Gıda mühendisi Uğur Haliloğlu sizler için bal ile ilgili merak ettiklerinizi yazdı. Birkaç gün sürecek olan bu yazı dizisinde bal ile ilgili merak ettiğiniz herşey yer alacak ayrıca, sormak istediğiniz sorular var ise bunları [email protected] adresine gönderebilirsiniz. Şimdi dilerseniz bal ile ilgili gerçekleri Gıda Mühendisi Uğur Haliloğlu'nun kaleminden okuyalım…

Bal Tükiye’de 7’den 70’ine Çiftçisinden, Cumhurbaşkanı’na kadar herkesin aklında soru işareti olan bir ürün. Şekerlisi, şekersizi, safı, sahtesi derken en son televizyonlarda Binbir türlü şov ile 6 kilosunu 100 liraya satan sahtekarları Tarım Bakanlığının onları ifşa etmesiyle iş patladı. Şimdi herkes bala karşı daha bir ön yargılı daha bir tedbirli yaklaşıyor. Peki gerçekten balı tanıyor muyuz ?

Geldiğimiz bu dönemde balı 4 kategoriye ayırabiliriz;

1-Arı Görmemiş Bal: Bu tabir balcılar arasında sık kullanılır.Arı görmemiş bal nasıl oluyor diye sorarsanız adından da anlaşılacağı üzere arı ile uzaktan yakından alakası olmayan, şeker şuruplarının kaynatılıp invert edilerek bir takım esanslar ile bal tadı verilerek üretilen baldır. Bazı firmalar böyle üretim yapmaktadır. Ancak etiket bilgilerinde buna yer verirler(zorundadırlar) yani etiketin mutlaka ön yüzünde küçük puntolarla da olsa “Ballı şurup, Bal esanslı şurup” şeklinde ifadeler yer almaktadır. Eğer gerçekten reçel fiyatına bal alıyorsanız etiketini biraz incelemenizi öneririm.

2-Arı görmüş, Çiçek Görmemiş Bal: Bu yine arı görmemiş bala göre biraz daha imanlı diyelim. Bal akım sezonunda, yani havaların ısınıp çiçeklerin bal vermeye başladığı, arıların kovana bal taşıdığı dönemlerde arılara şeker şurupları verilerek arının çiçeğe gitmeden hızlı bir şekilde kovanının önünde veya içindeki şeker şurubunu yiyerek midesinde kendi enzimlerini kullanarak invert edip bal haline çevirmesiyle petek gözlerine depoladığı baldır. Baldır diyorum çünkü arıya her ne kadar şeker verilse dahi arı görmemiş balın yanında, arı bu şeker şurubunu kendisi enzimleri ile bala çevirmektedir.Ancak burada arı çiçekten özüt almadığı için şekerle beslenerek bal üreten arının balında enzim, aminoasit ve polen değerleri çok düşüktür.Çünkü doğanın kattığı hiçbirşey yoktur balda. Bunun belirlenmesinde en önemli kriter de baldaki prolin değeridir. Prolin baldaki aminoasitlerin seviyesini belirlemede kullanılan bir aminoasit değerlendirme yöntemidir.Tük Gıda Kodeksi Bal tebliğine göre balda en düşük 180mg/kg olması gerekmektedir. Ancak ben de demekteyim ki bu miktar en az 400mg/kg olmalıdır. Çünkü şimdiye kadar şeker verilmemiş bir arının ürettiği bal da prolin miktarının 400’ü aşağı düştüğünü görmedim.Ancak bu alt limitin 180 olması bazı firmaların işine geldiği için, bir takım çevrelerin en az prolin miktarının arttırılması gerektiği itirazlarına rağmen bu miktar hala 180 olarak tutulmaktadır.Bu alt miktar ise yine bazı firmaların prolin oranı yüksek olan şekersiz bal ile prolin oranı çok düşük olan şekerli balları karıştırarak bir oran dahilinde bu limitler içerisinde kalmasını sağlıyor !

