Dünya Bankası, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı'nın ortaklaşa düzenlediği 'Yüksek Büyümenin Sürdürülebilirliği: Yurtiçi Tasarrufların Rolü' başlıklı Türkiye ülke ekonomik raporunun tanıtım toplantısı Hilton Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Babacan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ve DünyaBankası Türkiye Direktörü Martin Raiser de katıldı. Toplantının açılışında konuşan Babacan, bireysel emekliliğin uzun vadeli tasarrufların oluşması için ve genel tasarrufların artışı için son derece kritik olduğunu vurguladı. Babacan, bununla ilgili sistemi tamamen değiştirecek şekilde kararları aldıklarını belirterek, teknik çalışmalar bittikten sonra bunu da açıklayacaklarını ifade etti.

Babacan, yeni sistemle birlikte katılımın ve tasarrufların oldukça artacağına inandıklarını söyledi. Bunun, yatırım ortamını iyileştirmenin ve Türkiye'nin rekabet gücünü artırmanın önemli çalışmalardan biri olduğunu ifade eden Babacan, eylem planına kısa zaman içinde son şeklinin verileceğini kaydetti.
İşyeri açmanın bir kaç basit adımla çözülecek bir işlem haline getirileceğini belirten Babacan, bir işyeri açmak için çok miktarda işlem gerektiğini, Bakanlar Kurulu'nda bu işlerin çok basitleştirilmesine yönelik bir karar alındığını açıkladı. Babacan, böylece, işadamlarının, işkadınlarının, müteşebbislerin fazla işlem ve bürokrasiyle uğraşmadan sorunlarını çözebileceklerini ifade etti. Babacan, Bankalar Birliği, BDKK ve kuyumculuk sektörünün yastık altında tutulan ziynet niteliğindeki altınların da bankalarda tasarruf edilebilmesiyle ilgili çalıştıklarını belirterek, çalışma tamamlandıktan sonra gerekli açıklamanın yapılacağını bildirdi.

MERKEZ BANKALARI PARA BASMAYA DEVAM ETTİLER
Uzun vadede eğitimin Türkiye için en temel alan olduğunu vurgulayan Babacan, Türkiye'nin kişi başına 25 bin dolar geliri olan bir ülke haline gelmesinin, 10 büyük ekonomiden biri olmasının mevcut eğitim sistemiyle mümkün olmadığını vurguladı. Babacan, "Eğitimi ideolojik bir çekişme alanı olmaktan çıkarıp, ülkenin geleceğiyle alakalı stratejik bir alan olarak görmedikten sonra Türkiye'nin gerçek anlamda gelişmiş bir ekonomi olması mümkün değil" dedi.  

Avrupa ülkelerinin resesyona girmesinin bazı ülkelerde hareketlenmeyi de beraberinde getirdiğini kaydeden Babacan, ''Yunanistan'da bazı somut kararlar alındı. Avrupa Birliği 27 ülke en azından 25'i bir maliye politikası çerçevesi, ortak bir maliye politikası anlaşması üzerinde mutabık kaldı. Merkez Bankaları da en iyi bildikleri işe, para basmaya devam ettiler. 1. dalga, 2. dalga, 3. dalga parasal genişleme programları arka arkaya açıklandı'' diye konuştu. 2008, 2009 yıllarında hem finansal sektörün getirdiği yükler hem de bazı ülkelerin mali politikalarındaki gevşemenin getirdiği yüklerin pek çok ülkede kamu açıklarını arttırdığına işaret eden Babacan, bu kamu açıklarının, Merkez Bankalarının çok yüksek miktarda karşılıksız para basmasıyla finanse edilir hale geldiğini söyledi. Babacan, "Biz 2011 yılı daha köklü yapısal tedbirlerin alınacağı bir yıl olacak diye beklerken, maalesef 2011 yılı hükümetlerin Merkez Bankalarına sırtlarını dayayıp, 'Merkez
bankaları gerekeni yapıyor, para da sürüldü piyasaya. Artık likidite krizi riski azaldı. Dolayısıyla biz biraz daha bekleyelim. Hele şu seçim bir geçsin' dedikleri ve bu tutumları nedeniyle fırsatların kaçırıldığı bir yıl oldu" şeklinde konuştu.

