönül işidir. Benim de hala çok sevdiğim öğretmenler var mesela yemek yerken onlar başlamadan çatala elimi uzatmam” dedi.



BELKİ BİR ÖMER HALİSDEMİR, BELKİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK YETİRECEKLER…
Öğretmenler günü dolayısıyla meslektaşlarına çarpıcı mesajlar veren emekli Sağır, eğitim sistemi ile ilgili konuştu. “Eğitim Sistemimiz iyi ama daha iyi olabilir” diyerek önerilerini dile getiren Sağır, “Ama Türkiye’nin şartları… Bizi yani eğitmenleri rahat bırakmıyorlar. Yine de gerekli mercilerin ellerinden geleni yaptığını düşünüyorum. Öğretmenler Günü ve öncelikle eğitim veren herkesin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Şuan da mümkün olsa haftada bir saat, kendim para vererek ders vermek istiyorum. Ama mümkün değil… Mesleğime, öğrencilerime böyle bağlıyım. Öğretmen arkadaşlarım da böyle bağlı olsunlar belki bir Ömer Halisdemir belki bir Mustafa Kemal Atatürk yetiştirecekler, bunu kimse bilemez…” diye konuştu.