Zaman hızla akıp gidiyor.

Ve bahse konu bu çark döndükçe,  insanoğlu kendine ait olan zamanla tükenip gidiyor.

Ardından gelen yeni nesil için mazi oluyor, eskide kalıyor…

*

Malum, on bir ayın sultanı Ramazan ayını idrak ediyoruz.

Bir önceki yıl geçirdiğimiz Ramazan’la bu yıl ki Ramazan ayını mukayese ettiğimizde,  aramızdan birçok kişinin bir daha geri dönmemek üzere ayrıldığını görüyoruz.

Onları, genelde bu aylarda hatırlar, derin bir iç çekişle yad ederiz hep…

Zira düşünüldüğünde, “nerde o eski Ramazanlar” sorusunun cevabında ise,  yine bu değerler gizlidir.

Bu durumdan yola çıkarak eskiyen ve eksilenin Ramazan ayı değil; insanlar olduğunu söyleyebiliriz.

Onlarla beraber kültürümüzün, örf ve adetlerimizin giderek eksildiğini görüyoruz.

*

Evet.(…)

Dediğimiz gibi zaman çok şeyi değiştiriyor.

Ramazan ayına mahsus olan birçok usulü de...

Mesela, eskiden varlıklı kimseler ile yoksul  kişilerin arası bu denli açık değildi.

Her evde bir misafir, bir komşu davetli idi.

Eksik sayılırdı onlarsız iftar sofraları.

Çok daha sıcak, çok daha samimi edilirdi iftarlar.

Komşular birbirlerine yemek gönderirdi.

Zenginler, kendi evleri için gördükleri ramazan kumanyalarının aynısını etraflarında bulunan fakirler için de layık görürdü.

Ve bu kumanyaları hiç kimse görmesin, kimse bilmesin diye gecenin karanlığında gizlice gönderirlerdi.

Hatta, kimi evin kapısına haber vermeden bırakırlardı.

Böyleydi  paylaşmak.

Samimi, içten, reklamsız ve logosuz.

Mahalleli, akşam ezanını okuyan camii imamına bile yemek gönderirdi

Sokaklara taşardı ramazan heyecanı.

Çocuklar her vesileyle sevindirilir, gönülleri hoş edilir, oruç tutmaya teşvik edilirlerdi.

*

İftar saatlerinde bir kulak ezan sesinde iken, diğer kulak yolda iftara yetişmek için koşan insanların ayak seslerindeydi.

Çocukluğumda, sırf bu insanları evimize davet etmek için ezanı yol kenarlarında beklediğim de çok olmuştur.

Çok şükür, bunları yaşadık.

Bunun gibi yaşanmış daha pek çok örnek var hatıralarda.

Benzer anıların unutulmaması ve sürekli “Nerde o eski  Ramazanlar” denilmesi de işte bu yüzdendir.

*

Şimdilerde paylaşmanın usulü de değişti.

İftar sofrasında neredeyse  aile fertlerinin dışında hiç kimse yok.

Sokaktaki insanların yanı sıra; imkanı olmayan aileleri bile belediyeler yedirip içiriyor.

Devasa iftar çadırları kuruluyor meydanlara.

Aç-tok gözetmeksizin, şatafatlı iftar menüleriyle boy boy resimler çekilip sosyal ortamlarda paylaşılıyor.

Lokantalar, kantinler tıklım tıklım.

Oruçlu kimselere aldırmadan ulu orta yemekler yeniyor, çaylar içiliyor.

*

Öyle işte…

Artık böyle yaşanıyor ramazanlar.

Ve “Eski Ramazanlar” derken kimsecikler de sıkılmıyor.

Velhasıl, eskisi yenisi olmuyor Ramazanın.

Rahmetiyle, bereketiyle devam ediyor.

Onu eskitmenin aksine, eskiyenin bizler olduğunu kabullenmiyoruz.

Hayırlı Ramazanlar…