Trabzon araştırmaları ile ünlü olan Usta, yakın dönemde Rusların Trabzon'u işgali esnasındaki görünütüleri de bulan isim. Usta Rus işgalinde ulaştığı belgelerin olay yaratacak nitelikte olduğunu söylemesine rağman  o belgeleri hala daha açıklamış değil. Usta'nın Ayasofya ile ilgili iddiası da kaleme aldığı makelesi ile şöyle;

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın , Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi yolunda düşünce belirtmesinin ardından Trabzon kamuoyunda, ‘Ayasofya müze mi kalsın, cami mi olsun?’ tartışması sürüyor. Cami olmasını isteyenlerin en önemli dayanağı, Trabzon’u  fetheden Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’yı camiye dönüştürdüğü,  bu konuda bir vasiyeti bulunduğu  ve caminin adına kurulan vakfa devredildiği iddiası…

Peki bu iddialar doğru mu?
Yani Fatih Ayasofya’yı cami yaptı mı? Böyle bir vasiyet ve vakıf senedi var mı?
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Öğretim Görevlisi, Araştırmacı-Yazar Veysel Usta, bu konuda ezberleri bozan ve Trabzon Ayasofyası ile ilgili tarihsel gerçeği günyüzüne çıkaran bir makale kaleme aldı.


İşte Veysel Usta’nın makalesi:
1996-1997 yıllarında olduğu gibi son günlerde de Trabzon Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesi tartışması kamuoyunun gündeminde önemli bir yer edinmiştir.  Her konuda olduğu gibi bu konuda da değişik görüşlerin ortaya atılması ve demokratik bir zeminde tartışılmasından daha doğal bir durum yoktur. Ancak bu tartışmalardan sağlıklı bir sonuç elde edilebilmesi, hiç kuşkusuz doğru bilgi ve belgeler ışığında yapılmasına bağlıdır.

Konuya dair çeşitli iletişim araçlarıyla görüş ve taleplerini kamuoyuyla paylaşan değişik sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları, köşe yazarları ve gerçek şahıslar; Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilmesi veya müze olarak korunması hususunda değişik gerekçeler ileri sürmekte ve taleplerini bu bağlamda savunmaktadırlar. Bu nedenle Ayasofya Müzesi’nin camiye dönüştürülmesini talep edenlerin gerekçelerini maddeler halinde değerlendirmek yerinde olacaktır.

İstanbul’un Fethi ve Bizans’ın Kalbi Ayasofya’nın Camiye çevrilmesi
Fatih Sultan Mehmet’in 1453’te İstanbul’u fethederek Bizans imparatorluğuna son vermesinden sonra, 1204 tarihinde Trabzon’da kurularak varlığını sürdüren Bizans kökenli son devlet olan Trabzon Rum Devleti’ni de 1461 tarihinde Osmanlı sınırları içine katmasıyla birlikte Anadolu coğrafyası Osmanlı egemenliğine girmişti.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra ilk yaptığı işlerden biri Ayasofya Kilisesini camiye dönüştürerek Müslümanların hizmetine sokmak olmuştu. Siyasal egemenlik öğesi olan bir devleti askeri güç kullanarak ele geçirmek, orada kendi siyasi egemenliğini kurmak ve kurduğu bu egemenliği bütün tebaasına göstermek en tabii hak olarak kabul edilmekteydi. Ve Fatih de uzun bir süre tarih sahnesinde varlığını sürdüren Bizans Devleti’nin başkenti olan İstanbul’u ele geçirdikten sonra Bizans’ın simgesi olan Ayasofya’yı camiye dönüştürerek Türk ve Müslüman mührünü vurarak fethi perçinlemiştir. Zira İstanbul’daki Ayasofya, yalnızca yıkılan Bizans’ın değil Ortodoks dünyasının kutsal kilisesidir.

