TRABZON (AA) - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, "Bugün 15 yıllık 'ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz' istikametinde geldiğimiz bu büyük kırılma ve gideceğimiz istikamet ve bu istikamette kimler yolumuza taş koyuyor, kimler sesimizi kısmaya çalışıyor, kimler başımıza çorap örmeye çalışıyor, kimler ihanet şebekeleri ve maşalarla bu ülkenin geleceğine, nesillerine kastetmeye çalışıyor, bunu görmemiz lazım, esas konu budur." dedi.

Bakan Albayrak, AK Parti Trabzon Gençlik Kolları tarafından Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni konuşmak üzere Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezinde düzenlenen "Genç Kürsü" adlı programda yaptığı konuşmada, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasına değinerek, "16 Nisan'a giderken bizi ne bekliyor? Ne olacak bu iş? Ortada iki tane seçenek var, bir tanesini bize seçtiriyorlar, evet, hayır. 'Kafamıza estiği gibi, o gün halimiz, keyfimiz nasılsa ona mührü vuralım' noktasında mı yaklaşmalıyız, yoksa tüm bu günlerde birileri tarafından özellikle sloganik bir ret üslubuyla dikte ettirilmeye çalışan hususun dışına çıkıp çok net bir resim mi ortaya koymalıyız?" diye konuştu.

Albayrak, "16 Nisan'ın esas ruhunu ihtiva eden 18 madde ki bunun iki maddesi yürürlük maddesi, 16 maddeyi tek tek açıklamayacağım ama ben öncelikle herkese şunu tavsiye ediyorum, diyorum ki asgari eğitim düzeyini haiz her Türk vatandaşı aklıselim, aklı yerinde her Türk vatandaşı açıp 16 maddeyi bir okusun." ifadesini kullandı. Albayrak, şöyle devam etti:

"Birileri gibi yapmamak lazım. Birileri var ya kafadan retçi. Adam radyo programına çıkıyor, konuşuyor, bizden daha çok eveti savunuyor adam, okumamış. Böyle bir resim var. Adama sorarlar, derler ki 'Arkadaş biz de tam bunu diyoruz işte, çift başlılık olmasın diye o olmasın, bu olmasın diye.' Öyle bir noktada bakmış ki… Bu duruma düşmemek için kim ne derse desin öncelikle 16 maddeyi okuyun, ne anlatıyor bu 16 madde? Şu çok önemli çünkü 'evet' niçin evet? 'Hayır', niçin hayır? O 16 maddeyi okuduktan sonra sloganik değil, birilerinin gelecek, ümit, umut, büyük Türkiye idealine hakikaten hizmet edecek mi bu evet, birilerinin sahte korkularına, özellikle son 15 yıl sloganik, içi boş ve provokatif söylemlerine mi hizmet edecek? Bunu görmemiz lazım. Onun dışında istediğimiz kadar kendimizi parçalayalım, istediğimiz kadar laf gemisinde söz pişirelim, hakikat dairesinde 'ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz' manasında bunu bir değerlendirmemiz lazım."

Türkiye'nin özellikle 15 yıllık büyük Türkiye yolculuğunun son 3, 5 yılında çok farklı badireler atlattığını dile getiren Albayrak, Türkiye'nin bu istikameti içerisinde, içeride ve dışarıda çok farklı planların deşifre olduğunu söyledi.

Özellikle son 40 yıldır bugünler için hazırlanan iki tane büyük örgütün deşifre olduğuna işaret eden Albayrak, "Bir tanesi PKK, diğeri FETÖ. Biri demokrasi, özgürlük, insan hakları, saz, söz, güvercin hikayesinin arkasına sığındı, 7 Haziran'dan sonra hakiki resim ortaya çıktı. Diğeri de hayır, hasenat, himmet, diyalog, muhabbet çerçevesinde en kıymetli varlığımız olan nesillerimizi, genç nesillerimizin beynini yıkayarak, zihinlerini iğfal ederek 15 Temmuz'la neticelenecek bir süreç. Nasıl bir süreç? Öyle bir süreç ki kendi milletine, devletine, vatanına ihanet edebilecek düzeyde zihinleri yıkanmış, ihanet çemberine, sarmalına sarılmış bir nesil ortaya çıktı." değerlendirmesini yaptı.

