Ünlü stratejist Sun Tzu, başucu eseri 'Savaş Sanatı'nda (Art of War) devletlerin bekasını, istihbarat servisinin kudretine bağlar. Çinli general, istihbarat servisini kaybeden liderin iktidarını kaybetmeye mahkûm olduğunu da savunur... Suriye'ye bu pencereden bakıldığında, eli kanlı Baas rejimi ile lideri Beşşar Esed'in iktidarı kaybetme sürecine girdiği görülüyor. Zira daha bir yıl öncesine kadar etkili operasyonlarıyla Ortadoğu'ya nam salan Suriye istihbarat servisi (Muhaberat) çözülüyor... Bir bakıma Esed rejiminin ana omurgası, dayanağı çöküyor.

Suriye'de iki yıl önce kaos ve çatışmayla başlayan, elitlerin parçalanmasıyla derinleşen çöküş sürecinin son aşamaya, yani devlet kurumlarının dağılmasına evrildiği açıkça görülüyor. Nasıl ki dünya, Sovyetler Birliği'nin çökeceğini, 1990'larda çözülmeye başlayan Doğu Almanya istihbarat servisi üzerinden okumuştu... Bugün de ajanları, arşivleri deşifre olan Muhaberat, Esed rejiminin 'yoğun bakıma' girdiğini, beklenen sona yaklaşıldığını yansıtıyor.

Çok değil, 3-4 ay önce, ele geçirdikleri bir Muhaberat hücresinden rejimin PKK-PYD işbirliğini ortaya koyan belgelere ulaşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), geçen haftalarda çökerttiği yeni hücreden Şam'ın Türkiye'ye karşı yürüttüğü casusluk ve dezenformasyon faaliyetlerinin çok gizli arşivlerini ele geçirdi. Elde edilen bilgiler arasında Şam hesabına çalışan bazı Türk muhbirlerin isimlerinin bulunduğu ifade ediliyor. Söz konusu resmî belgeler, Şam'ın, ilişkilerin iyi olduğu dönemde bile, Türkiye'ye karşı gizli operasyonlarını, dezenformasyonlarını sürdürdüğünü ortaya koyuyor.

Akçakale'de buluştuğumuz ÖSO yetkilisi Muhammed K.ya ele geçirilen belgelerin detayını soruyoruz. Muhaliflerin sadece ekim ayında Muhaberat'ın üç hücresini çökerttiğini, birinde hatırı sayılır miktarda istihbarat arşivi bulduklarını anlatıyor. Dosyalarda Esed rejiminin Türkiye'ye karşı faaliyetlerine dair belgeler de bulunduğunu söylüyor. Belgeler ışığında, rejimin Türkiye'ye dönük casusluk faaliyetlerine hız verdiğini iddia ediyor: "İstihbari yazışmalar, Esed'in son dönemde Türkiye ile sınır bölgesindeki istihbarat çalışmalarını artırdığını, bugün dahi Türkiye'den bilgi taşıyan ajanlarının bulunduğunu yansıtıyor."

Muhammed K., arşivlerden hareketle Esed'e bilgi taşıyan bazı Türkleri takibe aldıklarını, sınırdan Suriye'ye geçmeleri hâlinde yakalayıp sorgulamayı düşündüklerini söylüyor: "Belgelerde kimin ne olduğunu görüyorsunuz. Küçük menfaatlere bilgi taşımışlar. Bir ikisini tespit edip izlemeye başladık."

Muhammed K.ya söz konusu gizli arşivleri Türkiye ile paylaşıp paylaşmadıklarını soruyoruz. Bir Türk istihbarat biriminin ÖSO'den söz konusu arşivlerin kopyalarını talep ettiğini, muhaliflerin bu talebe olumlu baktığını vurguluyor: "Belgeler benim sorumluluğumda olmadığı için Türkiye'ye verilip verilmediğini net bilmiyorum. Ancak vermememiz için hiçbir sebep yok. Türkiye'ye çok şey borçluyuz."

Muhammed K.nın verdiği bilgilerin sağlamasını Akçakaleli kaynaklarla yapıyoruz. Görüştüğümüz kaynaklar, Esed'e Türkiye'den bilgi taşıyan kişilerin varlığından haberdar olduklarını belirtiyor. Muhaberat'ın Suriye'ye gelip giden bölge insanını çeşitli tuzaklarla ağa düşürüp muhbirliğe zorladığını anlatıyor. Muhaberat'ın, özellikle Suriye'de akrabası bulunanlarla ticaret yapanları 'muhbirliğe' zorladığını ifade ediyor.