Trabzon’un Fethinden sonra camiye çevrilen kiliseler hangileridir?
Fatih’in Trabzon’u fethettikten hemen sonra yaptığı ilk işlerden biri, tıpkı İstanbul’da yaptığı gibi, varlığına son verdiği Trabzon Rum Devleti’nin vaftiz/baş kilisesi olan Ortahisar’daki Altınbaş Meryem (PanagiaKhrysokephalos Virgin) kilisesini camiye dönüştürmek olmuştur. Zira Ortodoks Hristiyanlığı devletin resmi dini olarak kabul eden Bizans’ın varisi olan Komnenos ailesinin kurduğu Trabzon Rum Devleti de bir devleti olup Ortahisar’daki Altınbaş Meryem Kilisesi de bu devletin başkilisesi idi.. Nitekim kralların taç giyme törenlerinin yapıldığı bu kilise aynı zamanda ölen Komnenos krallarının mezarlarına da ev sahipli yapmak gibi kutsal bir statüye sahipti.
Fatih Sultan Mehmet, muhtemelen şehri fethetmeden önceki kuşatma sırasında da sur dışında bulunan ve yine Hristiyanlığı Trabzon’a yayan ve kentin koruyucusu olduğuna inanılan, başka bir ifadeyle Ortodokslar arasında simgesel bir önemi bulunan St.Eugenios kilisesini de Yeni Cuma Cami olarak dönüştürmüştü. Trabzon’un fethine dair elimizdeki hatırat ve belgelerden, Fatih’in kenti fethi sırasında Trabzon Rum Devleti ve Ortodoslar için önemli olan bu iki kiliseyi, kente Türk mührünü vurmak üzere camiye dönüştürdüğü anlaşılmaktadır. Bu iki kilisenin dışında, bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilen herhangi bir kilise bulunmamaktadır. Ancak daha sonraki yıllarda egemenliği elinde bulunduran Osmanlı devlet yönetimi gerekli gördüğü kiliseleri de camiye dönüştürmüştür.

Trabzon Ayasofya Kilisesi Ne Zaman ve Nasıl Cami Olmuştur?
Bilindiği gibi Osmanlı devletinin uygulamış olduğu ve adına “millet sistemi” denilen yönetim biçimine göre gayrimüslim cemaatler, egemenliği elinde bulunduran Osmanlı devlet otoritesine bağlı kalmak şartıyla kendi inanç, ibadet ve dillerini kullanma serbestiyetine sahiptiler.  Devlet yönetiminin sağlamış olduğu bu özgürlük alanı, gayrimüslim cemaatlerin kimliklerini koruyarak varlıklarını sürdürmelerine imkan sağladığı gibi Osmanlı devletinin de bir imparatorluk haline gelmesini sağlamıştı. Millet sisteminin bu uygulamasına çok çeşitli örnekler verilebileceği gibi Trabzon’a bakıldığında, yukarıda sözü edilen iki kilisenin camiye çevrilmesi ve artık bir Türk yönetim merkezi haline getirilen suriçindekilerinsurdışına çıkarılmasının dışında gayrimüslimlerin yaşamlarında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemişti. Başka bir ifadeyle Ayasofya kilisesi başta olmak üzere Sümela Manastırı ve buna benzer çok sayıdaki kiliselerin faaliyetlerine dokunulmamıştı. Her ne kadar 4. Haçlı Seferi sırasında Katolik Hristiyanların işgaline uğrayan ve tahtını kaybettiği için Anadolu’ya geçerek Gücsü kraliçesi olan halası Tamara’nın da desteğiyle 1204 tarihinde Trabzon’da Trabzon Rum Devleti adlı yeni bir devlet kuran Bizans hanedanına mensup Komnenos ailesi tarafından 1250-1260 yıllarında yapılan Trabzon Ayasofya Kilisesi ile Bizans'ın bu simgesel mabedi üzerinden İstanbul'da kaybettikleri tahtın varisleri oldukları mesajı verilmeye çalışılmıştı. Ancak, Komnenos hanedanının bir tür simgesel güç odağı olarak inşa ettirdiği Trabzon Ayasofya Kilisesinin surdışında,  kent merkezinin uzağında bulunması Fatih Sultan Mehmet tarafından da görülmüş ve değerlendirilmiş olmalıdır ki Ayasofya Kilisesinin camiye dönüştürülmesi düşünülmemiştir.

