Trabzonspor’un ilk Slovak futbolcusu olan Cech’in şimdiki hedefi Bordo-Mavili formayla kariyerindeki dördüncü şampiyonluğa ulaşmak.  İşte Cech’in Trabzonspor Dergisi’ndeki röportajından satır başları...

Kariyerinde başarılı bir Premier Lig deneyimi var. Deneyimlerini takıma nasıl aktarma düşüncesindesin?



Çok deneyimli bir oyuncuyum ve bu da benim takım içindeki sorumluluğumu arttırıyor. İçinde bulunduğum durumun bilincindeyim. Deneyimlerimi takım arkadaşlarımla paylaşmaya çalışıyorum. Eksik gördüğüm noktaları düzeltmeye, takım arkadaşlarıma uygun bir dille uyarılarda bulunmaya çalışıyorum. Ama bir taraftan da ben de onlar gibi bir oyuncuyum.

Ne tarz oynamayı seviyorsun? Defansif mi ofansif mi?

Kariyerim boyunca ofansif yönümle ön plana çıkan bir oyuncu oldum ve daha önce çalıştığım hocalarım da ofansif yönümün kuvvetli olduğunu, bu yönümün oyuna etki ettiğini söylediler. Trabzonspor’a geldikten sonra oynadığımız birkaç maçta daha ziyade defansif özelliklerimle öne çıktım. Yeni yeni ofansif özelliklerimi sergilemeye başladım.



Trabzon’a alışabildin mi? Neler yapıyorsun burada?

Her oyuncunun büyük zorluklar yaşadığı o ilk uyum sürecini çok küçük sıkıntılar yaşayarak atlattım. Bu bakımdan şanslıydım. Trabzon’a yerleşme ve uyum sürecimi tamamladım. Ardından ailem de benim yanıma geldi. Onların gelmesiyle daha rahat zamanlar geçirmeye başladım. Türk kültürünün özelliklerini, kendine özgü taraftarlarını öğrenmeye başladım. Trabzon’daki mekanları keşfetmeye başladım ve uyum sürecimi tamamladım.

Sana göre Türkiye ligi üst düzey liglerin ne kadar uzağında?

Daha önce İngiltere, Portekiz, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti liglerinde oynadım ve şurası şüphe götürmez bir gerçek ki içlerinde en iyisi İngiltere Premier Ligi'ydi. Türkiye Ligi'ni birçok özelliğiyle Portekiz ligine yakın buluyorum. Bura ve orada oyunun teknik yanı çok öne çıkmıyor ve fiziksel mücadele daha büyük bir önem kazanıyor. Türkiye ligindeki fiziksel ve taktik mücadelenin beni olumlu anlamda çok şaşırttığını da söylemeliyim.

Daha önceden Süper Lig’i ve Trabzonspor’u takip ediyor muydun?

Sparta Prag forması giydiğim dönemde Fenerbahçe’ye karşı oynadığım maçlardan aklımda kalan birkaç küçük bilgi vardı. Fakat bu konuda çok büyük bir yardımcım var, o da babam. Dünyanın bütün liglerini yakından takip eder, takımları ve oyuncuları çok iyi tanır, çok önemli ayrıntılı bilgilere sahiptir. Türkiye ligindeki bütün maçları takip ediyor, öyle ki bana rakip takım ve oyuncuları hakkında ayrıntılı raporlar sunuyor. Sözün özü, babamın en iyi arkadaşı Digiturk kutusu!


Takım bu sezon ligde beklenilen noktalarda değil. Sana göre bunun başlıca sebebi nedir?

Bunun üç büyük sebebi var. Bunlardan birincisi, ligin ilk bölümünde önde götürdüğümüz üç maçta son dakikalarda yediğimiz goller yüzünden önemli puanlar kaybetmemiz oldu. Bu da takım içerisinde psikolojik bir kırılganlık oluşmasına sebep oldu. İkinci neden, bünyesinde 14 yeni oyuncunun bulunduğu bir takımımız var ve ortak oyun kurgumuzu oluşturmakta birtakım zorluklar yaşadık. Üçüncüsü, UEFA Şampiyonlar Ligi'nde oynadığımız maçların da içerisinde yer aldığı çok yoğun bir maç takvimi içerisinde fiziksel yorgunluk ister istemez bir dezavantaj oldu. Uzun ve yorucu yolculuklar yaptık, oyuncuların önemli bir bölümü haftada üç maç oynamak zorunda kaldı. Yine de böylesine yorucu geçen bir ilk yarıda UEFA Şampiyonlar Ligi'nde takdire değer bir performans gösterdik. Karamsar değiliz ve ikinci yarının başlamasıyla birlikte ligde de zirveye doğru tırmanışa gececeğiz.

Trabzon’da da futbolla yatıp kalkan bir seyirci kitlesi var. Bu seni kariyerin boyunca olumlu motive etti mi? Yoksa ne olursa olsun saha içindeki konsantrasyonumu ben kendim bir şekilde sağlarım mı diyorsun?

Trabzon'da insanlar futbolla yatıp futbolla kalkıyor. Haftanın ilk günü geride kalan hafta sonu oynanan maçın değerlendirmeleriyle, haftanın son günü ise oynanacak olan maça dair beklentilerin konuşulmasıyla geçiyor. İnsanlar futbolu çok yoğun bir şekilde yaşıyor ve şehir bu yönüyle Napoli ve Newcastle'a benziyor. Hatta şunu da söyleyeyim futbolun beşiği İngiltere’deki futbol atmosferinden bile daha yoğun bir atmosfer yaşanıyor. Futbola hayatında bu kadar büyük bir yer açan ve futbolu bu denli büyük bir tutkuyla takip eden insanları mutlu etme sorumluluğu benim üzerimde müthiş bir motive edici etki yaratıyor. Çünkü biliyorum ki elde ettiğimiz her zafer bu şehirde yaşayan insanların hayatını değiştirme gücüne sahip.

Kariyerindeki 3 farklı takımla şampiyonluk yaşadın. Trabzonspor’da da bu başarıya ulaşacağını düşünüyor musun?

Buraya zaten bu hedefle geldim ve Trabzonspor'la üç yıllık sözleşme imzaladım. Bu üç senelik donem içerisinde bu başarıya ulaşacağımı umuyorum.

Türkiye liginde en çok beğendiğin oyuncular?

Benim için Türkiye liginin en iyi oyuncusu Tolga Zengin'dir. Tolga, Şampiyonlar Ligi'nde Inter'i deplasmanda yendiğimiz maçta gösterdiği azim ve direnişle bende büyük bir hayranlık uyandırdı ve onunla birlikte çalıştığım her günün sonunda onun harika bir insan ve harika bir kaptan olduğunu gördüm. Bir kaleci olarak büyük becerilere sahip. Daha önce Porto'da Helton'la ve İngiltere’de Scott Carson'la oynadım fakat şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Tolga onlardan çok daha yetenekli ve çok daha özellikli bir kaleci.

Gelecekteki hedeflerin neler?

Trabzonspor formasıyla şampiyonluk yasamak istiyorum. Bu formayla çıktığım her maçta bu formaya anlam katan tarih ve geleneğe layık olmak istiyorum.