Albayrak, 15 Temmuz'un tarihi bir süreç olduğunu belirterek, "Yüz yıl sonra bile bu günü okumak istediğinde herkesin geriye dönüp baktığında çok büyük bir kırılma, bir milletin geleceğinde çok büyük bir dönüşümün başlangıcı olarak geçecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu 15 yıllık yolculuğun son 3, 5 yılda yaşanan tüm bu badirelerin Gezi'siydi, 17-25'iydi, 15 Temmuz'uydu, aradaki detaylardan bahsetmedim bile tüm bu süreçte çok kritik günlerden geçiyoruz." dedi.

- "Son yüzyılın en önemli, en kıymetli, en değerli, en kritik genç nesli sizin nesliniz"

Konuşmasına, "Niye gençler?" sorusuyla devam eden Albayrak, şunları kaydetti:

"Kendime sorduğum bir sorudur bu, her genç neslin kendine sorduğu sorudur aslında. Yaş geçtikçe normalize olan ama genç olduğu dönemde hep sorup cevabını şu şekilde anlamlandırdığı bir sorudur. 'En zor bizim zamanımız, neler çekiyoruz' ama iş bir önceki nesle gittiği zaman, ebeveynleri, ninelere, dedelere… Herkes kendi nesli üzerinde genç nesli biraz hor görür. Analar, balalar ne diyor size? 'Siz ne çektiniz, biz neler çektik', şunlar, bunlar...

Rahmetli ninem bile babama şunu derdi, evvelki sene vefat ettiğinde, 100 yaşında vefat etmişti; 'Babanız neler çekti.' Babam hapse girmiş, sıkıntılar bütün dertler mertler ama analık var ya evlat ya evlat 70 yaşına da gelse ana, ana. 'Biz ikinci cihan harbinde kıtlık döneminde, yoklukta inerdik değirmene, değirmende fındık kabuklarını öğütür mama diye yedirirdik babanıza.' derdi. Böyle bir nesil, birinci cihan harbinde muhacirlik var, kundakta bebek rahmetli ninem göçmüşler, gelmişler 30'lar, 40'lar ikinci cihan harbi, evladını yetiştirmiş, sıkıntılar var. Ona göre en zor onun nesli. Sonra babalar geliyor, işte 27 Mayıslar, 12 Martlar, 12 Eylüller, ne sıkıntılar. Kendi neslime bakıyorum 28 Şubat, neler çektik. Hep bu eleştirel bakış açısıyla size bakılır o günün güncel genç nesline ancak çok net bir şey ifade ediyorum, her nesil kendi içerisindeki zorluk ve sıkıntı yaşasa da benim naçizane kanaatim son yüzyılın en önemli, en kıymetli, en değerli, en kritik genç nesli sizin nesliniz. Çok net söylüyorum, gaza getirmek falan için değil."

Albayrak, bugün Türkiye'de, bölgede ve küresel resimde yaşanan büyük bir yüzyıllık kırılmanın eşiğinde olunduğunu ve tüm bu arefeyi yaşarken toplumu, ülkeyi, milleti dönüştürecek olan, dinamizmin motoru olacak olan en önemli neslin, genç nesil olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Onun için iki şeye ihtiyacınız var. Bir, fikir sahibi olacağız, sloganik olmayacağız. Fikir sahibi olmak ne demek? Fikir sahibi olmanız için öncelikle neye ihtiyacınız var? Bilgi sahibi olmaya. Bilgi sahibi olmak ne demek? Bilgi sahibi olmak sıkça dile getirilen bir konu. Bugün en kolay ulaşılabilirlik noktasında, binlerce yıllık dünya tarihinde en kolay dönemini yaşadığımız bir süreç, eskisi gibi değil. 500 sene, bin sene önce ilim Fizan'da bile olsa gideceğiz. Nerede Fizan? Kuzey Afrika'da bir şehir. Eşek sırtında affedersiniz günlerce, aylarca Fizan'a gideceğiz, bir tane kütüphanede kitap var alacağız, onu okuyacağız, ilim sahibi olacağız, onla amel edeceğiz, onu da insanlara tebliğ edeceğiz, böyle bir şey yok. Hatip sahnede sallarken, hemen telefondan google'a girip, 'sallıyor mu sallamıyor mu?', okulda hoca, üniversitede, sınıfta eğitmen anlatırken bile hemen internetten 'doğru mu diyor bu, sallıyor mu?' ulaşmanın çok kolay olduğu bir dönemdeyiz, ışık hızından daha hızlı."

