Trabzonspor camiası gerçekten çok ama çok ilginç.
Bu caimada bir yapı  var.
Her şeyin en iyisini bu yapı biliyor.
Trabzonspor konusunda da en hassas bu yapının insanları.
Senden, benden, sokaktaki insansan daha çok Trabzonspor’u sevdiklerinden(!) ellerinden oyuncakları gidince çıldırıyorlar.
Şunu hemen ifade edeyim.
Trabzonspor iyi yönetilmiyor.
Ancak, iyi yönetilmemesi ile ilgili olarak da bir cephe elinden geleni ardına koymuyor.
Camiada bir cepheleşme var.
Ötekileştirme de.
Yönetim, kendinden olmayanı kötü tu kaka ilan ediyor.
Yönetime muhalifler de, yönetimin her şeyini kötü ilan ediyor.
Kamplaşma, doğruyu ve güzeli getirmiyor.
Ve sonuç herkes bildiğini okuyor.
Şu sıralar camiada iki kişi konuşuluyor.
Biri Cumhurbaşkanı Cevdet Erdöl’ün oglu Fatih Erdöl.
Diğeri, eski bakan Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Bayraktar.
Fatih Erdöl’ü tanımıyorum.
Abdullah Bayraktar ile bir iki kere sohbetim var.
İkisinin Trabzonspor hassasiyeti birilerinin hoşuna gitmiyor.
Babaları sayesinde, Trabzonspor’a tahakküm ediyor deniyor.
Fatih, TFF disiplin kurulu üyesi oldu.
Abdullah da Trabzonspor’un tam içinde diye eleştiriliyor.
Haydaaaa…
Ya madem babalar oğullar, yakınlar kuzenler gündeme gelecekse, en son konuşulacaklar Fatih Erdöl ile Abdullah Bayraktar olur.
Dönün bakın Trabzonspor’un geçmişine.
Saltanatlık gibi yöneticilik, Trabzonspor’a ilgi(!) alaka(!) babadan oğula geçmiş.
Onlara bunun gibi olanlara, eyvallah
Fatih ile Abdullah’a tu kaka.
Yuh ya.
Bakın sayalım tek tek.
Turan Alp efsane yöneticidir oğlu Y.Reha Alp babasının ve elbette yeteneklerinin sayesinde yönetici olmuştur. TFF’ye de girmiştir. O bunu hak ediyor. Fatih hak etmiyor. Niye? Hangi mantıkla, gerekçeyle bunun dedikodusu yapılır.
Kenan İskender, oğlu Murat İskender yöneticidir.
Hele Atalay ailesi; aile boyu yöneticidir.
Erdal, Özer, Kenan ve Burak Atalay sinsile yolu ile yöneticilik yapmıştır. Hiçbir lafımız yok. Altug da Trabzonspor’da profesyonel çalışmıştır.
Sayalım birkaç tane daha.
Besim Kahraman babadır oğlu Coşkun Karaman yönetici yeğen Emin Karaman da.
Bu işin raconu bu.
Eleştirmiyoruz.
Ne zaman Cevdet Erdöl oğlu Fatih Erdöl- Erdoğan Bayraktar oğlu Abdullah Bayraktar da neyin nesi dendiğinde yukarda ki örnekleri çoğaltırım.
Yukardaki örnekler iyi, diğer ikisi kötü.
Yok öyle çifte standart.
Örneklemeye devam edelim.
Süleyman Atal kardeşi Selim Atal.
Hayrettin Hacısalihoğlu eniştesi..
Utku Bozoğlu, oğlu Murat Bozoğlu.
Şamil Ekinci, oğlu Alihan Ekinci.
Saymaya devam edelim mi? Trabzonspor’da babalar ve oğulları nöbet değişimine.
Neyse, fazla uzatmaya gerek yok.
Normal olanı bu.
Anormali; Abdullah Bayraktar ile Fatih Erdöl’ün eleştirilmesi.
Niye Trabzonspor’la ilgileniyorlar denmesi.
Sana mı sorulacak?
Senin oğlun kuzenin yeğenine yöneticilik hak ve helal.
Fatih ile Abdullah’a haram he mi?
Gidin işinize...
*********************************************
Şikenin yiğit Avukatına bir mesaj!
Çağlayan’da şike duruşmalarında Av. Nusret Yılmaz’ı bizzat izledim. Oradaydım. Sonra içerden dışarıya, Trabzonspor lehinde gelişmeleri aktaran iki kişiden biri oldum. Yanımda meslektaşım Ali Kemal Yazıcı vardı.
Nusret Yılmaz o duruşmalarda hak ettiği övgüyü haberlerimiz ile aldı.
61saat.com’da şike süresince hep dik duruşu ile haber oldu. Bir anda yıldızı parladı.
Ancak sonraları Yılmaz erken pes etti.
Kendinde haklı sebepleri olabilir.
Mesleki, mali, manevi bilemem.
Bu geri adımından dolayı Nusret Yılmaz ile ilgili bazı tespitler yaptım. Birileri O’na, Ali Savaş aleyhinde hakkında konuşuyor demiş.
Geçmiş kurban bayramında meydanda rastlaştık. Bayramını kutlamak için elimi uzattım, kehren kavradı. Hakkımda aleyhimde konuşuyorsun dedi.
Güldüm, bayrak hoş görüsü ile dedim ki..
“Nerede kime ne konuşmuşum, yüzleştir…”
Nusret Bey’den hala haber bekliyorum.
Yüzleştir şikenin yiğit avukatı..
Kimle nerede aleyhine konuşmuşum.
Aleyhine mi konuşmuşum, tespit mi yapmışım.
Meseleyi çözelim.
Haber bekliyorum.
*********************************************

Gümrük kaydırması ve yine gözler medyada!
Trabzon havaalanındaki gümrük, ORGİ’ye taşınıyor.
Bakan Canikli, kendi açısından haklı olarak, giderayak son hamle yapıyor.
Trabzon sessiz.
Öyle yiğit(!) insanlar bizi arıyor ki, bu işe ses verin diyoruz.
Biz de tamam sen konuş çakalım manşeti.
Aman beni bulaştırma diye yan çiziyorlar.
Derenin derinliğini yine yerel medya ölçecek.
Yine biz bağıracağız.
Yazacağız.
Mesela ben bu iş yanlış kardeşim diye yazarken bu yazıma destek  olarak bir hükümetten milletvekilinin bakanın açıklamasını da yazabilsem. Bu dinamikler ses verse de onların adına da yazsak.
Trabzon sahipsiz.
Her bakanlıkta sahipsiz.
Biz böylesini ilk kez yaşıyoruz.
Kurulsa şu hükümet de ne olduğumuz bilsek.