Bir mücadele veriliyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çevresinde uyumayan çok az kişi varmış ki bunların çoğu da FETÖ üyeleri imişler.
Neden?
O kadar çok danışmanı var, ama etrafı herşeyi bilenlerce kuşatılmış.
Allah korudu ve bu kuşatmadan kurtardı.
26 yıldır yurtdışında yaşıyorum.
15 Temmuz 2016 darbe girişimini, yurtdışında anlatmaya çalışıyor Türkiye.
Büyükelçiliklerin Facebook sayfalarına bakıyorum. 
Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB)'ye bakıyorum.
Anadolu Ajansı (AA)'ya bakıyorum.
Ve Ak Parti'nin yurtdışında kurdurduğu 'Cemaat Kırması' Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD)'ye bakıyorum.
Öyle, acemice bir anlatım var ki, yurtdışında işimiz yaş.
Herkes birbirinden otlaklanmaya çalışıyor.
Olayı, Batılı bir kişinin algılayacağı şekilde anlatan yok.
Arabesk takılıyor hepsi.
YTB gibi çok büyük ümitlerle kurulan; ben 2011 yılında daha kuruluş aşamasında "Böyle olmaz" dediğim ve sonradan haklı çıktığım gibi; şimdi de ekte gördüğünüz, tanıtımları değişik dilde yazmış.
YTB, Türk gibi düşünmüş, Türk'ün anlayacağı şekilde yazmış.
YTB, yurtdışındaki başka milletlere değil, yurttaşlarımıza anlatım yapmış.
UETD yönetcileri ise "Ak Partiliyim" diyemeyecek kadar zorla Ak Partili gözüküyor gibiler ve 'The Cemaat'ten yandan çarklılıar. Ne olur ne olmaz Cemaat birşeyler yapar endişesindeler. Bir taraftan Ak Parti'yi destekler gibi gözükürken, diğer taraftan arkadan kaçacak kapı gözetler durumundalar. Acemice hareketleri ile de bir çuval inciri berbat ediyorlar.
AA ise; aşağıda Not 2 kısmında linklerini verdiğim yaklaşık 100 sayfalık PDF dosyası hazırlamış.
Büyükelçiliklerimiz AA ve YTB tarafından hazır olan bu bildirileri paylaşıyorlar.
Gerek Cumhurbaşkanımız gerekse Hükümet, Batılı ülkeler tarafından 15 Temmuz darbe girişimi konusunun iyi anlaşılamadığından yakınıyorlar.
Bizim anlatımlarımıza bakıyorum.
Doğru bir anlatım yok. 
Batı "Erdoğan" diyor ama siz bunu "Erdoğan'dan alıp, gerçek yönüne yönlendirip, anlatmalısınız."
Bu Salı günü Fin Devlet Televizyonu YLE'den bayan muhabir aradı beni. 
15 Temmuz ile ilgili konuşmak istediğini söyledi.
İstediğini sorabileceğini söyledim.
Yaklaşık yarım saat konuştuk.
"Bu olay 40-45 yıllık bir planlamanın sonucu. Erdoğan olsa da olmasa da birgün bunu yapacaklardı. Türkiye'nin şansı, Erdoğan'ın iktidarda olması. Eğer başarılı olsalardı Humeyni gibi Gülen gelecekti." dedim.
"Mehdi nedir?" diye sordum.
Bilmiyor.
İslâm ile ilgili saldırılara Fince kitap yazdığımdan, bu 'Mehdi' konusunu kolayca anlayacağı şekilde açıkladım.
"Mehdi, 'Müslüman Mesih' demek. Ve Gülen, kendini Mehdi olarak ilan etmiş. Takipcileri, robot gibi itaat ediyorlar. Bazı Hristiyan tarikatlarda da, gördüğümüz gibi 'Altın Çağ'ı hayal ediyorlar. Kendilerini, aynen bazı Hristiyan tarikatlarda olduğu gibi 'seçilmiş' görüyorlar. 'Yehova Şahitleri'nin 140 bin kişi cennete gidecek' fikri gibi düşünebilirsin..." şeklinde anlattım..
