Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, “Şu anda Yargıtayımızda 15 Temmuz sonrası geçirdiğimiz o sarsıntıdan sonra 1 milyon 400 bin civarında dosya bulunmakta” dedi.
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, TOBB Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “İstinaf ve Temyiz Kanun Yolu Semineri”nde Yargıtay üyeleriyle bir araya geldi. 2 gün sürecek olan sempozyumda konuşan Cirit, Türk hukuk sisteminde 1879 tarihinde Mehakimi Nizamiyenin Teşkilatı Kanunu Muvakkati ile istinaf mahkemelerinin kurulduğunu anlatarak, günün koşulları ve hakim yetersizliği nedeniyle 24 Nisan 1924 tarihli ve 469 sayılı Kanunla bu mahkemelerin kaldırıldığını söyledi. Üst mahkeme sorununun adli yıl açılış konuşmalarında, kalkınma planlarında ve yıllık programlarda yer aldığını belirten Cirit, istinaf mahkemelerinin 20 Temmuz 2016 tarihinde yeniden faaliyete geçtiğini kaydetti.

“ŞUANDA YARGITAYIMIZDA 1 MİLYON 400 BİN CİVARINDA DOSYA BULUNMAKTADIR”
Cirit, son yıllarda Yargıtay’a temyizen incelenmek üzere yılda ortalama 1 milyon dosya geldiğini dile getirerek, “Geçtiğimiz yıl Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına 1 yılda gelen dosya sayısı 450 bindir. Hukuk dairelerine gelen dava dosyası sayısı ise 650 bindir. Her ikisini topladığımızda 1 milyon 100 bin dosya Yargıtayımıza gelmiştir. Şuan da Yargıtayımızda 15 Temmuz sonrası geçirdiğimiz o sarsıntıdan sonra 1 milyon 400 bin civarında dosya bulunmaktadır. Yargıtay yoğun ve özverili bir çalışma ile bu ağır iş yükünün altından kalkmaya çalışmaktaydı. Bir içtihat mahkemesi olarak görev yapması gereken Yargıtay, hem maddi vakıalar hem de yasalara uygunluk yönünden denetleme görevini üstlenmiş, bir taraftan vakıa denetimi, diğer taraftan da hukuka uygunluk denetimi yapmıştır. Ağır iş yükü sorununun üye ve daire sayısının artırılması ile çözülemeyeceğini şu ana kadarki deneyimlerimiz açıkça göstermiştir. Günümüzün koşulları, yargı sistemimizin içinde bulunduğu ağır şartlar, ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay arasında istinaf mahkemelerinin kurulması ihtiyacını doğurmuştur” diye konuştu.

“İSTİNAF MAHKEMELERİNİN KURULMASININ YARGITAYA GELEN İŞ YÜKÜNÜ AZALTMASI VE YARGITAYIN SADECE HUKUKA UYGUNLUK DENETİMİ YAPMASI ŞEKLİNDE İKİ ÖNEMLİ SONUCU OLDUĞU SÖYLENEBİLİR”
Dünyada tek istinaf mahkemesi olmayan ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Cirit, ancak 2016 Temmuz’undan itibaren artık tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ara mahkeme olan, sadece vaka denetimi ve hukuk denetimi yapacak olan istinaf mahkemelerinin kurulduğunu kaydederek, “Bu hukuk sistemimiz açısından önemli bir konuydu. 2004 yılında istinaf mahkemeleri kurulmuştu ancak 12 yıl boyunca bunlar faaliyete geçilememiştir. Son model bir araba almıştık ancak bunun motoru, tekerleği yoktu. Şimdi 2016 yılının Temmuz ayından itibaren bu da faaliyete geçmiştir. İstinaf mahkemelerinin kurulmasının Yargıtaya gelen iş yükünü azaltması ve Yargıtayın sadece hukuka uygunluk denetimi yapması şeklinde iki önemli sonucu olduğu söylenebilir. Böylelikle Yargıtay, hukuki denetim işlevini daha iyi yerine getirmek suretiyle içtihat mahkemesi olarak gerçek hüviyetine kavuşacaktır. Ancak açıkça ifade etmem gerekir ki bu basit bir usul kanunu değişikliği değil, devrim niteliğinde önemli bir değişiklik içermektedir. Özellikle Yargıtay açısından kurum kültürünün dahi ciddi bir şekilde değişmesini gerektiren bir anlayış değişikliğidir. Hepimizin bu gerçeğin farkında olması ve değişen şartlara göre çalışma şeklimizi ve alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirmemiz faydalı olacaktır. Bundan böyle Yargıtay bir içtihat mahkemesi haline gelecekse, ideal bir içtihat mahkemesi olmanın tüm özelliklerini taşımalıdır. Toplumun bizlerden beklentisi budur. Bu beklenti, haklı ve meşru bir beklenti olup, yargının hesap verebilirliği adına mutlaka doyurucu bir şekilde karşılanmalıdır” ifadelerini kullandı.
Cirit, “2015 yılında ülke genelinde 7 milyon 115 bin 323 ayrı eylem sebebiyle toplam 3 milyon 542 bin 108 soruşturma dosyası açılmış, yapılan soruşturmalar neticesinde 3 milyon 219 bin 415 ayrı eylem sebebiyle toplam 1 milyon 469 bin 410 dava dosyası ceza mahkemelerinin önüne gelmiştir. 2015 yılında ön ödeme kapsamında kalan suçların toplam suç sayısına oranı binde bir düzeyinde olup, sadece bin 167 dosya ön ödeme nedeniyle sistem dışına çıkarılmıştır. 2015 yılında uzlaşmayla sonuçlanan dosya sayısı 8 bin 485 olup, bu rakam soruşturma sayısına oranlandığında oldukça düşük kalmaktadır. Özel hukuk uyuşmazlıkları bakımından da durum pek farklı değildir. 2015 yılında 2 milyon 67 bin 109 hukuk davası açılmıştır. Bugüne kadar arabuluculukla çözülen toplam uyuşmazlık sayısı maalesef 4 bin 661’dir. Demek ki arabuluculuk sistemi de işlevsel değildir. Bunu işlevsel hale getirmek zorundayız. Şuan da bir yasa çalışması var” dedi.
Ağır iş yükü sorununu çözmenin yöntemlerinden birisinin uyuşmazlıkların bazılarını alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleriyle sonuçlandırmak olduğunu kaydeden Cirit, “Karşılaştırmalı hukuktaki iyi uygulama örneklerini model alarak, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının etkin bir şekilde kullanılması ve uyuşmazlıkların ekonomik, çabuk ve tatmin edici şekilde çözülmesi yargı reformunun temel amaçlarından birisi olmalıdır. Bu amaçla Türkiye’deki belli başlı adalet aktörleri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üç adet uluslararası sempozyum düzenleyerek bu konuda bilgi birikimi oluşturulmuş ve dünyada önde gelen uyuşmazlık çözüm merkezleri ile ilişkilerimiz uluslararası düzeyde geliştirilmiştir. Yargıtay daire başkanı, üye ve tetkik hakimi ve cumhuriyet savcılarımıza ücretsiz arabuluculuk eğitimi verilmesi sağlanmış, bu kapsamda eğitimler devam etmektedir” şeklinde konuştu.
(İHA)