Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Pakistan’da Faysal Camii’inde hutbe verdi.
Uluslararası Siret Konferansı’nın davetlisi olarak Pakistan’da bulunan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Faysal Camii’nde hutbe verdi. Başkan Görmez verdiği hutbede, “Allah’ın hepimiz üzerindeki nimetlerinden biri de bizleri İslam’a hidayet etmiş olması, hepimizi Muhammed b. Abdullah (salâtu selâmın en efdali ve en mükemmeli üzerine olsun) ümmetinden kılmış olması, bu ümmeti de iyiliği emreden, kötülükten sakındıran ve Allah’a iman eden en hayırlı ümmet kılmış olmasıdır. İslam ümmetinin ve Müslümanların bu hayır üzere oluşları, Allah’ın kadîm dinine sımsıkı sarılmaya devam ettikleri, iyiliği emrettikleri, kötülükten sakındırdıkları, hiçbir ortağı olmayan, bir ve tek olan, doğurmayan, doğrulmayan ve hiçbir eşi ve dengi olmayan Allah’a iman ettikleri sürece kıyâmete kadar baki kalacaktır. Muhakkak ki Allah’ın dini iki kelime üzere kuruludur; Kelime-i Tevhid ve Tevhid-i Kelime. Yani Allah Teâla’nın birliği ve İslam ümmetinin birliği. Rabbimiz şerefli vahyinde buna işaret etmiyor mu? Sizlere bakarken kalbimi gıpta ve mutluluk duyguları dolduruyor. Bu mümin yüzlere bakarken onur duyuyorum, Dillerimizin, renklerimizin, milliyetlerimizin ve ırklarımızın farklılığa rağmen bizi tek bir ümmet kılan, aynı kelime üzerinde birleştiren, iman ve salih amelde bütünleştiren Allah Subhânehu ve Teâla’nın yaratmadaki azametine olan iman ve yakînimiz artıyor. Sâdık iman, Allah Subhânehu ve Teâla’ya karşı sadakatli bir ilişki iken, salih amel Allah’ın kullarına karşı sadakatli bir ilişkidir. Allah’ın kulları arasında bilhassa Müslümanlar ve müminler ile diğer milletler ve halklar arasında. İstanbul’un kardeşi olan güzel başkent İslamabad’daki bu büyük camide hutbe vermekten, güzel kardeş Pakistan halkının alimleri ve kıymetli dostlarımızdan oluşan bu topluluk önünde konuşuyor olmaktan ötürü heybet ve izzet hissediyorum. Unutmamalıyız ki Pakistan’ın ruhu, Allah’ın ipine sarılmaktan doğmuştur. Bugün Pakistan’da cadde cadde, sokak sokak, ev ev, fert fert sorsak ‘Pakistan’ın anlamı nedir ve neye işaret eder?’ diye, güçlü ve gür bir sesle işiteceğimiz tek cevabı vardır: ‘Lâ ilâhe illallah’. Pakistan demek, ‘İslam’ kelimesini, ‘Allah’ kelimesini ve ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesini gür bir sesle haykırmak demektir. Muhakkak ki bu ülke tâ başından İslam adına kurulmuş bir ülkedir, ne milliyetçilik, ne kabilecilik ne de ırkçılık üzerine değil” dedi.
İslamabad Faysal Camii’nde İslam’ın tüm manalarının mevcut olduğuna dikkat çeken Görmez, “Tek bir mekan, bir ve tek olan Allah’a ibadet, peygamber ve elçilerin sonuncusu olan yegane Rasul’e ittiba ve tek kıbleye yöneliş. Bütün bunlar ancak söz ve ümmet birliğini pekiştirmektedir. İçtihatlarımız ne kadar farklı olursa olsun, fikrî ve siyasî görüşlerimiz ne kadar çoğalırsa çoğalsın, işte bu şeriatta birlik söz ve ümmet birliğine neden olmuştur. Cemaat halinde namazlarımızı eda ederken, zengin ya da fakir olsun, alim ya da cahil olsun, yöneten ya da yönetilen olsun, büyük ya da küçük olsun, beyaz ya da siyahi olsun, aynı imamın arkasında aynı saflar içinde kılıyoruz. Ne milliyetleri, ne fıkhî mezhepleri, ne de siyasi eğilimleri arasında asla bir fark oluyor. İşte bunlar, bizleri ibadette tevhid üzere, aynı kıble yönünde bir araya getiren Allah’ın evleridir. Acaba bundan birliktelik faktörlerimizi ve İslam ümmeti olarak vahdetimizin sebeplerini öğrenebilecek miyiz? İşte bu vahdet bugün mezhep çatışmaları, mezhep taassubu ve bazı Müslümanların kardeşlerinden ve bir arada oldukları devletlerinden ayrılmaya çağırdıkları ırkçılık ve milliyetçilik yüzünden kimi zaman da dünyevi hırslar ya da uluslararası ihanetler nedeniyle sarsılmıştır. Bunun için siyasi bakış açıları ne kadar farklı olursa olsun çabalarımızı tek bir çalışma yönünde birleştiren işte bu perspektiften ümmetimizin meselelerine bakmalıyız. Öncelikli olan, Müslüman halkların birtakım görüşleri birbirlerinden farklı olsa dahi bizlerin insanlar üzerinde şahit olma mesuliyetinin varisleri olan İslam ümmeti olduğumuzdur. Bugün bu haldeyken kendi saflarımız arasında vahdeti tesis etmemişken, nasıl ve ne ile bizden başkalarına şahitlik edeceğiz” ifadelerini kullandı.