"Sivilleri nasıl öldürdüklerini gördün mü?" diye sordum.
Görmediğini, söyledi.
Bazı videoları mailini verirse kendisine gönderceğimi söyledim. Gönderdi mailini, Fince tanıtımla maille katliam videolarını ve Mehdi hakkında, kısa açıklamayla beraberngönderdim. Sonrasında ise; olayı anlatan güzel başka bilgiler de, gönderdim.
"Gazeteciler Türkiye'de tutuklanıyormuş" dedi.
"Türkiye'deki gazetecileri Finlandiya'ya getirsek. Türkiye'den gelenleri Fin polisi rahat bırakmaz. Çünkü, Türkiye'de gazeteciler meslekleri yerine başka şeyler yapıyorlar. Nerde duracaklarını da, bilmiyorlar..."
Bu konuda da, sınırı aşınca Finli gazetecilerin veya internet sitelerinin kapatıldığını biliyorum. Dün de polis bir internet sitesini kapatma kararı almış Finlandiya'da.
"Ailen Türkiye'de güvende mi?" diye de sordu.
"Olmayabilirlerdi ama, şimdi çok güvendeler" dedim, halkın darbeyi nasıl savuşturduğunu söyledim.
"Başka ülkenin Cumhurbaşkanı olsaydı, kaçardı Marmaris'ten başka bir ülkeye. Recep Tayyip Erdoğan kaçmadı ve darbeciler başarılı olamadılar" dedim.
Doğruyu doğru şekilde anlatmalıyız.
İyi organize olmalıyız.
Yurtdışındaki sivil toplum örgütlerimiz, neyi nasıl yapacaklarını pek bilmiyorlar.
Dernek Yöneticilerinin derdi, "Nasıl siyasilere yakın olurum, fotograf çektiririm? Nasıl resepsiyonlarda boy gösteririm?"
İcraate gelince, bir organize iş yok.
YTB ve Devlet, oluk oluk yurtdışındaki derneklere para akıtacağına, "Dernekcilik nasıl yapılır?" şeklinde yurtdışındaki dernekcileri eğitmeli.
"Kendi bilmezse nasıl öğretsin?" diyeceksiniz.
Yıllardır mücadelesini verdim ve devamlı uyardım; Yurtdışındaki dernekler T.C. ile organik bir bağları olmaları durumunda, kendilerini bulundukları ülkelerde dinletemezler. Kendi ülkelerinde, ülkelerinin kanunları çercevesinde örgütlenmeliler. Türkiye ile manevi bağını ise koruyabilirler. 
Bu yurtdışındaki derneklerin doğru-dürüst üyeleri yok, ama millet adına "dostlar alış-verişte görsün" dernekciliği var.
En son böyle dan-dun diye konuşan bir dernek yönetcisinin konuşması sonucunda, İsveç'te Bakan olan Mehmet Kaplan'ı bakanlıktan etti.
UETD, güya örgütlemiş, desteklemiş Almanya'da seçimlerde Türkiye kökenli adayları. Ne oldu Ermeni Tasarısı'nda? Tek Türkiye kökenli milletvekili Türkiye lehine oy kullanmadı Almanya'da.
Nereye gitti UETD'ye T.C.'nin aktardığı paralar?
UETD, yabancılara değil kendi yurttaşlarına karşı başarılı ki 
bu konudaki bilgilerimi daha fazlasını soranlara anlatırım.
YTB ile UETD kapatılıp, yeni bir ırganizasyon yapılmalı.
Hem YTB hem de UETD için harcanan paralara yazık.
T.C., yurtdışında yok.
Dış Temsilcilikler ise sessiz.
Ben 15 Temmuz'dan sonra en büyük temizliğin Dışişleri'nde yapılmasını bekliyorum.