Bir dönem Suriyelilerle yaptığı ticaretten ötürü sık sık Şam'a giden Urfalı iş adamı A.I.(34), Muhaberat'ın sıkıştırmalarına maruz kaldığını, 'işbirliği' teklif edildiğini anlatıyor. Karşı durduğu için ticaretini bitirdiklerini aktarıyor: "İşim dolayısıyla sıklıkla Suriye'ye geçiyordum. Ayda en az bir-iki tır mal götürüyordum. Bir keresinde bir tırım sınırda durduruldu. Beni çağırdılar. Sınır kapısına gittiğimde bir gümrük memuru 'Sizin tırlara artık geçiş izini vermeyeceğiz' dedi. Biz tartışırken odaya rütbeli bir yetkili girdi. 'Ben bu adama kefilim' deyip tırı Suriye'ye aldı. Daha sonra birkaç kez arayıp sordu o yetkili. Bir keresinde birlikte yemek yemek üzere Şam'da buluştuk. İşin aslı o zaman ortaya çıktı zaten. Bütün yaşananlar tuzakmış meğer. Yemekte 'Ben sana yardım ediyorum, sen de bana yardım edeceksin' dedi. 'Para mı istiyorsun?' dedim. 'Parayı biz sana verelim, tırlarını kontrolsüz geçirelim, sen sadece bize bilgi taşı' dedi. Şam'dan nasıl kaçacağımı bilemedim. Olumsuz cevap verince de tırları sınırdan geçiremedik. Ticaretim bitti."

A.I., benzer tuzakların başka iş adamlarına da kurulduğunu, ticari itibarına leke sürmemek için Suriye pazarından çekildiğini anlatıyor. Muhaberat'ın akrabalık bağı bulunanları daha kolay ağa düşürdüğünü, bu türlü duyumlarının olduğunu da vurguluyor.

Akçakaleli çiftçi M.G. (58) de Muhaberat'ın benzer bir tuzağına maruz kalmış yıllar önce. Tel Abyad'da yaşayan akrabalarını ziyaret için sıklıkla Suriye'ye geçen M.G.ye 'oturum hakkı' üzerinden yaklaşmış Muhaberat. Sınırdan kolayca geçebilmek için Suriye'ye oturum başvurusu yapan M.G.ye 'bilgi taşıma' şartı koşulmuş: "Oturum için belgeleri hazırlayıp daireye gittiğimde her türlü kolaylığı sağlamaya hazır olduklarını, ancak bunun için güvenlerini kazanmam gerektiğini söylediler. 'Bu güven nasıl kazanılır?' diye sordum. 'Bize orada olanlarla ilgili bilgi ver, biz de sana güvenelim' dediler. Bu tür taleplerle ilgili malumat sahibi olduğum için meseleyi hemen anlayıp karşı durdum. Olumsuz cevap verince oturumu da vermediler tabii."

Harranlı F.B. (34) ise daha bir sancılı yaşamış aynı süreci. Lazkiye'de görüp âşık olduğu Suriyeli kızla evlenebilmesi için 'muhbirlik şartı' koşulmuş. Kabul etmeyince sevdiğinden ayrılmak zorunda kalmış: "Muhaberat'ın elinde 100 muhbir olsa da 101'incisi için çalışıyor. Bu konuda sınır tanımıyor."

Masrafı daha az olduğu için ehliyetini Suriye'den çıkarmaya çalışan Ahmet S. de Muhaberat'la yüzleşmiş. Bedava ehliyet ve para karşılığında bilgi taşıması istenmiş. Olumsuz cevap verince ehliyet dosyası geçersiz sayılmış. Yaşadığı bu olayın ardından da bir daha Suriye'ye geçmemiş: "Beni Allah korudu. Öyle bir şey yapsam, devlet affetse aşiretim affetmezdi. İnsanların yüzüne nasıl bakardık?"

ÖSO'nun muhbirlere dair belgeleri ele geçirdiğinin duyulmasının ardından bölgede adı çıkmış üç kişinin ortadan kaybolduğu anlatılıyor. Buna rağmen hem bölge insanı hem de Suriye'den kaçan mülteciler Muhaberat'ın bölgedeki etkinliğini sürdürdüğünü düşünüyor. Özellikle mülteci kamplarında faaliyet gösterdiğini düşünüyor. Ankara'daki bir kaynak, Muhaberat'ın Urfa'ya nazaran Hatay'da daha etkin olduğunu söylüyor. Hatay'da Esed'e destek veren küçük bir Nusayri grubun bulunduğu ileri sürülüyor.

Akçakale'den bakıldığında, Muhabe-rat'ın, Esed rejiminin dağılma sürecine girmesine rağmen bölgeyi boş bırakmadığı hissediliyor. Sınırda hissedilmeyen tek şey ise Ankara'nın kuşatıcı gölgesi...

İstanbul'da 30 Muhaberat ajanı yakalandı

3 Ekim'de Suriye'den Akçakale'ye atılan top mermisinin 5 cana mal olmasının ardından harekete geçen Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT), İstanbul'da gizlenen 30 Muhaberat ajanını yakaladı. Suriye'den gelen istihbaratları değerlendiren MİT, altışar kişilik gruplar halinde turist kılığında, sahte kimlikle İstanbul'a gelen ajanları havalimanından itibaren adım adım takip etti. Zeytinburnu'nda bir otele yerleşen ekibin İstanbul'da Esed lehine eylemler düzenleyeceğinin netleşmesi üzerine operasyon düzenlendi. Ele geçirilen ajanlar gerekli prosedürlerin ardından sınır dışı edildi. Türk istihbarat birimleri, Muhaberat'ın Türkiye'nin farklı şehirlerinde Esed lehine gösteri organize edip Türk kamuoyunda kargaşa çıkarmaya çalıştığını vurguluyor.