Fatih tarafından camiye dönüştürülmesi gerekli görülmeyen Ayasofya Kilisesi, fetihten yüzyılı aşkın bir süre sonra, 1572-73 tarihinde dönemin padişahı III. Murad’ın izniyle camiye çevrilmiştir. Ayasofya Kilisesinin Ayasofya Camiine dönüştürülmesi hakkında bize en gerçekçi bilgiyi ünlü Osmanlı bilgini Trabzonlu Mehmet Aşık vermektedir. Trabzon’un fethinden yaklaşık yüz yıl sonra 1556-1557 yıllarında Tekfur Sarayı Mahallesinde HatuniyeMedresesi müderrislerinden birinin oğlu olarak dünyaya gelen, Katip Çelebi’nin ünlü “Cihannüma” adlı kitabına öncüllük yapacak düzeyde coğrafya çalışmalarında bulunan ve çalışmasını “Menazirü’l- Avalim” (Alemlerden Manzaralar) adlı bir kitapta toplayan Trabzonlu hemşehrimiz Aşık Mehmet, kitabında 16. yüzyıl Trabzon’u hakkında ayrıntılı bilgi veren tek eser niteliğindedir. Prof. Dr. Mahmut Ak tarafından yayınlanan kitapta Aşık Mehmet’in bildirdiğine göre, önceden kilise iken padişah emri ile Kürd Ali Bey tarafından 980 H. (1572-73 M.) tarihinde camiye çevrilen Ayasofya’da ilk Cuma namazı kılındığında hutbe babası tarafından okunmuş ve hatiplik vazifesi de ona verilmiştir.  Türk Tarih Kurumu tarafından üç cilt olarak yayımlanan kitabın Trabzon camilerinden bahsedilen kısmında Ayasofya hakkındaki bilgiler (parantez içleri bize aittir) aynen şu şekildedir:
“Salis (üçüncü) cami-i Ayasofya, sahil-i bahr üzere ebniye-i kafiriyyeden (Hristiyan binalarından) bir kinîse (kilise) idi.  Sene semânin ve tis’a-mi’e’de (H. 980/M. 1572-73) veyahut dahi sonrada Trabzon ayanından Kürd Ali Bey nam bir sahibü’l-hayr bu Ayasofya ila haysümâ-lâ-yentehî (sonsuza kadar) Nasara yedinde (Hristiyanların elinde) olmağı münasip görmeyip emr-i sultani (padişah emri) ile yed-i Nasaradanahz edip (alıp) salat-ı cum’a ikameti (Cuma namazı kılınması) için minber ve mahfil-i müezzinin ihdas etmiştir. 

Ayasofya Kilisesinin camiye dönüştürülme tarihi hakkında bilgi veren bir diğer kaynak ise ünlü seyyah Evliya Çelebi’dir. Çelebi Seyahatnamesinin Trabzon bölümünde Ayasofya’dan şu şekilde söz etmiştir.

“Ayasofya Camii, Süleyman Bey camiinin garp tarafındadır. Derya kenarında vakidir. Küffar asrında bina edilmiştir. Sonra Kürlet (Metinde bu şekilde yazılı olmasına rağmen aslı Kürt veya Kurt olmalıdır) Ali Bey namında bir vali hazret-i padişaha arz ettikten sonra bunu bâemr-i sultani (padişahım emriyle) zabt ederek sene H. 991/ M. 1583 tarihinde bir mahfil ve minber-i dil-güşâ (gönül açıcı) bir cami haline koymuştur. “

Evliya Çelebi’nin Ayasofya Kilisenin camiye dönüştürülmesine dair verdiği tarih her ne kadar Aşık Mehmet’in verdiği tarihten on sene sonra ise de bu durumda hiç kuşkusuz babası caminin ilk hatibi olan Mehmet Aşık’a itibar etmek gerekir.

aya2.jpg

Ayasofya Camii Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın tasarrufunda mıdır?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere Trabzon’un fethi sırasında bizzat Fatih Sultan Mehmet tarafından kiliseden camiye çevrilen iki cami vardır. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’na dair elimizde kesin bir kayıt olmamakla birlikte, Trabzon Rum Devletinin baş kilisesi olduğu için simgesel egemenlik göstergesi olması bakımından camiye çevrilen Ortahisar Fatih Camiinin kurumsal bir kimlik kazanması ve her türlü ihtiyacının karşılanması amacıyla Fatih tarafından kurulduğu düşünülebilir. Zira Müslüman Türk Osmanlı egemenliğinin simgesi olarak camiye dönüştürülen bu mabedin herhangi bir ekonomik sorunla karşılaşmadan Müslüman cemaatin hizmetine sunulması da ayrı bir önem arz etmektedir.

devamı 2.sayfada...

