LÜBNAN 
Suriye'de olup bitenleri Lübnanlılardan daha yakın izleyen kimse yok. Çünkü Suriye'deki krizin ne hal alacağı en çok Lübnan'ı etkileyecek.

Suriye 1976-2005 yılları arasında Lübnan'ı askeri işgal altında tutmuş, Suriye askerleri ancak eski Lübnan başbakanı Refik Hariri'nin bombalı bir suikasta kurban gitmesi ardından oluşan uluslararası ve yerel baskılar nedeniyle ülkeyi terk etmişti.

Ancak geri çekilmesine rağmen, Suriye Lübnan siyasetindeki etkisini koruyor. Ülkedeki iki önemli Şii grup Hizbullah ve Emel Hareketi ile bu hareketlerin Lübnan içindeki ittifakları Suriye'ye destek veriyor.

Lübnan kamuoyunu en çok bölen konuların başında Suriye'ye yaklaşım geliyor. Sünni 14 Mart hareketi ittifakı Suriye'ye karşı. Şiilerin hakimiyetindeki 8 Mart koalisyonu ise Şam'ın güçlü müttefikleri.

/_np/4525/15134525.jpg

Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın zor durumda olmasından memnun olan 14 Mart hareketi Suriye’deki Sünni isyancılara silah sağlamakla suçlanıyor.
Hizbullah ve müttefikleri ise Suriye rejiminin içinde bulunduğu krizden oldukça üzgün. Eğer Suriye'deki Alevi azınlık iktidfarı kaybeder ve Sünni çoğunluk iktidara gelirse, Hizbullah'ınİran'dan gelen desteği kesintiye uğrayabilir.

Suriye'yi bölen mezhepsel fay hatları Lübnan üzerinden de geçiyor.

TÜRKİYE
Suriye'deki kriz ülkenin Arap olmayan kuzey komşusu Türkiye için hem risk hem de fırsatlar barındırıyor.

Suriye'deki isyanın Mart ayındaki ilk günlerinde Ankara ile Şam arasındaki ilişkiler mükemmeldi. Cumhurbaşkanı Esad ile Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan arasında güçlü bir uyum söz konusuydu.

Ancak Esad'ın yön değiştirmesi için Türkiye tarafından yapılan tüm müdahaleler sonuçsuz kalınca Türkiye yönetimi Suriye'yi suçlamaya başladı.

/_np/4524/15134524.jpgArdından da Ankara Suriye’nin Baas rejiminin çöküşünün zaman meselesi olduğuna kanaat getirdi ve bu çöküşün geç olmasından erken olmasının kendi çıkarlarına daha uygun olduğu kanısına vardı.

Türkiye, alışılmadık bir şekilde Suriye muhalefetine Türkiye topraklarında toplanma ve açıklamalar yapma hakkı tanıdı, mülteciler ve asker kaçaklarına kucak açtı.

Türkiye'nin karşı karşıya olduğu riskler arasında Suriye'deki istikrarsızlık sonucunda 1990'larda Irak'tan olduğu gibi büyük bir mülteci dalgasıyla karşı karşıya kalmak var.

Ayrıca, Türkiye'deki büyük Kürt azınlığın Suriye tarafından maniple edilme riski de söz konusu.

Suriye'deki istikrarsızlık, ülkenin Türkiye'yi Arap pazarlarına bağlayan güzergahın üzerinde olması açısından da çok önemli.

Ancak Türkiye’nin bu krizde oynadığı aktif rolün arkasında, ülkenin kendi çıkarlarını korumak istemesinden daha büyük amaçlar söz konusu.

Suriye'de Sünni çoğunluk lehine bir rejim değişikliği, Türkiye'nin bölgede nüfuz sağlama konusundaki en büyük rakibi İran'a da büyük bir darbe olabilir.

Bu, İranIrak, Suriye ve Lübnan arasında kurulan Şii hilalin dik bir eksen ile bölünmesi anlamına gelir.

IRAK
Lübnan gibi Irak da, iç bölünmeleri nedeniyle, kendisini Suriye ile bir ittifak içinde buldu.

Nuri El Maliki'nin başında bulunduğu Şiilerin hâkimiyetindeki hükümet, Cumhurbaşkanı Esad'ı genel olara destekliyor. Ancak ilişkiler daha iki yıl önce kötüleşmişti ve Bağdat Şam'ı Iraklı Baasçıları desteklemekle ve Irak başkentinde patlayan bombaların dolaylı destekçisi olmakla suçluyordu.

