Demokrasi ile taçlanmış ülkelerin özellikle resmi kurum kadrolarında yapılan görevlendirmelerde, eşitlik ilkesi gözetilerek ihtiyaçlar giderilir.

Yani, gelişmiş dediğimiz o ülkelerde devlet işine talip olan kişilerin dini, dili, cinsiyeti,  siyasal düşüncesi, ırkı, felsefi inancı ve benzeri farklılıkların hiçbir önemi yoktur.

Zira tarafsızlık ilkesinden uzaklaşmak suretiyle kişiler hakkında verilecek yanlış kararların, gelecekte en zayıf halkaları oluşturacağı, bununda devlet otoritesinde büyük boşluklar yaratacağının bilinci bütün vatandaşlara tabandan aşılanmıştır.

*

Yabancı ülkelerin fırsat eşitliği diye adlandırdığı bu durumu bizler, “Liyakat” olarak adlandırıyoruz.

Demokrasimizin yanı sıra birlik ve bütünlüğümüzün askıya alınmak istendiği 15 Temmuz gecesinin ardından ayrıca önemseyip dilimizden düşürmediğimiz bu kavramın içeriğini dilerseniz biraz daha irdeleyelim.

*

Nedir liyakat?

BİR:  İşe layık olmaktır liyakat.

İKİ:  İş için yeterli olmaktır liyakat.

ÜÇ: Yetenek sahibi olmaktır liyakat.

DÖRT: Fazilet sahibi olmaktır liyakat.

*

Demek ki, neymiş efendim, özetle kişinin oturduğu koltuğu doldurmasıymış liyakat…

Lakin bunun “kıç ölçüsü”  ile uzaktan yakından bir alakası yoktur.

Koltuğun dolmasından kastımız, işin hakkını verebilecek kişilerin o koltuklara oturmasıdır.

Bir işin hakkının verilmesi, yani liyakatin temelinde ise o işin hak edilmesi kavramı vardır.

*

Bir kurumu, ya da birimi hakkıyla yönetmek ve başarı grafiğini yükseltmek istiyorsanız, yapacağınız görevlendirmeleri kişisel menfaatleriniz doğrultusunda değil, kişilerin mesleki bilgi, birikim, tecrübe ve liyakatini göz önüne alarak yapmanız gerekir.

Aksi takdirde, hem kurumunuz hem de ülkeniz için yeni bir tehdidin oluşmasına katkı sağlamış olursunuz.

*

Yazıma başlarken belirttiğim üzere bu tehdidin hangi boyutlara ulaşacağını 15 Temmuz gecesinde hep beraber gördük, soluduk.

*

Burada devleti temsil eden kurumlarda görevli bürokratların sadakata göre değil, liyakata göre atanmasının önemi bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Zira liyakat, görevinin başında olan kişinin alacağı kararlardaki tarafsızlığı ve adaletli davranışı, devletinin her yurttaşına eşit davranması gerektiği bilincinin temelini oluşturur.

O zaman da her insan devletinin vereceği kararlardaki adalete inanır.

Buna inanmak ise, bugün bu ülkede en çok ihtiyaç duyulan şeyi ortaya çıkarır;

Güveni…