Ybr 125 dedin mi garaja girmemeli kışın çamurluklarından buzlar asılmalı yazları çamurlu olmalı. Mayıs ayı gelmiş toprak uyanmış nergisler güzelliklerini sunmaya başlamıştı. Bir yer ama nere…                                                

Hep Haldizen’e gitmeyi planlamışımdır. O günün geldiğini anlamıştım. Konuyu yıllardır kamp yaptığım dostlarıma açtım. Turgay hemen gidelim deyince hazırlıklara başladık. Durana’ da 3 ybr buluştuk.  Of üzerinden Çaykara Derken Uzun göl, sabah kahvaltısını uzun gölden yukarı dere kenarında yaptık. Derenin nehir vari akışı konuşmalarımızı duyamaz hale getirmişti. Dere kenarında çay faslı uzun sürdü çay değil sanki dereyi içiyorduk iç iç bitmiyordu. Dere bu biter mi …

Aklımız başımıza geldiğinde Kendimizi İpsil’ de bulduk. Normalde Göllere gidiyorduk. Kara çumak bayırını hep merak etmişimdir gelmişken birazda yürüyelim dedik. Gusbidalar yeni çiçek açmış kuzular serpilmiş. Köyün gençleri firistop gibi sesleri ile sülük çalıyordu. Biraz ayı oynaklarında dolaştık çori yayla ardından demir atlarımıza binip Haldizen’e doğru toz duman göllere vardık.

Dersin dünyanın en güzel gölleri dizi dizi dizilmiş hadi nolur burada kamp atın yoksa pişman olursunuz edasındaydı. Kutsal topraklar derde biz yapmaz mıyız. Yıllar önce otelcilik yaptığım zamanlar İsrailliler Trabzon’a gelir kaybolmuş bir kavimleri olduğundan bahseder haldizenin yukarısındaki gölleri sorarlardı hep. Nokta

Şimdi daha iyi anlıyorum ne demek istediklerini. Bu güne kadar görülmemmiş bir mavilikte bir göl hatta göller etrafında ev bina baraka yok bozulmamış göllerde balık ama bir o kadarda sakin çıt yok.

Akşam olmuş yorgunluktan bitap düşmüş haldeyiz. Çadırları kurmuş göz gözü görmez bir ortamda çay demlemeye akşam yemeğini hazırlamaya başladık. Yemekten sonra çadırlarımızda dinlenmeye çekildik. O sessizliği bozan kaba bir ses ile uyandık. Kimsiniz nerden geldiniz. Ula dur da uyuyoruz. Neyse anlaşıldı kimlik kontrolü yerel halk dan iki kişi balık tuttuğumuzu düşünüp bizi sorgulamaya gelmişler  . Neyse yapacak bişe yok kendimizi tanıtıp çadırımıza döndük. Nazik yemek davetleri bizi uykumuzdan edemedi. Sabah erken saatte kravu soğuğu ile uyandık. Zaten geceniz soğuğu tilkinin bağırışından belliydi. Sıcak tarhana çorbası çay ve gara ekmekten oluşan kahvaltı sonrası motorlarımıza atlayıp Multat Yaylası üzerinden Şekersu Yaylasını takiben Soğanlı Geçidine vardık.

Limonsuyu yaylasını takiben Kuşmer yaylasında kısa bir yemek molasından sonra Araklı dağbaşi istikametinden yola devam ettik. Zifin komar gusbida çiçekleri arasında gukgu ve kise sesleri yaylada öksüz kalmış yardan düşmüş yaralanmış sevdalıların söylediği şarkılar arasında ilerliyorduk. Emanet kaskın emanet olacağını o gün daha iyi anlayacaktım. Üç motor ardışık olarak dim dik bir rampadan iniyorduk. En arkada ben laylay lom tarzında iniyordum. Yolda iki bmw rastladık aynı yönde ilerliyorduk selamlaşarak onları geçtim. Arabaların üstü açık içerisinde çulluklar cıs tak cıs tak iniyorlardı. Öndeki şoför içim gitti ula değişelim mi sağol böyle iyi dedim kornalaşıp gülüştük toprak yol bitmiş asfalt başlamıştı. Toprak yol ile asfaltın başlangıcında sendeleme ile kaskım gözümü kapattı.

