Adına ne derseniz deyin: İster çözüm süreci, ister başka bir şey.

Bu sürece bugün ne oldu da bitti diyenler; yedi haziran seçimi öncesi çözüm sürecini bir ihanet süreci olarak görüyorlardı.

Başımıza gelen her şeyi bu sürece bağlayanlar, sürecin bitmesi için akla hayale gelmeyecek fırıldaklar çeviriyorlardı. Tabii ki devlet olmanın sorumlulukları vardır.

Devletin bir merhamet eli bir de otorite eli vardır.

Çözüm sürecinde devlet merhamet elini; kardeşlik ve huzur adına Kürt kardeşlerimize alabildiğince uzattı.

Maalesef Kürt kardeşlerimiz adına siyaset yaptığını iddia eden PKK terör örgütünün siyasi uzantıları bunu zafiyet olarak algıladı.

Hükümet bu süreç içerisinde demokratik adımlar atarken bunu fırsat bilen hainler Güneydoğu Bölgesini silah ve patlayıcılarla doldurdu.

Ama satılmış hainlerin unuttukları bir şey vardı. O da devletim otorite eliydi. Attıkları her adımın, yaptıkları her eylemin kayıt altına alındığının farkında değillerdi.

Yol kesmeler, kimlik sormalar; öz yönetimden özerklik ilanlarına kadar bu böyle devam etti.  

Devletin merhamet eli ta ki uykularında iki polisimizin şehit edilmesine kadar sürdü. Bu olaydan sonra hükümet merhamet edemezdi. Çünkü “Vazifeyi ihmale uğratan merhamet vatana ihanettir. “

Böyle bir merhamet acizlik ve zafiyet olurdu. Bu, insaniyet göstermek değil; insanlık fıtratının yok oluşunu ilan etmek olurdu. İşte tam da burada çözüm adına yapılan her şey kopmuştu. Devlet otorite elini göstermek zorundaydı ki en güçlü şekilde göstermiştir. İlk çıkışı Sayın Cumhurbaşkanımız yapmıştı.

Aynen şöyle demişti: “Çözüm süreci buzdolabında” ve ardından hükümet düğmeye basmış; başta kandil olmak üzere terör yuvalarını yerle bir etmeye başladı. Ama ne kadar acıdır ki çözüm sürecini ihanet süreci görenler; bu seferde “ne oldu da barış süreci biti” demeye başladılar. Bir takım köşe yazarları, Doğan Medyası ve paralel medya adeta neden terör örgütüne operasyon yapıyorsun; neden teröristleri öldürüyorsun diye hükümeti suçlar hala geldiler. Beyler! Bu ihanetin adını koyalım? Peki, kim kiminle savaşıyor? Bu ihanetin adını nasıl koyacağız?

Bu savaşta kimler vatansever, kimler ihanet içinde? Sözde bu ülkenin medyası olduğunu iddia eden; başta Doğan Grubu ve paralel medya kimin yanında?

Bu medya guruplarının terör örgütünü hiç eşleştirmemesi düşündürücü değil mi? Hükümet, PKK kadar PKK terör örgütüne destek verenlerle de mücadele etmeli. Türkiye'ye karşı büyük bir oyun sahneleniyor.

Diyarbakır Sur ilçesinde mobese görüntülerinde; oyun çağındaki çocukların bile patlayıcı taşıması, bunların kazılan yollara gömülmesi ihanetin ne denli büyük olduğunu gösteriyor. Bu çocuklara bu bombaları kim veriyor ve bunları kimler yönlendiriyor. Ülke bütünlüğümüzün bekası için gözlerinizi açın beyler. Bizim ikinci bir ülkemiz yok.

Dost kim düşman kim, görün. Ve en önemlisi de hadi eylem bazında değil de en azından söylem bazında nerde olduğumuzu cesurca ortaya koyalım.

Şer ve ihanet odaklarıyla aynı şeyleri söyleyip ortak hedef belirleyip ben milliyetçiyim, muhafazakârım demek hiç de akla uygun değil.