Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası 10. Meslek Grubu (Gıda İçecek ve Tütün Mamullerinin İmalatı) Meclis Üyesi Cesur Geri Gelmez, yeni uygulamaya giren 102 sayılı yönetmelikle gıda ve gıda güvenliğinde yeni bir döneme girildiğini belirterek yeni uygulamayla iyi ve kötünün ayrılacağını kaydetti.
Gerigelmez, Mart ayı Meclis toplantısında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında yürürlüğe giren 102 sayılı yönetmelikle ilgili açıklamalarda bulundu.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu kapsamında yürürlüğe giren 102 sayılı yönetmelikle gıda ve gıda güvenirliğinde yeni bir döneme girildiğini belirten Gerigelmez, “Buna göre, içinde gıda suçu işleyen firmanın isminin teşhir edilmesi, taklit ürün üreten firmaların kamuoyuna açıklanması, hayvanlara kötü muamele yapanların para cezasına çarptırılması gibi konuların bulunduğu yönetmelikte, Türkiye’nin AB standartlarında bir gıda sistemine ulaşması amaçlanmaktadır” dedi.

“Yeni uygulamayla iyi ve kötü ayrılacak”

“Yeni yönetmelikle iyiyi ve kötüyü ayıracağız’’ diyen Gerigelmez, ürün ambalajlarındaki yazıların okunmayacak kadar küçük yazıldığı etiket bilgilerinin bundan böyle en az 12 punto olacak şekilde ve tüketicilerin de tükettikleri gıdanın günlük ihtiyaçlarının ne kadarını karşıladığı bilgisinin de etikette bulunacağını dile getirdi.

“Gıdada süreç tarladan sofraya kadar artık denetim altına alınacak”

Gıda güvenliği ve denetiminin artık daha ciddi bir şekilde ele alındığını kaydeden Gerigelmez, “Gıda güvenliği, tarladan sofraya tüm süreçlerin kontrol altına alınmasını ve denetlenmesini içeriyor. Gıda denetiminin sadece fabrikalardaki üretim sürecini değil, tarladaki hammaddenin tohumundan kullanılan zirai ilaç ve market koşullarına; yani ürün tüketicinin sofrasına gelene kadar tüm aşamaları içermesi gerekiyor” dedi.

Konuşmasında genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili bilgi veren Cesur Gerigelmez, “GDO kullanımı bitkilere zararlılara karşı direnç kazandırmak, verimini artırmak gibi ihtiyaçlarla doğdu. Bu noktadan hareketle ilk bakışta teknolojik anlamda yararları olduğu söylenebilir. Ancak bir ürünün insan sağlığına zararları söz konusu ise teknolojik fayda ne derece anlamlıdır? İşte bilinmezler de bu noktada başlıyor” diyerek konuşmasını şöyle sürdürdü:

“GDO’lu ürünler zararlı mı değil mi? Bu konuda insanlar için net bir yanıt yok. Uzmanlar bu tür ürünlerin olası zararlarının bir iki nesil sonra ortaya çıkacağını savunuyor. Ancak aynı uzmanlar, hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda GDO’ların zararlarını net olarak gözlemlemiş. Yapılan araştırmalarda GDO’lu ürünle beslenen hayvanların kan yapısının bozulduğu, bağışıklık sisteminin çöktüğü, sinir sisteminin tahrip olduğu, organlarında küçülme meydana geldiği tespit edilmiş. Ve son olarak GDO’lu ürünle beslenen hayvanların devam eden nesillerde üreme yeteneğini yitirdiği ispatlanmış. Aslında bir Biyogüvenlik Yasası var. Ancak yasada ciddi boşluklar söz konusu. Örneğin, GDO’lu yemlerle beslenen hayvanlar ve bu hayvanlardan elde edilen ürünler GDO’lu sayılmıyor. Ayrıca hayvan yemi olarak ithal edilen tahılların hazır gıda endüstrisi içinde kullanılıp kullanılmadığı da bir soru işareti. Bir çelişki de bebek mamalarında. Bakanlık, mamalarda GDO’lu bileşen kullanılmadığını ve kullanılamayacağını vurguluyor. Yani bir anlamda GDO’nun zararlı olduğunu kabul ediyor. Fakat buna karşılık GDO’lu yemle beslenmiş hayvan etini ve sütünü tüketen hamile kadınların ve süt emen çocukların durumu muamma. GDO’lu ürünlerin bir iki kuşak sonra ne gibi etkileri olacağını kimse net olarak açıklayamıyor. Bu yüzden de toplum sağlığı bilinmeze sürükleniyor.”

“Gıda endüstrisi ‘nano devrimi’ ne hazırlanıyor”

Nanoteknolojinin birçok alanda olduğu gibi gıda endüstrisinde de devrim yaratacağını vurgulayan Gerigelmez, “Tarım ve endüstriyel gıda üretimi doğrudan etkilenecek. Nano-teknolojiinin katkı maddelerini yok edeceği bir dönem yaşanacak. Günümüzde gıda üretiminde insan sağlığını tehdit eden 2 konu var: Genetiğiyle oynanmış tarım ürünleri ve gıdalara standart dışı miktarlarda eklenen kimyasallar. Son gelişmeler gösteriyor ki nanoteknolojiyle orta ve uzun vadede kimyasal katkıların yerini alabilecek yeni teknikler geliştirilmiş. Nanoteknoloji özellikle gıda dışı alanlarda tutmuş bir bilim dalı. Gıdacılar da nanoteknoljiyle tanışmak zorunda. Gıda endüstrisinde asıl değişim ise ambalajlardaki nano devrimiyle başladı. Nanoteknoloji sayesinde ambalaj içine girebilecek yabancı maddeler sürekli optimize edilebiliyor. Ürünler ilk bakışta ambalajsız gibi görünse de ısıyla muamele edildiğinde ambalaj yok oluyor, ürün kendi içeriğiyle pişmeye hazır hale geliyor. Önümüzdeki 20 yıllık süreç nanoteknolojinin katkı maddelerini yok edeceği dönem olacak. Organik olarak hammaddelerden üretilen gıdaların aynı tat ve dokuda olması sağlanırken, katkı maddeleri yerine zararsız nano boyutlu uygulamalar ürünlerin ömrünü uzatacak” şeklinde konuştu.

Gerigelmez, gıda üreticilerinin şimdiden nano-teknolojiye odaklanan özel bir birim kurmasında yarar olduğunu belirterek bu konunun AR-GE dışında başka boyutları da bünyesinde taşıdığını, hem literatürü izlemek hem de patent takibi yapmanın şart olduğunu sözlerine ekledi.