Ben küçük yaştan itibaren hep kaleciliği hayal ettim. Mahalle aralarında ilk topla buluştuğumda kaledeydim. O yaşlardaki çocuklar genelde gol atmayı ister ama ben kaleye geçip kurtarış yapmak için mücadele ederdim. Atlamayı zıplamayı çok severdim. Bu şekilde hayatım devam etti. Öyle ki kaleci olmak dışında asla başka bir hayalim olmadı. Şu an kaleci olamasaydım ne yapardım hiç bilmiyorum. Sadece futbolu düşündüm. Mecburdum kaleci olmaya.

Ya olamasaydın?

O zaman herhalde baba mesleği olan araba tamirciliği yapardım. 13-14 yaşlarında babamın yanında 2 yıl çalıştım. İşi de biraz öğrendim diyebilirim. Hatta Karşıyaka’ya transfer olduğumda bile yazları babamın yanına gidip çalışmaya devam ediyordum. Ayrıca ben arabaları seviyorum. Onlarla uğraşmak, vakit geçirmek hoşuma gidiyor. Şu an yolda kalsam kendi arabamı kendim tamir edebilirim.

Şenol Güneş'in takımın başına geçmesiyle kalecilerin performansında da gözle görülür bir artış olduğu ve bunun da hocanın eski bir kaleci olmasına bağlı olduğu söyleniyor. Sen de aynı kanaatte misin? Şenol Hoca’nın sizin vites yükseltmenizdeki payı nedir?

Şenol Hoca’nın inanılmaz bir kariyeri var. Çok önemli bir kaleciydi şimdi ise çok önemli bir teknik adam. İnşallah gol yememe rekorunu kırmak bana ya da Tolga abiye nasip olur. Şenol Hoca’yla çalışmak çok güzel. Bizi tabi ki motive ediyor. Hayat görüşü çok iyi. Onunla konuşmak bize önemli katkılar sağlıyor. Gelişmemizde büyük etken. Şenol Güneş ismi arkamızda olduğu için kendimizi güçlü ve şanslı hissediyoruz. Ayrıca Şenol hocayla birlikte bizim en büyük şansımız kaleci antrenörümüz Alper Boğuşlu. Alper Hoca’yla iyi ki bu yaşta çalışmaya başlamışım. Yeri geliyor bizimle arkadaş oluyor, yeri geliyor kardeş oluyor. Bizim her türlü sorunumuzla yakından ilgileniyor. Çok iyi antrenman yaptırıyor. Tolga abi ve benim bu çıkışı yapmamızdaki en büyük etkenlerden biri Alper Hoca’dır diyebilirim. İnşallah hep başımızda olurlar.

2010-2011 sezonunda yaşadığın sakatlık sonrası kaleyi devralan Tolga Zengin’in performansını nasıl değerlendirirsin?

Tolga abinin nasıl bir kaleci olduğunu ben biliyorum. Yaşadığım sakatlık sonrası kalenin emin ellerde olduğunu gösterdi. Tolga abi çok yetenekli bir kaleci, sadece daha önce bu çıkışı yapamamıştı. O sezon harika bir performans sergilediğini düşünüyorum. Üstün performansıyla 82 puan toplamamızda büyük rol oynadı. Üstelik uzun süre oynamayıp, en küçük hatanın bile büyük sonuçlar doğuracağı bir dönemde kaleyi devraldı ve inanılmaz işler yaptı.

O sezonki sakatlık sonrası yaşadığın en büyük sorun neydi?

Yaşadığım en büyük sorun acaba tekrar eski performansıma kavuşup kavuşamayacağımdı. Ameliyat olduktan sonra ağrıyı sızıyı düşünmedim. Eski maçlarımı izleyip şu kurtarışı tekrar yapabilecek miyim diye düşünüyordum. O zamana kadar hayatım boyunca hiç sakatlanmamıştım. İlk sakatlığım en büyük sakatlığım oldu. Kaderin cilvesi işte. Allah yazmış ben de çektim. O sakatlıktan da çok şey öğrendim. Sabretmeyi, şükretmeyi, sağlığın değerini, bulunduğun yerin kıymetini öğrendim. İyi bir tecrübe oldu diyebilirim.

Futbolculuk kariyerinize doğrudan etki eden 2010-2011 sezonu şampiyonluğu hakkında neler söylersin?

Arkadaşlarımla yaptığım sohbetlerde hep çok şanslı olduğumdan bahsederim. Çünkü önce Türkiye Kupası, sonra Süper Kupa ve akabinde de şampiyonluk. Kupasını alamadık ama şampiyon biziz. Bu artık tescillendi. Bilinen bir şey. Kısa zaman içinde 3 kupa kazanmışız. 2010-2011 sezonunun şampiyonluk kupasının gerçek sahibi Trabzonspor’dur. İstedikleri kadar oyalasınlar.