Tapu tahrir kaydı ve şeriyye sicilleri gibi birinci el Osmanlı arşiv belgelerinden yararlanarak Trabzon’un fethinden başlayıp yaklaşık 150 yıllık bir dönemi en ince ayrıntılarına kadar irdeleyen değerli bir doktora çalışması yapan Doç. Dr. Hanefi Bostan’ın tespitine göre Fatih Sultan Mehmet Han Evkafı, Camii-i Atik (bugünkü Ortahisar’daki Fatih Camii) için olup bu vakfa ait 1486 tarihli tahrirde 21 adet icaresi mevcuttur.  Fetihten 25 yıl sonra yapılan ilk tahrir yazımında Fatih Sultan Mehmet Han vakfından söz edilmekle birlikte bu vakfın yalnızca Ortahisar’daki Fatih Camii ile ilgili olduğu kaydı da düşülmüştür. Başka bir ifadeyle Fatih Sultan Mehmet Han vakfının yetki ve sorumluluğu, bizzat Fatih tarafından camiye çevrilen Ortahisar Fatih Camii ile sınırlı görülmektedir. Nitekim 30 Aralık 1560 tarihinde Trabzon sancakbeyliğine atanan ve döneminde sancağın tahririni yaptıran Kasım Bey’in, Trabzon şehrinin Ortahisar semtindeki Fatih Sultan Mehmet Camii’ne bazı yerleri vakfetmiş olduğuna dair kayıtlar  da bu vakfın yalnızca Ortahisar’daki cami ile sınırlı olduğu görüşünü desteklemektedir.

Öte yandan Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü arşivinde bulunan, ancak 1990’lı yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderilen 13 adet Vakfiye Kayıt Defteri üzerinde bir çalışma yapan Prof. Dr. Mustafa OFLAZ, bunlardan 1842-1843 tarihli kayıtları içeren “1 Nolu Vakfiye Kayıt Defteri” üzerinde yaptığı çalışmada bu tarihte şehirde 30 adet vakıf camii bulunduğunu belirtmektedir. Oflaz, söz konusu defterin ilk sayfasında birinci sırada kayıtlı vakfın Fatih Sultan Mehmet’in cami vakfı olduğunu belirtmekte ve kaydın ilk satırında “Ebulfeth Sultan Mehmet Han aleyhi’r-rahme ve’l-gufran hazretlerinin cami-i kebirinin ….” İfadesinin yer aldığını kaydetmiştir.  Oflaz’ın, konuya dair birinci el kaynak olan vakfiye defterinin ilk sayfasında kayıtlı olan bu vakfın Ortahisar’daki büyük camiye (Ortahisar Fatih Camii’ne) ait olduğunu ifade etmiştir. Mustafa Oflaz’a göre, incelediği 1 nolu Vakfiye Kayıt Defterinde yer alan çeşitli vakıflara dair kayıtların başında o vakfa ait vakfiye kaydı bulunmakta ise de Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın vakfiye kaydının defterin ilgili sayfasında yer almadığını   belirtmesi manidar bir durumdur.

Bu tespit ve değerlendirmelerden Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın, büyük olasılıkla Fatih’in Trabzon Rum Devleti’nin baş kilisesi konumunda bulunan Altınbaş Meryem Kilisesini, Türk ve Müslüman mührünü vurmak üzere bizzat camiye çevirerek namaz kıldığı Ortahisar Fatih Camii’nin faaliyetlerini desteklemek üzere kurduğu/kurdurduğu bir vakıf olduğu sonucuna varılabilir.