Bilgi sahibi olmanın da bir zorluğu olduğuna dikkati çeken Albayrak, "Nedir bu zorluk? Her zamankinden doğru bilgiye ulaşmanın çok daha zor olduğu bir dönemdeyiz. Yani bilgi kirliliği, manipülatif, provokatif, insanların beyinsel ve zihinsel dağarcıklarını kirletmeye yönelik müthiş bir saldırı var. Dolayısıyla her bilgi değil, hangi bilgi, sahi ve doğru bilgiye ulaşmanın kritik bir önem arz ettiği bir dönemdeyiz. Ne için? Fikir sahibi olmak için. Onun için sahip olduğumuz fikri beslemek için temellerini sağlam inşa etmek için çok hakikatli bilgi dağarcığına sahip olmamız lazım. Onun için sloganik değil, ben bile burada atıp tutuyorsam gidip araştırın." ifadesini kullandı.

Albayrak, araştırmanın önemine vurgu yaparak, "Kafanızın karıştığı, zihinsel olarak bir muhakeme etme noktasında, bir fikre sahip olma noktasında sorularla beyninizin meşgul olduğu konuları araştırın ama sahih bilgi ile araştırın. Son 5 yılda bunu yaşadık. Gezi'de bunu yaşadık, öyle mi? 'İnsanları tarıyorlar.' Nerede insanları tarıyorlar? 'İnsanları öldürüyorlar.' Böyle diyorlardı, bir de baktık ki yalanmış, bir saat sonra, bir gün sonra. 'Ülkeyi şöyle satıyorlarmış, ülkeyi böyle atıyorlarmış.'" dedi.

Buna yönelik çok güzel bir hatıra olduğunu dile getiren Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eski çalıştığım özel sektördeki bir kurumda 27 Mayıs döneminin üniversite öğrencisi olan bir beyefendi, kendi anısını ağlayarak bana anlattı. Tarih 1959, 1960. Bana derdi ki 'ya Berat Bey, biz ne bilelim o zaman bütün bu süreçleri. Bütün gazeteleri açıyorduk, gazetelerde manşet, 'Hükümet ülkeyi soyuyor, külçe külçe altınlarla yurt dışına para kaçırıyor.' Ertesi gün manşet, 'Hükümet toprakları satıyor. Ağrı'yı, Van'ı, Ardahan'ı Ruslara sattı.' Evladım biz nereden bilelim? O zamanki imkanlarla İstanbul'da ben hukuk öğrencisiyim, otobüse atlayacağım bir haftada Van'a, Ağrı'ya, Ardahan'a gideceğim, bakacağım Türk bayrağı sallanıyor, bineceğim otobüse geri geleceğim, 15 gün sonra e o zaman anlayacağım. Böyle bir imkan mı var? Gazeteler böyle yazıyor. Ertesi gün, 'Diktatör iktidar üniversite öğrencilerini mahzene kapattı, kıyma makinelerinden geçirdi, hepsini öldürdü, tozlarını da asfalta döktü.' Biz tabii bunları gördüğümüzde beynimize kan sıçramıştı. Ne bilelim, çıktık sokağa, peş peşe öğrencilerle eylem yaptık, yakasına sarıldık diktatörlerin ne zaman ki Yassıada'ya gittiler, ne zaman asıldılar, ne zaman iftiralarla içi boş tüm bu iftiralarla asıldıklarını gördük, o zaman hüngür hüngür ağladık ve bu ülkeye oynanan oyunun ne kadar büyük bir oyun olduğunu anladık. Evladım nereden bileyim?' Hala bu anısını ağlayarak anlatan bir nesildi o nesil."