Takımındaki bu sezonki ortamdan bahsedebilir misin bize?

Ortam çok iyi. Hatta Trabzonspor Kulübü’ne geldiğimden beri hiç bu kadar iyi bir ortam görmedim. Arkadaşlık üst seviyede, herkes birbirine samimi ve saygılı. Yalandan sevgi, yalandan gülümseme yok. Hem yerli hem de yabancı oyuncular çok iyi.

Kalecilerin yalnız ve içine kapanık adamlar olduğu söylenir. Bu durum da onlara kendi sorunlarıyla kendi içlerinde boğuşmak gibi bir zorluk getirir. Sen de böyle misin?

Sorunlarımı kendi içimde çözmeye çalışırım. Kendi içimde mahkeme kurar sorunları tartışırım. Mesela oynadığım maçı sonrasında tekrar izlerim ve hata yapmışsam nedenini düşünürüm. İçimde konuşurum. Bazen de biraz önce bahsettiğiniz Eskişehirspor maçındaki gibi duygularımı istemeden dışa vururum. İzmir’deyken ailemle konuşurdum. Şimdi onlardan uzağım. Trabzonspor’da 5 yılı geride bıraktım, 6. yıla gireceğim. Bu süreçte kendi kendime sorunları çözmeyi öğrendim.

Yeniden futbola dönersek, Trabzonspor'da savunmanın göbeğinde hangi ikili ile saha içindeki diyaloğun daha iyi?

Ayrım yapmam yanlış olur. Ligde kolay gol yemeyen ekiplerden biriyiz. Bamba, Giray ve Mustafa çok iyi futbolcular. Hepsiyle çok iyi anlaşıyorum. Bu sezon aramıza katılan Bamba, ilk yılı olmasına rağmen çok iyi uyum sağladı. Takımı sahiplendi. Yabancılar ilk yılında genelde başarılı olamaz, çıkış yapamaz. Bamba bu sorunu hiç yaşamadı. Saydığım üçlü arasında tatlı bir rekabet var. Onların arasında rekabet olsun ki bir sorun yaşamayalım.

Maçlara nasıl hazırlanır, nasıl motive olursun?

Maçtan bir gün önce maçı yaşarım. Yatağa uzanırım, kulaklıkları takar, güzel bir müzik açarım ve maçı yaşamaya başlarım. Yaptığım kurtarışları hayal eder, kendi kendime motive olurum.

Trabzonspor’a ilk transfer olduğunda iddialı açıklamalar yapmış, Şenol Güneş’in izinden gideceğini söylemiştin. Bu konuda şimdiki düşüncelerin neler?

O dönem Şenol Güneş dememin sebebi olağanüstü kariyeri ve daha önemlisi Trabzonspor Kulübü’nde bıraktığı izlerdi. Ben de onun gibi olmak istiyorum. İnsanlar yıllar sonra da beni hala hatırlasınlar. Tek bir camiaya ait olmak istiyorum. Benim amacım bu. Trabzonspor dışında Türkiye’de başka bir takımda oynamak hiç aklımdan geçmedi. Trabzonsporlular için bir Hami, bir Tolunay, bir Ünal olmak istiyorum. Tabi Şenol Güneş’i ayrı tutuyorum. Şenol Hoca

Trabzonspor için çok farklı bir isim. İnşallah bu şekilde hatırlanmayı Allah bana nasip eder.

Futbolun dışında nasıl bir insansın?

İkiye ayırmak lazım. Maçı kazandığımız zaman çok mutlu ve rahatım. Hatta dünyanın en mutlu insanıyım. Çevreme mutluluk saçarım. Maçı kaybedersek o mutlu insandan eser kalmıyor. Sinirli ve huysuz bir insan oluyorum. Galiba uzun süre Trabzon’da kaldığım ve şehirle bütünleştiğim için böyle oldum. Trabzon’da maç kazanıldığında tüm insanlar çok mutlu. Hatta galibiyetle birlikte herkesin gazete okuduğu, kaybedildiğinde kimsenin gazete almadığını duyuyorum. Benimki de o misal. İyi ki Trabzon’a gelmişim ve bu kadar güzel insanları tanımışım. İzmir’de doğup büyümüş bir insan olarak burada inanılmaz bir sıcaklıkla karşılaştım. İnsanlar burada kalpleriyle konuşuyor.

Baban şu an ne yapıyor?

Babam 12 yaşında başlamış araba tamirciliğine. Hatta futbol oynamak istemiş ancak şartlar izin vermemiş. 14-15 yaşlarında para kazanıp evine bakmaya başlamış. Bu nedenle bize “Ne istiyorsanız onu yapın, hiçbir şey içinizde kalmasın” derdi. Yıllarca bizi baktı. Ne aç bıraktı, ne açıkta. Hep destekçimiz oldu. Şükürler olsun ki yüzünü kara çıkarmadım.