Not:Özellikle belirtmem gerekir ki bahar ayında yapılan şeker beslemesi ile yazın yapılan şeker beslemesi aynı kapıya çıkmamaktadır. Çünkü bizler arının kışın yemek için üreterek depoladığı balı kovandan alıp yemekteyiz, yani arının kışlık stoğunu çalmaktayız. Dolayısıyla arı kışın aç kalmaktadır. Arıların açlıktan ölmemesi için yapılan beslemeye Bahar beslemesi denir. Baharda verilen şeker şurubunu arı hayatını devam ettirebilmek için yiyerek tüketir, yani peteğe depolamaz. Dolayısıyla baharda verilen şeker bala geçmez. Ancak bunun aksine yaz ayında verilen şeker arının peteğe bal depolama zamanına denk gelir ve arı aldığı şekeri peteğe götürür. İkisi arasındaki farkın ayrımını yapabilmek gerekir. Biri tamamen teknik ve normal bir durum iken diğer hileye girmektedir.

3- Konvansiyonel Bal : Doğal bal sizin de tahmin edeceğiniz üzere arıya şeker verilmeden üretilen baldır. Arı kovandan çıkarak doğayı dolaşır ve bulunduğu bölgede hangi ballı bitkiler var ise bunlarıa konarak onlardan özüt toplar ve midesinde invert ederek kovana götürür. Buraya kadar hiçbir yanlış gözükmüyor. Ancak arıya şeker vermemekle iş bitmiyor dikkat edilmesi gereken bazı hususlar var.

Mum; Teknik arıcılıkta arıların daha hızlı ve verimli üretim yapabilmeleri için hazır olan arı mumu petek işleme tesislerine preslenerek yaklaşık olarak 1.5mm kalınlığında bir mum petek çerçevesine takılarak arıya mum kabartması için bir başlangıç verilir.Arı bu 1.5 mm kalınlığındaki mumun üzerini kendi mum örerek çift taraflı kabartır ve petek gözlerini oluşturur.Daha sonra bu petek gözlerinin içerisine bal doldurur.Burdaki amaç arının daha hızlı ve verimli çalışabilmesini sağlamaktır.Ancak dikkat edilmesi gereken husus bu petek tesislerinde işlenen mumlara zamanında parafin (sanayi mumu) ve naftalin (eskiden bazı arı zararlılarının mücadelesinde kullanılıyordu) karışmış ve böyle süre gelmiş.Yani arıcıların çoğunun kullandığı mumlarda parafin ve naftalin mevcut. Bunda arıcıların bir suçu yok hatta bir bilgileri de yok ve ne yazık ki bu maddeler mumdan bala geçmekte.

Varroa Mücadelesi; Varroa arı biti olarak tanımlanan bir arı paraziti hastalığıdır. Oluşması normaldir ve balda herhangi bir sağlık unsuru yaratmaz. Arıların ölümüne sebep verir. Önemli olan burada varroa mücadelesinde arıcıların varroa’ya karşı hangi ilaçları kullandığıdır. Üretim yeri Almanya olan ancak satışı Almanya’da yasak olan perizin gibi ilaçların Türkiye’de satışı serbesttir. Bilinçsiz olarak kullanılan perizin ve arıcıların duman olarak tabir ettiği diğer bir takım ilaçlar direk olarak bala geçerek balda antibiyotik ve kanserojen maddeler bırakmaktadır.Bu arıcıların bilinçsiz olarak yaptığı bir işlemdir ve yasal bir düzenleme getirilmesi şarttır.Arıcıların Binbir zorlukla şekersiz olarak ürettiği sizin de güvenip şifa diye çocuklarınıza yedirdiğiniz balda kanserojen madde kalıntısı olması işten bile değildir.

Çevresel Faktörler

Egzoz Gazı ; Bir diğer unsur ise çevresel faktörler; çoğu kez beklide bir otobandan geçerken yol kenarında arılıkları görmüşsünüzdür. Bu arılıklar yoğun egzoz dumanın maruz kalmakta ve araçların çıkardığı egzoz dumanı yine balda kalıntı bırakmaktadır.

Zirai İlaçlama; Yine aynı şekilde arılıkların yakınında bulunan bazı ekili arazilerde zirai ilaçlama yapılmaktadır.Arılıkların 2km yakınında yapılan bu tarz ilaçlamalar da yine arıların bu ilaçlı bitkilere konması sonucu balda kalıntı bırakmaktadır.