Yurtdışında vatandaşları Büyükelçilikler'den Cemaat gibi örgütlenmelerin kuçağına iten, bunlar.
"Kıblesi Kâbe olan diplomatları, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın yaşadığı ülkelere gönderin" diye 2007'de yazılı olarak da zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ndan istedim.
Devamlı da bu isteğimi tekrarladım.
1998 yılında "İktidara gelirsek, düzelteceğiz" diye Helsinki'de bana Finlandiya'yı ziyaretinde söz vermişti de.
Bir kez iftar yemeği veren diplomat görmedik Ak Parti iktidarında Finlandiya'da.
Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve Hükümete hakaret edilenleri daha geçen 29 Ekim'e kadar resepsiyonlara çağılıp, onurladırıldıklrını da gördük Helsinki'de ve ben bunu deşifre edince resepsiyondan tek fotograf yayımlanmadı, deliller karartılmaya çalışıldı.
15 Temmuz'da darbeciler başarılı olsaydı, en çok memnun olacak teşkilatı söylememe gerek yok.
T.C.'nin arşivleri son 18 yıldır benim yurtdışından yazdıklarımla doludur.
Köşe yazılarım da çok.
"Ben, dedim; ben işittim"
Sonunda hep, haklı çıktım.
Şimdi bu 15 Temmuz'un yurtdışında anlatılması konusunda, farklı anlatımla kendimizi anlatabilirz.
İslam'a Donkişotvari saldıranlara karşı 2004'de saldırdıkları 30 konu başlığı altında, belgeli olarak onların anlayacağı şeklinde kitap yazdım.
Kitabımdan önce Finlandiya'da "Töre cinayeti Kuran'da var" diye yazan medya, ondan sonra parantez içinde "Töre cinayeti Kuran'da yok" şeklinde yazar oldu.
Anlatınca, anlıyorlar.
Almanca, İsveçce de aynı kitabım çıktı.
Finlandiya Cumhurbaşkanı, İsveç Kralı dahil birçok kişiden mektuplar aldım kitabımla ilgili.
Memnundular.
Kendilerine, onların anlayacağı şekilde İslâm'ın anlatılmasından ve halkının içinde bulunan Müslümanların inançları hakkında bilgi sahibi olmuşlardı.
Neden ben bu kitabı yazmıştım?
11 Eylül 2001'den sonra İslâm'a saldırılar artmıştı.
Batılı için onların anlayacağı şekilde dökümanım da, yoktu.
Mailler yazıyor, hatalarını yazıyordum gazetecilere.
"Hatalı yazmışım" diyenleri oluyordu.
"Falancı alim şöyle dedi" vs. şeklinde Batılı hikaye istemiyor. Belgeli, kısa ve öz anlatacaksın.
Oturdum, 5 ayımı verdim mecburiyetten ve kitabı yazdım. Hem de Fince.
Kitabımı okuyanlar; "Ben, İslâmı böyle bilmiyordum" dedirttiğimde, sonuca ulaşmış oldum.
Karşındakine, onun kültürünü de bilerek, onun anlayacağı şekilde anlatacaksın.
Şimdi 15 Temmuz için, AA, YTB, UETD, Dışişleri'nin yurtdışındaki anlatımlarına bakıyorum ve dün arkadaşa da söyledim "Bu böyle olmayacak. Bir Fince metin hazırlayıp, dağıtmak gerek" dedim.
Oturup, yazmaktan başka çare yok.
FETÖ ise, yurtdışındaki propagandasını daha profesyonelce yapıyor. Olmadık iftiralardan biri de binlerce askere tecavüz edilmiş iftirası ki İngiliz Mirror gazetesine bile haber yaptırmışlar bunu.
Yurtdışında 15 Temmuz'u anlatmak da, durum vahim.
İş yine başa düştü.

Not. Tavsiyem; YTB ve UETD'yi lagvedip, yeni bir örgütlenme kurmak. Zaten FETÖ bunların içerisinde de, var.