Ben hayatım boyunca hiçbir şeyi kendim için istemedim. Her zaman önceliğim ailemdi. Annem, babam ve kardeşlerim için sıkıntılara göğüs gerdim. Onların mutlu olmasını hep istedim. Ben Karşıyaka’da oynarken babam tamircilik yapmaya devam ediyordu ancak Trabzonspor’a transfer olduktan sonra artık çalışmasını istemedim. Bir evladın ne yapması gerekiyorsa ben de onu yapmaya çalışıyorum.

Liverpool maçında kurtardığın penaltıyı ve anlatır mısın?

Altıncı his gerçekten var. Müsabaka öncesinde yine müzik eşliğinde karşılaşmayı yine kafamda oynamıştım. Penaltı olacağını hissettim. Gece yarısı kalktım ve takımın penaltıcısı Gerard’ın vuruşlarını izledim. Maçta penaltı olunca bir gün öncesi geldi aklıma. Ancak Gerard maçta yoktu. Penaltıyı Joe Cole kullandı. İçimden geldiği gibi hareket etim ve vuruşu kurtardım. Maç sonrası bir İngiliz gazeteci benim için, “Bu çocuk ya ne yaptığının farkında değil ya da çok büyük bir kaleci.” Çünkü pozisyon sonrası sevinmemiştim. Benim yapım bu. Sonuçta benim işim gol yememek. İşimi yaptım sadece.

Uzun süredir buradasın. Trabzonspor’un tarihinde seni etkileyen ilginç noktalar var mı?

Trabzonspor’un lige damgasını vurduğu dönemlerde yaşanan bir şampiyonluk sonrası soyunma odasında Ali Kemal Denizci ile yapılan bir röportajın videosunu izlediğimde çok etkilenmiştim. Muhabirin şampiyonlukla ilgili sorduğu soruya, “Şampiyon olduk ama lig bu yıl pek zevk vermedi bize” diyordu Ali Kemal. O kadar kolay şampiyonluk yaşamışlar ki, o kalitede rakip yokmuş. Beni etkileyen bir başka nokta ise o dönemler oyuncuların kahvehanede okey oynarken kalkıp maça gidip kazandıktan sonra tekrar okeye devam ettikleri yönünde anlatılanlar. Hayret verici bir durum. Keşke biz de onlar kadar başarılı olup yaşayacağımız bir şampiyonluk sonrası “Lig bize zevk vermedi” diyebilsek. Bunun farklı bir şeklini 2010-2011 sezonu şampiyonluğuyla ilgili söyleyebilirim. O sezon şerefimizle, onurumuzla ve hakkımızla şampiyon olduk. Temiz bir şampiyonluktu. Benim için Trabzonspor forması giymek ayrı bir mutluluk. Çünkü çok temiz ve şanlı bir forma. 82 puanı toplarken tertemiz alın teri döktük, formamızı bu şekilde terlettik. O nedenle içimiz çok rahat. Takımdan ayrılan oyuncuların da aynı düşünceye sahip olduklarını biliyorum.

Senin için Kelebek Onur diyor taraftarlarımız. Bu yakıştırmayı beğeniyor musun?

Kelebekler güzeldir ama ömrü bir gündür. Benim Trabzonspor’daki ömrüm kısa olmayacak. O nedenle daha uzun ömürlü bir şey olursa çok memnun olurum (Gülüyor).

Bizim sorularımız bu kadardı. Senin vurgulamak istediğin bir konu var mı?

Tüm samimiyetimle söylüyorum, Trabzonspor’da forma giydiğim için çok mutluyum. Bugüne kadar Trabzon’da en ufak bir problem yaşamadım. Bazı dönemler gideceğim yazıldı. Ama ben sadece Avrupa’nın çok büyük bir kulübüne giderim. Onun dışında buraya çok alıştım. Mutluyum Trabzon’da. İnsanların bana yaklaşımından çok memnunum. Burayla ilgili çok güzel bir anım var. Trabzonspor’a ilk transfer olduğumda üçüncü kaleci pozisyonundaydım. Doğru dürüst tanınmıyordum. Benzin istasyonuna gittim. Yakıt aldıktan sonra ödemeyi yapacaktım ancak yanıma cüzdanımı almayı unutmuşum. Ben ne yapacağımı şaşırınca görevliler, “sen git, ne zaman istersen gelir ödersin” dediler. Bu cevap beni çok etkiledi. Başka bir şehirde böyle bir cevap almanız imkansız. Sonra ailemi arayıp Trabzonspor’a gelerek çok doğru bir karar verdiğimi söyledim. Ben gökdelenlerin olduğu, çok insanın yaşadığı bir şehir aramıyorum. Ben Trabzon gibi bir şehir arıyorum. Buraya gelmemde emeği olan herkese teşekkür ederim.