Su kaynağı; Arıların da insanlar gibi su ihtiyaçları vardır.Bu ihtiyaçlarını ise kovanlıkların etrafındaki su kaynaklarından giderirler.Arıların bölgeye yerleştirilmeden önce civardaki su kaynaklarının kontrol edilerek analizinin yaptırılması gerekmektedir.Bu su kaynaklarında bir fabrikanın kimyasal atıkları, bir yerleşim yerinin lağım akarı olabilir.Yine aynı şekilde suda bulunan kimyasallar balda kalıntı bırakmaktadır. İş sadece su kaynağının temiz olması ile de bitmiyor, aylarca dağlarda çadır ve barakalarda arılıklarının yanında kalan arıcıların da yıkadığı bulaşıklarının sularını toprağın üzerine akıtmamaları gerekmektedir.Zira arılar bu deterjanlı sulardan da su ihtiyacını karşılayabilir.Bu konuda da arıcıların hassas olması gerekmektedir.

4-Organik Bal Birçok kişi organik de nedir balın organiği de nasıl olur diye soruyorlar.Ancak eminim ki yukarda yazılanları okuduktan sonra balın organiğinin nasıl olabileceğini aşağı yukarı tahmin edebiliyorsunuzdur.Öncelikle Organik nedir bunu öğrenmemiz ve bilincine varmamız gerekmektedir.

1800’lü yılların sonlarında artan dünya nüfusu sebebiyle ilerleyen yıllarda zirai üretimin yeterli olmayacağı ve kıtlık çıkacağı öngörüsüyle bilim adamları tarımsal üretimi arttırmak için çalışmalar yapmaya başladı. Önce zirai gübre, sonra zararlılarla mücadele için kimyasal ilaçlar derken iş genetiği değiştirilmiş organizmalara kadar geldi. 1900’lü yılların sonlarında artan kanser vakaları ve ölümler sonucunda bilim adamları doğanın işleyişiyle oynamanın ve müdahale etme girişiminin ters teptiği, sağlıksız üretilen tarımsal ürünlerin insanların karnını doyurduğunu ancak büyük sağlık sorunları yarattığını kabul ederek tekrardan geçmişe, doğal üretime geçmenin yollarını araştırdılar ve bunun adına da Organik Üretim dediler.

Yani kısaca Organik demek, geçmişe, zirai ilaçların, suni gübrenin, genetiği değiştirilmiş organizmaların olmadığı yıllara dönüş demektir.Avrupada tüm zirai üretim organiğe dönmüş durumda Türkiyede ise Organik Tarım Yasası 2002 düzenlenmiş olup meyvelerini daha yeni yeni vermeye başlamıştır.
Bal zaten organik değil mi ? Bu soru çok soruluyor.Ancak çevresel faktörler nedeniyle ne yazık ki her bal organik demek değildir.Birçok arıcı da benim balım şekersiz, organik bal diyor.Yine aynı şekilde her şekersiz bal da ne yazık ki organik olmuyor.

Organik Bal; Suni gübrenin atılmadığı, zirai ilaçlamanın yapılmadığı, ana arter yollardaki egzoz gazlarının ulaşmadığı, kimyasal kirliliğin bulunmadığı ve yerleşim yerlerinden en az 5km uzaklıktaki arılıklarda; naylon örtü, antibiyotik ilaçlar, katkı maddeleri kullanılmadan, boyasız ahşap kovanlarda, paslanmaz krom çelik ekipmanlarla ve organik mum ile üretilen tüm arı ürünleri, kontrol ve sertifikasyon kuruluşu tarafından ayrı ayrı akredite laboratuarlarda analiz ettirilerek sadece analiz sonucu onay alan ürünler Organik Sertifikası alır ve organik etiketiyle satışa sunulur.

YARIN…

BALDA YAPILAN HİLELER NELER?

KİMLER BALDA HİLE YAPAR?

GERÇEK BALIN KİLOSU ORTALAMA KAÇ TL'DEN SATILIR?

BALLARI BİRBİRİNDEN NASIL AYIRT EDECEKSİNİZ?

GERÇEK BAL NASIL OLUR… SAHTELİĞİNİ NASIL ANLARSINIZ?