Bizim edebiyatımızın ve sinemamızın gönlümüzde taht kuran kahramanlarının çoğu polistir.

Cibali Karalo; unutulmaz tiyatro şaheseridir. Müjdat Gezen’in Bekçi Mürteza’sının sempatikliği, ne hoştu.

Hulusi Kentmen’in oynadığı komiser, Ayhan Işık’da gördüğümüz polis şefi rolleri, halk polis kaynaşmasına çok katkıları oldu. Cüneyt Arkın’ın zıpkın gibi polisi oynadığı roller gençlik yıllarımıza idol oldu.

Gazeteciliğimizin ilk yıllarında Trabzon’da da roman, tiyatro ve filmlerdeki gibi babacan polis şefleri vardı. Hayatın içinde. Taksim Karakolunun amiri Mehmet Komiser. Hulusi Kentmen’de de babacandı. Darbe yıllarıydı(80-84 arası) ve  öyle halka bütünleşmişti ki, bütün Trabzon O’nunla gurur duyuyordu.


Asayişte; Nedim Uçar vardı. Tıpkı; Yeşilçam filmlerindeki Süleyman Turan gibiydi. Alçak gönüllü, her dakikası sokakta, esnafla iç içe.

Hamdi Dilaver unutulur mu hiç? Trabzon’da parladı. Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında koruma amirliğine yükseldi. Rahmetli Asaf Çalışkan, makamı Uzunsokak’tı, şehirle bütünleşmişti.

Özellikle, Beşiktaş’taki hain saldırıdan sonra polis ile halk kaynaşması zirveye çıktı. Çevik kuvveti; halk- millet bağrına basıyor. Erzurum’da halkla kar topu oynuyor. Temennimiz, Trabzon’da birlikte “Kolbastı” oynamak. Horon tepmektir.

Bunun için Trabzon hazır.

Biz hazırız.
 
Çimento fabrikası kimin…?

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi bir şey yaşanıyor, Trabzon Çimento ile ilgili olarak.
Evet, çimento Değirmendere’den kalkmalı.

Kalkmamı da, oranın sahibi, sadece fabrikayı satın almadı ki. Yeri de O’nun. Yani özel mülkiyet. Çimento arazisi üzerine herkes bir proje üretiyor. Sahibine sormadan. Bugün Çimentonun arazisi sizin olsa, değeri kaç lira eder. Devlet, bilmiyor mu, çimentonun arazisine; yeşil alan yapmayı, hastane dikmeyi falan filan. Ama özel mülkiyet. Özellikle Trabzon’da özel mülkiyet istimlaklarında neler yaşandığını biliyoruz. Adamın Çömlekçi’de tek göz evi var, verilen parayı beğenmiyor. Kalkmış Çimentonun arazisine proje üretiyoruz.

Mesele özel mülkiyetin istimlaki.
Bu anlamda devlet bastırır parayı kamulaştırırım derse, oh ne ala başım gözüm üstüne.
Trabzon için bu alan istimlak edilemez mi derseniz, haklısınız. Edilmeli. Trabzon bunu çoktan hakkediyor. Ama arazinin sahibi, alanı ticari alan olarak da imara işletti. Değeri bir iki dörde katlandı. Böyle olunca da hiçbir iktidar kabul edelim, o kadar paraya istimlak ederek yatarım yapmaz. Bedava arsa arandığı için Kaşüstü, tepeye dikildi. Akyazı doldurularak stat yapıldı.
Bilmemiz gereken bu.
 
Yaya geçidinde ölümler…!

Son günlerde Trabzon’da yaya geçidinde ölümlere tanıklık ediyoruz. Özellikle Trabzon’da şöyle bir alışkanlığımız var.
Yaya isek, direksiyon başındaki hatalı.
Direksiyon başındaysan, yaya hatalı.
Yaya geçidinde ölüm dediğinizde, her halde tam bir dramatik, Laz fıkrası gelir insanın aklına.
Adı üstünde yaya geçidi. Ve orada trafik kazasına kurban gidiyorsunuz.
Şehrin merkezinde yaya geçidi olan alanlarda can güvenliği yok.

Caddede yaya geçidine ayrılan yer park olmuş. Hiç umursamadan araç sahibi yaya geçidine park edebiliyor.
Trafik lambalarında ise tam bir rezalet. Ben ne zaman aracımla, sarı ışık yanmış, yeşile geçiyorsa arkamdan hep tacize uğradım.
Ya, birader daha yeşil yanmadı, desem; kavga edeceğim. Önümde yaya geçiyor, arkadan korna.
Trabzon yaya geçitleri açasından hiç de güvenli değil.
Eyvah….
 
ZAYTUNG
 
Türkiye, ''yerli arama motoru'' için düğmeye basılmasının 20. yılını kutluyor...