Albayrak, bugün geçmişin hüzünleriyle, geçmişin mağlubiyetleriyle avunma döneminin bittiğini kaydederek, "Günümüzün hakikatleriyle, günümüzün 'kim söylüyor, ne söylüyor' denkleminde, söyleyene ve ne söylediğine bakacağız. Bu söylediği on yıllardır bu ülkenin geleceğine, bekasına, istikbaline yönelik bir operasyonun parçası mı, hep aynı hikayenin tekrarı mı, yoksa hakikat mi, buna bakacağız. Söyleyene bakacağız. Hayatında doğru söylemiş mi? Yalan söylemiş mi demiyorum, hayatında doğru söylemiş mi? Hayatını yalan, iftira, fitne, tefrika üzerine mi kurmuş, ona bakacağız. Hangi mecra, hangi kanal, hangi kurum, hangi STK, hangi birey, buna bakacağız ve bu noktada aldığımız bu ilim, bilim altyapısını doğru fikir sahibi olarak hele de gençliğimizde sloganik olmadan çünkü gençlik enerjinin yoğun olduğu dönem." diye konuştu.

- "Benim dinim öyle yüce bir din ki karıncayı bile incitmez"

Gençlerle buluşunca enerjiyi depoladıklarını dile getiren Albayrak, "Enerji bol, gençlik noktasında böyle bakmamız lazım ama bunu israf mı ediyoruz, tam da ülkenin ihtiyacı için mi o enerjiyi kanalize ediyoruz? Fikre mi veriyoruz, şiddete mi veriyoruz? Fikrine güvenen insan, hiçbir şekilde şiddete başvurmaz. Fikir olarak güçlü olan insan, fikri olarak sağlam olan insan hiçbir şekilde antidemokratik yollara başvurmaz. Görüyoruz bugün, İslamcılık kisvesi altında, din kisvesi altında kafa kesiyor adamlar. Benim böyle bir dinim yok. Benim dinim öyle yüce bir din ki karıncayı bile incitmez. Bir insanı yaşat ki tüm kainatı yaşat. Bir insanı öldürürsen tüm kainatı, insanlığı öldürmüşsün diyen bir dinse ben de şiddet yok, olmamalı da olmaz da. Böyle bir emir yok. Bir tarafta o, öbür tarafta bu, diğer tarafta bu." dedi.

Albayrak, bilgi kirliliğinin, fitnenin kol gezdiği bir dönemden geçildiğini belirterek, şunları söyledi:

"Onun için gençlik olarak boşa söylemedik o lafı, yüz yılın en kritik gençliğiysek eğer, tarihi dönemlerden geçtiğimiz bu dönemde siz de 50, 60 sene sonra torunlarınıza bugünleri ağlayarak anlatmak istemiyorsak eğer, bugün 15 yıldır laf değil icraatla Türkiye'nin nereden nereye geldiğini ben şu örnekle anlatıyorum, siyasi görüşünüzün hiçbir önemi yok, 15 senedir bu ülkede nereden nereye geldiğini kalbinde zerre vicdanı olan herkese şunu sormamız lazım. '18, 20 yaşındayım, 15 sene öncesinde bebektim, çocuktum bilmiyorum, hatırlamıyorum.' Okuyup, araştırın. Yaşı daha büyük olanların bu soruyu daha net cevaplayacağından hareketle, elini vicdanına götürüp şunu sorması lazım, 15 sene öncenin Türkiye'si, demokrasi, ekonomik, istikrar, güçlü Türkiye olarak neredeydi, bugün nerede? Elini vicdanına götüren herkes bu soruya samimiyetle cevap vermeli. Bugün 15 yıllık 'ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz' istikametinde geldiğimiz bu büyük kırılma ve gideceğimiz istikamet ve bu istikamette kimler yolumuza taş koyuyor, kimler sesimizi kısmaya çalışıyor, kimler başımıza çorap örmeye çalışıyor, kimler ihanet şebekeleri ve maşalarla bu ülkenin geleceğine, nesillerine kast etmeye çalışıyor, bunu görmemiz lazım, esas konu budur."