 

 

Yunanistan ile yapılan anlaşmanın tavizsiz şekilde uygulanması gerektiğinin altını çizen Babacan, uygulanmaması veya gecikme olması halinde güven ortamını sarsacağına dikkat çekti. Babacan, İtalya ve İspanya hükümetlerinin verdiği taahhütleri yerine getirmesi gerektiğini söyleyerek, bütçe konusunda verilen taahhütlerin tutturulamamasının endişe kaynağı olduğunu kaydetti. Babacan, ''Hata marjının son derece azaldığı bir dönemdeyiz. Çünkü piyasalar her hükümete bir kredi açar. Hele hele hükümet teknokratsa veya yeni seçilmişse, piyasalar hükümete bir fırsat verir. Ama eğer bu süre iyi değerlendirilmezse, bu piyasaların açtığı kredi iyi kullanılmazsa, arkadan gelecek dalgalar daha şiddetli bir dalga olabilir. İşte bunun için artık hata marjının son derece azlığının farkında olarak Avrupa Birliği'nin hükümetlerinin çok daha sorumluluk sahibi politikalar uygulaması gerekiyor ve uygulama konusunda tavizsiz bir dönemin başladığını görmeleri gerekiyor'' dedi. Alınan kararların uygulanmasına dikkat çeken Babacan, ''25 ülkenin aldığı kararların her bir ülkede anayasa gücünde ya da anayasa değişikliğiyle beraber kendi iç hukukuna uygulanması gerekiyor. Avro ülkelerinden, 17 ülkenin birisinde bir yol kazası olursa, bunun telafi edilmesi güç'' dedi.

BABACAN'DAN AVRUPA'YA UYARILAR
Son 2 ayda yaşanan rahatlamanın kalıcı olması için ülkelerin bütçe tedbirlerini alması ve yapısal reformlarını gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulayan Babacan, ''Bu bir kaç aylık rahatlama ortamının çok hızlı bir şekilde geri dönebileceğini ve hızlı bir şekilde bozulmanın başlayabileceğini Avrupalı dostlarımızın unutulmaması lazım. Merkez Bankaları'nın atacağı adımlar sadece genişleme ve rahatlama ile alakalıdır ve hükümetlerin aslında yapması gereken işleri yapması ile yapmaları ile alakalı bir süre tanınması işle alakalıdır. Para basarak hiç bir yapısal sorunun çözümü mümkün değildir. Para basarak bütçe kapatılmaz. Para basarak bankaların mali bünyesindeki bozukluklar düzeltilmez. Asıl yapılması gerekenin, yapısal alanda olduğunun, bütçe açıklarını hızlı bir şekilde kapatılması gerektiğini unutmamak gerekiyor'' şeklinde konuştu.
Büyüme politikalarına kısa vadeli değil de, uzun vadeli bakılmasının önemine değinen Babacan, alınan bazı tedbirlerin büyüme üzerinde olumsuz etki yaratabileceğini söyledi.

 

"TASARRUFTAKİ DÜŞÜŞ ÖZEL SEKTÖR KAYNAKLI"

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ise son 10 yılda kamu sektörünün çok doğru işler yaptığını belirterek, çok daha dayanıklı bir bünye oluşturulduğunu vurguladı. Yılmaz, makro ekonomik temellerin sağlamlaştırıldığını, güven ve istikrar sağlandığını fakat toplam tasarruflar açısından bakıldığında tablonun bu kadar olumlu olmadığını bildirdi. Türkiye'de tasarruf oranlarının gerilediğini belirten Yılmaz, bu düşüşün temel nedeninin de kamu değil özel kesim tasarruflarındaki düşüş olduğunu dile getirdi. Dünya
Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser ise süratle büyüyen piyasalarda yurtiçi tasarruflar ve büyüme arasında yakın bir ilişki bulunduğunu belirterek, bu çerçevede Türkiye'nin başarı hikayesine bakıldığında yabancı sermaye akımlarında bir artış olduğunun ve bunların büyümeye yöneldiğinin görüldüğünü söyledi.