Öyle ise halen müze olarak kullanılan Ayasofya’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait kayıtlı olduğunun açıklanması nasıl izah edilebilir? Bu konuyu açıklığa kavuşturacak yegane belge, hiç kuşkusuz söz konusu Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın vakıf senedi olacaktır. Zira, İstanbul Ayasofya Kilisesinin Fatih tarafından camiye çevrilmesine dair vakıf senedi/vakfiye kaydı internet ortamında herkesin bilgisine sunulmuş ve bu konuda herhangi bir tereddüde mahal kalmamıştır. Buna karşın Trabzon Ayasofya’sının Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait olduğuna dair, konuya ilişkin yukarıda kaynak göstererek aktarmalar yaptığımız hiçbir belge ve kayıt bulunmamasına rağmen konuya ilişkin tartışmaların olmayan belge üzerinden sürdürülmeye çalışılması bu görüşü savunanları desteksiz ve kanıttan yoksun bırakmaktadır. Her ne kadar Ayasofya Camii’ne ait internet sitelerinde yer alan tapu örneğinde söz konusu taşınmazın Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait olduğu kaydı bulunsa da bir tüzel kişilik statüsünde bulunan vakıflar için en temel belge vakfiye kaydı/vakıf senedidir.  O halde öncelikle Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait vakıf senedinin, İstanbul Ayasofya’nınkinde olduğu gibi kamuoyuna açıklanması bazı tartışmaları ve soru işaretlerini ortadan kaldırmak için gerekli bir durumdur.

Kaldı ki, yetkililerin kamuoyuna sundukları Ayasofya Camii’ne ait tapu senedi resmi bir belge olmakla birlikte söz konusu taşınmaz eserin durumuna dair diğer çelişkilerin nasıl ortadan kaldırılacağı akla gelmektedir. Bu durumda iki olasılık akla gelmektedir.

usta.jpg
VEYSEL USTA

Birincisi ya Trabzon’un fethi sırasında bizzat Fatih tarafından kurulan Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın içinde Ayasofya Kilisesinin de cami olması öngörülmüş ve kaydedilmişse, padişah buyruğuna rağmen Ayasofya Kilisesinin camiye çevrilmesi Fatih’in ölümünden yaklaşık 100 yıl sonrasına bırakılmıştır? Başka bir ifadeyle İstanbul’u alarak Bizans devletini tarih sahnesinden silen Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya Kilisesinin de cami olmasını emretmesine rağmen bu buyruğu ancak 100 yıl sonra mı yerine getirilmiştir? Kuşkusuz bu seçenek geçersizdir.

İkincisi ise yukarıda Hanefi Bostan ve Mustafa Oflaz’dan aktarılan belge ve bilgilere göre Fatih tarafından kurulan Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın sorumluluk sahası yalnızca Ortahisar Fatih Camii’ne münhasır ise o halde tapu kaydı nasıl izah edilmelidir?

Ayasofya Camii Vakfı var mıdır, varsa ne zaman kurulmuştur?
Her ne kadar kamuoyundaki tartışmalarda sözü edilmemiş olsa da Osmanlı dönemi kayıtları üzerinde yapılan incelemelerde Ayasofya Camii Vakfı adlı başka bir vakıf olduğuna dair bilgilere rastlanmaktadır. 1940’lı yılların ikinci yarısında Trabzon Vakıflar Müdürü olarak görev yapan ve görevi sırasında, 1948 yılında Trabzon vakıfları hakkında bir rapor hazırlayarak Vakıflar Genel Müdürlüğüne sunan Mehmet Kurnaz’ın raporunda konuya dair tespiti aynen şöyledir:
“Ayasofya Camii Vakfı; Fatih Sultan Mehmet Trabzon’u fethettiğinde kiliseden camiye çevrilmiş ve Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı unvanı verilmiştir.”  Kurnaz raporunda, konuya dair bu bilginin 1258 H. (1842 M.) tarihli Vakfiye Kayıt Defterinin 91. sayfasında yer aldığını da ilave etmektedir.