Hiçbir şey göremiyordum. Kaskımı açarken dengemi kaybettim. Artık yolun bir altına bir üstüne vuruyordum. Bir taraf dere uçurum bir taraf menfez ve betondan çıkmış demir çubuklar düşecek yer bulamıyorum ula. Okuduğum Tommix Teksaslar geliyor aklıma hay kokmuş bin köfte.

Bmw ler yanımdan hızlanıp gitti. Ben hala bir yolun altına bir yolun üstüne gidiyordum. Düşmeyi bile beceremiyordum. Bir keresinde de Özdil de buz pistinde böyle olmuştum. Üzerimde 4 mm Bizon derisinden tulum var Allahtan en azından etlerimi asfalttan kazımayacaklar Ölmek ne zor şey annneeeeee…..


Ula ezrail al canumi da.. Valla düşülmüyor. Yapacak bişe yok madem düşemiyorum vede düzeltemiyorum motoru bari biraz okuyayım murt gidecum ula derken asfal ağladı yok valla ben cirlayrum ama faydası yok 60 mt den fazla sürüklendim. Bizon derisi asfaltta erimiş sıra imdatın derisine gelmişti. O 60 mt hayatımın en uzun yolculuğuydu. Motor bir tarafta ben bir tarafta başım dereye dönük gökyüzüne bakar vaziyette burnumda bir sızı ayağımda bir ısınma gelip geçen araçlar içimden diyorum inşallah kimse durmaz bir sürü soru kim cevap verecek kendimi iyi hissediyorum. Ama kalmaya cesaretim yok.

Motor hala çalışıyor sesini duyuyorum yattığım yerden ama onun durumu benim kadar iyi değil.  Turgay geri dönmüş beni arıyor. Yüzü aynı zuğnis korku dolu gözlerle bana bakıyor ölmesi bişe dil kim bu kadar işle uğraşacak modun da. Yanıma geldi tek parça olup olmadığımı sordum yavaşça kalktım evet bu benem dimdik ayaktayım. Motorun gidonu yamulmuş far tuz buz ayak freni arkaya dönük kask kırılmış tam kafama sıra gelmiş Allahtan kafamdan çıkmamış üzerimde tek damla kan izi yok. Sen nelere kadirsin allahım. Kask sürtünmesinden dolayı katran kokusu etrafı kaplamıştı benzin yere akmaya başlamıştı.

Motoru kaldırıp yan ayağa aldık. Gerekli teknik müdahaleleri yapıp çalıştırdık vallahi çalıştı. Ama far yanmıyordu akşama ne edecuk düşüncesi hasıl oldu bende bir biri ardına dizilerek Araklı Çatağa vardık kısa bir çay molası ve kendimize gelme hallerinden sonra Keşiş köye doğru yola girdik ilginç mantar ormanları arasından geçtik güzelim şelaleler ama ben hala korkudan titriyorum. Adrenalin tavan değil çatı yapmış. Keşiş Köyü geçip Taşköprü ye vardık o güzelim sulu lahana çorbasından içip Sarıtaş Yaylasına vardığımızda hava çoktan kararmıştı. Far olmadığı için bir motor önde bir motor arkada Özdil’e vardık.

*Trabzon a geldiysen Haldizen deki göllere mutlaka git

*Uzungölü bilmem ama dere kenarında mutlaka uyu

*Hazır gitmişken ipsile uğra Karaçumak ı es geçme

*Yolun devamında Taşköprü de mutlaka lahana çorbası iç,zamanın varsa anuk kokulu kuzu etini es geçme