"İSLAM ÜMMETİNİ İÇİNDE BULUNDUĞU ZULÜM VE ACZİYETTEN KURTARMALIYIZ"
“İslam ümmetinin evlatları arasında haksızlıkla akan kanın boyutlarını görüp işittiğimizde hayretler içerisinde kalıyoruz” diyerek sözlerini sürdüren Görmez, şunları dedi:
“Birbirleri nezdinde Müslümanların kanı nasıl bu kadar ucuz olur? Oysa Allah bizlere kardeşliği, ülfeti, barışı, sevgiyi ve Ulu’l-Emr olan âlimlere ve yöneticilere başvurarak aralarındaki ihtilafları ortadan kaldırmayı emretmiştir. Allah insanlar arasındaki anlaşmazlıkların adaletle ortadan kaldırılmasını emreder. Bir Müslümanın Müslüman bir kardeşini katletmesinin hiçbir gerekçesi yoktur. Ne ucuz dünyevi çıkarlar uğrunda, ne de yönetim ve iktidar koltukları için siyasi ihtiraslar uğrunda! Aralarındaki anlaşmazlıklar ne boyutta olursa olsun, bir Müslümanın başka bir Müslümana saldırması asla helal değildir. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Allah’tan kendim ve sizler için mağfiret dilerim. Ne mutlu istiğfar edenlere, o halde siz de istiğfar edin. Türkiye’deki kardeşleriniz, sizler ve yeryüzündeki tüm Müslümanlar için hayır, barış, güvenlik, esenlik, izzet, güç, kuvvet, birlik ve İslam ümmetinin birliğinin simgesi olan söz birliği temennisinde bulunmaktadır. Müslümanların aralarındaki şiddete, anlaşmazlığa, ayrımcılığa, kavga ve savaşa son vermeleri, aralarındaki anlaşmazlıkları hikmet, diyalog ve şura ile çözmelerini temenni etmektedir. Bizler Türkiyeli kardeşleriniz olarak, sizlerle gurur duyuyor, kadir ve kıymetinizi takdir ediyoruz. Bizlere, sizlere ve tüm İslam beldelerine büyük bir görev düşmektedir. Bu bağlamda en azından İslam Ümmeti’nin kalkınmasına yardım etmeli, çalışmalı, onu içerisinde bulunduğu zulüm ve acziyetten kurtarmalıyız. Sizler ve tüm İslam beldeleri ile birlikte dünyadaki tüm Müslümanların birbirine kenetlenmesini sağlayabiliriz. Sizler ve tüm İslam beldeleri ile birlikte hak sancağını taşıyabilir, mazlum ve mustazaflara yardım edebiliriz. Sizler ve tüm İslam beldeleri ile birlikte tüm dünyada emniyet, güvenlik ve hidayetin kaynağı olabiliriz. Müslümanlar bugün içinde bulundukları durumdan dolayı birlik için çalışmamıza geçmişteki zamanlardan daha çok ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla ırkçılık, mezhepçilik ve vatancılığın bizleri parçalamasına müsaade etmemeliyiz. Bizler, sizlerin Fatih Sultan Mehmed’in beldesi olan Türkiye’deki, İstanbul’daki kardeşleriniziz. Sizleri sevgi ve selamla kucaklıyoruz. Mevla Subhanehu ve Teâla’dan sizleri ve bizleri birbirine destek veren bir binanın tuğlaları gibi kılmasını temenni ediyoruz. Allah, Pakistan’ı, Pakistan halkını, Pakistan’daki İslam’ın ve Müslümanların hamilerini bütün kötülüklerden korusun ve kollasın. Pakistan’ı hidayetin minaresi ve Müslümanların sığınağı yapsın.”
(İHA)