Görüldüğü gibi Mehmet Kurnaz’ın aktardığı bilgilerin dayandığı kaynak ile Prof. Dr. Mustafa Oflaz’ın makalesinin kaynağı Trabzon vakıflarına ait Vakfiye Kayıt Defteridir. Aynı kaynak üzerinde araştırma yapan Kurnaz ve Oflaz’ın 1842 yılı kayıtlarına göre Trabzon’da 30 adet vakıf camii olduğunu belirtmesi (Kurnaz’ın raporunun adı “Trabzon’da 35 Vakfa Ait Notlar” olsa da bunlardan beşi cami olmayıp türbe vb. eserlere ait olup geriye 30 adet cami vakfı kalmaktadır) ve bunlar arasında Ayasofya Camii Vakfı adlı bir vakfın bulunduğunu belirtmesine rağmen Oflaz’ın sıraladığı 30 cami vakfı listesinde Ayasofya Camii Vakfı’na rastlanmamış olması irdelenmeye değer bir durumdur. Kuşkusuz bu çelişkinin ortadan kaldırılmasının yegane yolu, halen Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde bulunan 1842 tarihli Trabzon Vakfiye Kayıt Defterlerinin transkribe edilerek kamunun bilgisine açılmasından geçmektedir. Kurnaz ile Oflaz’ın verdiği bilgilerin kritik edilmesi, belgenin asıl kaynağına gitmekle mümkün olabilecektir. Ancak Kurnaz’ın Ayasofya Cami Vakfı’na dair verdiği bilgide başka bir tutarsızlık daha mevcuttur. Kurnaz’ın yukarıda aktarılan ifadesinde Ayasofya Kilisesi için yer verdiği “Fatih Sultan Mehmet Trabzon’u fethettiğinde kiliseden camiye çevrilmiş” ibaresi gerçekle bağdaşmamaktadır. Zira yine yukarıda ayrıntısıyla belirtildiği üzere Ayasofya Kilisesi Trabzon’un 1461 yılındaki fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmemiştir. Aşık Mehmet ve Evliya Çelebi’nin kayıtlarında da belirtildiği gibi Ayasofya Kilisesi Sultan III. Murad’ın izniyle 1572-73 tarihlerinde camiye çevrilmiştir. Bu veriler ışığında Mehmet Kurnaz’ın çalışmasında Ayasofya Camii Vakfı’na dair verdiği bilgilerin çok da sağlıklı olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Sonuç olarak şayet Ayasofya Camii Vakfı adlı bir vakıf varsa o da ancak kilisenin camiye çevrildiği 1572-73 tarihlerinde kurulmuş olabilir.

aya3.jpg

Ayasofya Camii, Ayasofya Müzesi’ne ne zaman ve nasıl dönüştürüldü?
Ayasofya Kilisesi’nin 1572-73 yılında padişah izniyle camiye dönüştürülmesinden sonra 1864 tarihinde kapsamlı bir onarım geçirdiği ve nihayet I. Dünya Savaşı sırasında 1916-1918 yılları arasında yaşanan Rus işgalinde fresklerin üzerin üzerleri açılarak yeniden kiliseye dönüştürme girişimleri sürdürülmüştür. 24 Şubat 1918 tarihindeki kurtuluştan sonra askeri depo ve hastane olarak kullanılan bina yeniden cami olarak kullanılmak üzere önce Vakıflar Müdürlüğüne, sonra bu müdürlükçe 30.04.1953 tarihli bir tutanakla Ayasofya Mahallesi muhtarlığına teslim edilmiştir.  Bu tarihten itibaren yeniden cami işlevi kazanan Ayasofya’da, dönemin Milli Eğitim Bakanlığı’ndan alınan bir izin çerçevesinde İngiltere’nin Edinburg Üniversitesi öğretim üyelerince Ayasofya Camiindeki freskler üzerinde 1958 yılında restorasyon çalışması başlatılmıştır. Restorasyon çalışması sırasında, ibadet mahalli ile restorasyon yapılan yerin arası tahta perde ile ayrılarak ibadet sürdürülmüştür.  Restorasyon çalışmasında, kiliseden camiye dönüştürüldüğü sırada üzerleri kapatılan ve bir kısmı Rus işgali sırasında üzerleri açılarak restore edilen freskler temizlenmiş ve çalışma 1962 yılında tamamlanmıştır. Fresklerin üzerlerinin açılmasıyla birlikte camide namaz kılmanın doğru olmadığı gerekçesiyle mahallede yeni bir cami yapılması girişimi başlatılmış ve 1961 yılında başlayan inşaat 1965’te tamamlanarak ibadete açılmıştır. Bu arada, 1958’de dönemin Milli Eğitim Bakanlığının verdiği izinle İngiliz heyetinin Ayasofya’da başlattığı çalışmanın 1962’de tamamlanmasından bir süre sonrayapı, 1964 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü uhdesinde müze olarak hizmete açılmıştır.