- "Onun için okuyun diyorum"

"Diyorlar ya 'Cumhurbaşkanı için bu düzenleme.' Ne Cumhurbaşkanı için ya tam da bu düzenleme bugün Cumhurbaşkanından sonrası için geçerli." ifadesini kullanan Albayrak, "Bu ülkenin başında öyle bir lider var ki 94'de belediye başkanı olduğundan bugüne kadar oturduğu bütün makamlar ve koltuklardan güç alan değil, güç veren bir lider oldu. Bugünkü anayasal düzenlemede burası çok önemli sakın bu yalanlara kulak asmayın, asanları uyarın doğruyu bilmeleri noktasında. 'İşte onun yasal düzenlemesi hukuki olarak…' Tam tersine bugünkü 82 anayasasından aldığı güçle cumhurbaşkanını siz yargılayamıyorsunuz bile. Bir tek suçtan diyorlar, neymiş, vatana ihanet. Sonsuz yetkisi var, hiçbir sorumluluğu yok. Vatana ihanet suçu da TCK'da tanımlı olmadığı için ondan bile yargılayamıyorsunuz." diye konuştu.

Albayrak, bugün cumhurbaşkanı seçilen kişinin hiçbir sorumluluğu olmadığını kaydederek, "Sahip olduğu güç, meclisi feshetme yetkisi, bir yalan dönüyor ya insan biraz Allah'tan korkar ya. Esas bugün Cumhurbaşkanının tek taraflı Meclisi feshetme yetkisi var ama bu anayasa ile yarın bir gün bu liderlikten sonra da dengeli denetim ve yönetim noktasında bugün bu anayasayı cumhurbaşkanı tek başına meclisi feshedemez. Eğer bugün Cumhurbaşkanı bu anayasa geçtikten sonra meclisi feshetmek isterse kendisi de fesih oluyor. Bunu bilmemiz lazım. Sakın bu yalanlara… Onun için okuyun diyorum." dedi.

Gazete manşetlerine değinen Albayrak, şunları söyledi:

"Gazeteler manşet atıyor, yalanın bini bir para, yalandan kim ölmüş, ölse bu ülkenin malum kesimi ölürdü bugüne kadar, ölmediklerine göre yalandan kimse ölmüyor, her gün yalan, iftira, fitne ve tefrika. Biz ülkenin birliği, beraberliği diyoruz, adamlar hen gün fitne tohumuyla nasıl ülkeyi böleriz yalanını ortaya atmaktan geri durmuyorlar. Vicdan sahibi olan, millet şuuru olan, bu topraklardan aldığı, tükettiği ekmeği ve suyunun zerre vefası olan herkes bu hakikat dairesinde bakmak zorunda. Gerisi, Allah'ın izniyle geliyor ve gelecek. Bu ülke, bu yüzyılın kaderinin yazıldığı bugünlerde bir kez daha birlik içerisinde, 16 Nisan'ın ne kadar önemli olduğunu görecek ve Allah'ın izniyle gereğini yapacak. Benim bundan hiçbir şüphem yok. Yeter ki genç nesil olarak sizler, sloganik bakmayın, şiddete yönelmeyin, fikir sahibi olun dediğimiz kriterlerde ve karşınızdaki muhatabınızı fikirlerinizle kuşatın, gönüllerini kuşatın, zihinlerini kuşatın, büyük Türkiye idealini bu hakikat üzerine kurgulayın, anlatın ve kucaklayın, bundan sonrası kolay."

(Sürecek)