Elle yazılarak ortaya konan her çeşit kitap, risale, murakka, mektup, levha ve belgelerin ortak adıdır. İlk yazma eserin nerede, ne zaman ve kimin tarafından meydana getirildiği bilinmemekle beraber bunun alfabenin icadı kadar eski olması gerekir. İslam dünyasında “yazma, el yazması, mahtût (mahtûtât), dest-nüvîs, hatt-ı destî” gibi kelime ve terkiplerle belirtilen yazma eser Batı dillerinde Latince “manuscript” kelimesiyle ifade edilir.

Doç. Dr. Murat Karavelioğlu: Yazının Kısa Macerası

 
Kur’an-ı Kerim’in nüzulü ile başlayan en önemli iş İlahi kelamın hatasız ve noksansız kayda geçirilmesiydi. Resulullah’ın nezaretinde yürütülen bu iş vahiy kâtipleri tarafından gerçekleştiriliyordu. Onun vefatının ardından Hz. Ebu Bekir’in hilafetinde ayetlerin yazılı olduğu farklı malzemeler iki kapak arasına alınıp birleştirilmiş, Hz. Osman’ın halifeliği zamanında bütün Kur’an parşömen (rakk) üzerine yazılarak “mushaf” haline getirilmiştir.
Murat Ali Karavelioğlu’nun belirttiği gibi 751 yılında vuku bulan Talas Savaşı’nda ele geçirilen Çinli esirlerden öğrenilen kâğıt imali tekniği İslam dünyasına da girmiş, bu olay İslam medeniyeti tarihinde dönüm noktası teşkil etmiştir. Bir taraftan sürekli genişleyen İslam coğrafyası, diğer taraftan her gün sayıları artan Müslümanlar, İslamiyet’in esaslarını ve inceliklerini izah eden eserlerin telifini zorunlu hale getiriyordu. Özellikle 8. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kur’an’ın hatasız intikalini sağlamak ve muhtevasını anlatmak üzere birçok yeni ilim ortaya çıkmış, bunlarla ilgili bilgilerin geniş kitlelere ulaştırılması zarureti doğmuştur.
Bütün İslam coğrafyasında açılan medreselerin yanında kütüphanelerin kurulması da kitabın yaygınlaşmasını sağlamış, kitap, belge ve benzerlerini yazan, bunun için gerekli malzemeyi sağlayan kırtâsîler, kâtipler, verrâklar, nessâhlar, hattatlar ve müstensihler ortaya çıkmıştır. İslam öncesinden başlayarak Müslümanlığın ilk dönemlerinde önemli belgeler ve kayıtlar papirüs (kırtas) üzerine yazılırdı. Kırtas kelimesinin anlamı daha sonraki dönemlerde kitap yazmak için gerekli olan bütün malzemeyi ifade edecek şekilde genişlemiştir.

Murat Ali Karavelioğlu: Yazma Konusunda Bazı Terimler

 
Kâtip: Kâtipler, Resulullah’ın sağlığında vahyi kaydetmenin yanında onun mektuplarıyla diğer resmî belgeleri de yazıyorlardı. Bu durum dört halife zamanında ve Emevîler’in başlangıç döneminde farklılaşıp çeşitlenerek devam etmiş, Abbasi hilafetinde kâtipler sadece devlet bürokrasisini temsil etmeye başlamıştır. Bu dönemde kitabet diplomatik demekti. Halife ile hükümdarların güvenini kazanarak temayüz eden kimselere “el-kâtib” deniyordu ki Türk devlet teşkilatındaki bunu karşılığı “has hâcib” idi.
 
Verrâk ve Muharrir: Verrâklar kitap istinsahı yanında kâğıtları ve diğer yazı malzemelerini sağlıyor, verrâk “kitap satıcısı” manasına da kullanılıyordu. Kültür seviyesi yüksek olan bu zümre mensupları medreselerde öğrenim görenlerin kitap ihtiyacını da karşılıyordu. Verrâklar içinde üslup sahibi olanlara ve büyük itina ile bilhassa Mushaf yazanlara “el-muharrir” adı veriliyordu.
Nessâh ve Hattat: Kesin olmamakla beraber kitap kopya ederek geçimini sağlayan kimselere nessâh deniliyordu. Özellikle Osmanlılar’da bununla aynı kökten gelen “müstensih” kelimesi literatüre girmiştir. Hattat kelimesinin İslam’ın ilk dört beş yüzyılı içinde kullanılmadığı tahmin edilmektedir. Bunun yerine “el-muharrir” tercih edilmiştir. Hattat sıfatıyla anılan ilk sanatkâr ise Yâkût el-Müsta’sımî’dir (ö.1299).
(KAYNAK: Prof. Dr. Orhan Bilgin, “Yazma”, DİA, 43, 369-373)
 
Makalemize kaynaklarına başvurduğumuz Murat Ali Karavelioğlu'na teşekkür ettiğimizi de ekleyelim.