Ancak Şam'daki rejim değişikliği ülkedeki Şii çoğunluğun çıkarlarına değil. Bu çoğunluğun siyaseti de şu ve ya bu düzeyde İran'ın etkisinde belirleniyor.

Şii lider Mukteda es-Sadr'ın Cumhurbaşkanı Esad'a destek olmaları için savaşçılar gönderdiği haberleri yalanlandı. Ancak buhaberler politik bir eğilime işaret etmeleri bakımından önemliydi.

/_np/4523/15134523.jpgSuriye'deki Sünni çoğunluğun güçlenmesi, Irak'ta Saddam Hüseyin döneminde iktidarda olan Sünni azınlığa da destek anlamına gelebilir.

Iraklı Sünniler Cumhurbaşkanı Esad'a ve rejimine, Şiilerden daha az sempatik bakıyor.

Irak'ın Suriye'ye komşu olan bölgelerinde genellikle Sünniler yaşıyor. Bu Sünni azınlık, ülkenin kuzeyindeki Kürtler gibi bir tür federal özerklik için siyasi baskılarını artırıyor.

Suriye'nin Kürt bölgeleri de Irak'ın Kürt bölgelerine komşu.

Dolayısıyla Suriye’nin etnik ve mezhepsel bir bölünmeyle karşı karşıya kalması Kürtler arasındaki ilişkileri de güçlendirip, bağımsızlık isteğini güçlendirebilir.

ÜRDÜN
Mutsuz ancak kurtuluşu olmayan bir evliliğe hapsolmuş bir eş gibi, Ürdün'ün kuzeyindeki güçlü komşusuyla ilişkisi de son yıllarda çok ciddi krizlerden, temkinli bir dostluğa doğru dalgalandı.

İki ülke arasındaki komşuluk ilişkileri, Ürdün'ün Suriye'deki bir istikrarsızlığa karşı oldukça duyarlı olmasına yol açıyor./_np/4522/15134522.jpg

Suriye, Ürdün'ün su tüketimi için oldukça önemli olan Ürdün Nehri'nin çıktığı bölgeye ev sahipliği yapıyor.

Ürdün ticareti için oldukça önemli ticaret yolları da Suriye topraklarından geçiyor.

Yüzlerce Ürdünlü öğrenci Suriye üniversitelerinde eğitim görüyor ve sınır aşırı güçlü aile ve aşiret bağları söz konusu.

Ancak Ürdün katı bir şekilde Batı yanlısı kampta yer alıyor. Ülke 1994 yılında Mısır'dan sonra İsrail'le barış anlaşması imzalayan ikinci Arap ülkesi oldu.

İSRAİL
Suriye ile iki kez savaşan ve topraklarının bir kısmını işgal altında tutmaya devam eden bir ülke olarak İsrail, Suriye krizinin nasıl sonuçlanacağını dikkatle izliyor.

Ancak İsrail'in ulusal çıkarının hangi yönde olduğu pek açık değil. Ülkenin liderleri de Suriye'yle ilgili yorumlarında oldukça temkinli davranıyorlar./_np/4521/15134521.jpg

Esad rejiminin İsrail'e karşı yürüttüğü "direniş", Hizbullah ve Hamas gibi militan gruplara verdiği destek ve İran ile ittifakına rağmen, İsrail liderleri bildikleri düşmanla karşı karşıya olmak ile sonrasındaki belirsizliği göğüslemek arasında gidip geliyor.

Somut durumda iki ülke arasında bir barış anlaşması bulunmamasına rağmen, İsrail’in Suriye'yle sınırı 1974 yılındaki bir ateşkesten bu yana barış içinde.

Bunun tek istisnası bu yılın başlarında, muhtemelen Suriye yönetiminin dikkatleri ülke içindeki krizden başka bir yöne çevirmek için desteklediği Filistinlilerin İsrail sınırına iki kez yürüyüşü olmuştu.

Esad ailesi İsrail ile Türkiye'nin arabuluculuğunda barış müzakereleri yürütmüş ancak bu müzakerelerin sonuçsuz kalması dahi iki ülke arasında ciddi bir soruna yol açmamıştı.