Bugün ulusal basında yer alan “İstanbul Ayasofya’sı”nın 1934 yılında bir kararname ile müzeye dönüştürülmesine dair dönemin iktidarına yönelik yapılan ağır eleştirilerde bulunanlar, “Trabzon Ayasofya’sı”nın müzeye dönüştürülme sürecinin başlangıcı olan Edinburg Üniversitesi hocalarına freskleri açma konusunda izin veren 1958 yılındaki hükümetin Milli Eğitim Bakanlığının tavrını neden hiç dillendirmedikleri ve eleştirmedikleri oldukça manidar bir husustur.

Sonuç
Yukarıda belgelere dayanarak verdiğimiz bilgilerle, Trabzon Ayasofya Kilisesi’nin önce camiye, ardından müzeye, bugünlerde ise yeniden camiye dönüştürülmesi tartışmalarının tarihsel süreci doğru bir zemine oturtulmasına katkı sağlamaya çalışılmıştır. Eldeki belge ve bilgilere dayanarak konuya dair şunlar söylenebilir.

1-Ayasofya Kilisesi, Fatih Sultan Mehmet’in 1461’de Trabzon’u fethederek Osmanlı egemenliği altına aldığı dönemde cami yapılmamış, yaklaşık yüz yıl sonra 1572-73 tarihinde dönemin padişahı III. Murad’ın izniyle camiye dönüştürülmüştür.

2-Buna bağlı olarak, bizzat Fatih tarafından camiye dönüştürülmemiş olan Ayasofya’nın doğal olarak Fatih’in emriyle kurulmuş olması muhtemel olan Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın tasarrufu altında olması mümkün olamaz.

3-Şayet Ayasofya Camii’nin, Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın tasarrufu altında olduğuna dair vakıf senedi veya belgesi varsa Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından bu belge bir an kamuoyu ile paylaşılarak belirsiz durum açıklığa kavuşturulmalıdır.

4-1958 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanlığınca Ayasofya Camii’indeki fresklerin açılması çalışmalarını yürütmek için İngiltere’nin Edinburg Üniversitesi akademisyenlerine verdikleri izin belgesinin hangi gerekçelerle verildiğini ve neleri içerdiğinin açıklanması gereklidir. Zira, ibadete açık bir caminin içindeki fresklerin üzerleri açılarak restore edilmesine izin verilmesi, freskli bir mekanda namaz kılınamayacağına göre, daha o tarihlerde Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesine karar verilip verilmediğinin ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

5-Ayasofya’nın müzeden camiye dönüştürülmesi kararı kanaatimizce hukuki bir karardan çok siyasi bir karar olacaktır. Ancak şayet böyle bir karar alınıp uygulanacaksa arkadan ne gibi gelişmelerin meydana gelebileceği iyi hesaplanmalıdır kanısındayım. Çünkü, şayet Ayasofya Müzesi bir vakfın temellükünde ise ve bu temellükün yalnızca vakıf senedine uygun şekilde kullanılması gerektiğinden hareket edilecek olursa, bu sürecin devamında başka bir gelişmenin daha olabileceğinden endişeleniyorum. O da şudur. Bilindiği gibi Osmanlı döneminde statüsünde herhangi bir değişiklik olmadığı ve eski işlevini aynen sürdürdüğü için (1924 mübadelesine kadar)  bir gayrimüslim vakfı statüsünde bulunan Sümela Ören Yeri (Manastırı)’nin de asıl sahiplerine bırakılması gündeme gelebilir mi? Böyle bir talep gündeme gelirse buna da “bu bir hukuki haktır” noktasından bakılabilir mi, bakılmalı mıdır? Şayet, esas olanın hukuki hakkın teslimi olduğu düşünülürse o zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasal egemenliği ve bağımsızlığı nasıl izah edilecektir?

Bütün bu hususların aklı selimle değerlendirilmesi ve tartışmaların böyle bir zemin üzerinde sürdürülmesi dileğiyle….