İş adamı Fettah Tamince, "Dershane sürecinde başlayan kırılma büyümesin diye girişimlerim oldu ama sonuç alamadım. 17 – 25 Aralık’tan itibaren Gülen cemaatiyle ilişkimi tamamiyle bitirip işlerime konsantre oldum" dedi.
Türkiye’nin önde gelen ve uluslararası alanda yatırımları olan iş adamlarından Fettah Tamince, Gülen Grubu ile gönül bağının kopuşunu, 17/25 Aralık öncesi ve sonrası gelişmelerle başladığını belirtti. Tamince, bugün geldiği noktayı Karar.com’a anlattı.
Fettah Tamince kamuoyunda yeterince tanınıyor, yine de yeterince tanımayanlar için kimdir Fettah Tamince?
Ağırlıklı olarak turizm ve inşaat sektörlerinde ve bunun yanısıra gayrimenkul ve enerji alanlarında da dünyanın yaklaşık 10 ülkesinde, 10binin üzerinde çalışanıyla, 1.5 milyar USD yıllık cirosu olan şirketler grubunun Yönetim Kurulu Başkanı bir işadamıyım.
...
Kamuoyunda farklı yönlerinizle de bilinen bir isimsiniz... Mesela, Fethullah Gülen ve “cemaat” ile bir ilişkiniz oldu. Bu ilişkiniz nasıl başladı ve nasıl gelişti?
Gülen cemaatiyle ilk tanışmam lise çağlarıma dayanmaktadır. Eğitim yapmak suretiyle insana yatırım misyonuna büründükleri için kendilerine yardımcı olmuşumdur. 2013 Aralık ayına kadar da yardımlarım devam etmiş, yaptıkları eğitim çalışmalarına maddi ve manevi anlamda desteklerim olmuştur.
...
Gülen Grubu ile AK Parti arasında iktidarın ilk yıllarında bir ilişki vardı. Bunu nasıl yorumlarsınız?
Açıkcası bu ilişkiyi yorumlamak benim haddim midir, bilemiyorum. Zira kendimi bu ilişkiyi yorumlayabilecek kapasitede görmüyorum ancak gözlemlediğimi aktarabilirim. Türkiye’yi geleceğe iyi hazırlayabilecek, toplumu daha müreffeh ve demokrat bir hale getirebilecek, insanların üzerinde inanç baskısının olmadığı bir ortam oluşturma hayalinde sanki birleşmekteydiler.
...
Başlangıçta bu ilişkide her iki taraf açısından uyum var mıydı? Yoksa her iki tarafın da gündemleri en başından beri farklı mıydı?
Az önce de belirttiğim gibi benim dışarıdan gözlemleyebildiğim büyük resimde, ülkenin ve insanlığın geleceği adına uyum içinde olduklarıydı. Ancak elbette ki, hükümette olan bir siyasi partiyle yine o günkü bakışımla bir sivil toplum kuruluşu olarak değerlendirdiğim diğer taraf arasındaki ilişki, bulundukları konumun gereği şeklinde olabilirdi.
...
Kırılma ne zaman ve nasıl başladı?
Bana göre kırılma olarak yorumlayabileceğim başlangıç noktası, dershane tartışmalarının alevlendiği dönemdir. O dönemde bunun daha büyük kırılmalara vesile olabileceğinden endişe etmemden dolayı, bu alevlenmenin daha da büyümeden söndürülmesi adına bazı girişimlerim olmuştur. Ancak gayretlerim malesef netice vermedi.
...
17-25 Aralık operasyonları ne anlama geliyor, nasıl yorumlarsınız?
17-25 Aralık operasyonları bana göre dersane alevlenmesinin geldiği son noktadır. Dersane tartışmasıyla ortaya çıkan ihtilaf, 17-25 Aralık operasyonlarıyla beraber toplumda çok büyük bir kırılmaya sebep olmuştur. Bu süreçte aralarında benim de yakından tanıdığım birçok işadamı, bürokrat ve siyasiye; bana göre iyi planlanmış ve çalışılmış bir operasyon yapılmıştır. Bu operasyonla da bu kişilere, ülkeyi kalkındırırken aynı zamanda yanlış yollar izledikleri imajı verilmek istenmiştir. Bu durum açıkcası beni de çok rahatsız etmiş ve endişelendirmiştir.
...
Bu süreçte bazı girişimleriniz oldu. Yapmaya çalıştığnıız neydi ve neticesi ne oldu?
Az önce de dile getirdiğim gibi bu ihtilafların ülkede büyük bir yangına sebebiyet verebileceğinden hissiyatla, tanıdığım birçok insana ulaşmaya çalıştım. Anlatmaya çalıştığım da; toplumun bu kadar değer verdiği, bu denli el üstünde tuttuğu biri 10 yılı aşkın bir süredir büyük başarılarla iktidarda olan, diğeri de dini misyonla hareket eden iki yapının karşı karşıya gelmesinin bu işlere gönül veren, hayatı boyunca makam/mevkii beklentisi olmayan insanları çok büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakabileceği olmuştur. Ancak itiraf etmeliyim ki, gayretlerimde etkili olamadım.
...
Siz başından itibaren hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hem de Gülen’e yakın duran bir isimdiniz. Şimdi duruşunuzda bir değişiklik var mı?
Gelinen nokta gereği elbette benim duruşumda da değişiklik var. Doğrudur haklısınız, ben layık mıyım, değil miyim bilemem ama hasbelkader o dönemde Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan ile saygı çerçevesinde ilişkilerim oldu. Bu süreci de uzun yıllar başarıyla yürütebildiğimi söyleyebilirim. Ama 17-25 Aralık kırılımından sonra daha önce her türlü desteği verdiğim, maddi manevi birlikteliğimin olduğu cemaatle dersane süreciyle başlayan uzaklaşma durumum, söz konusu operasyon döneminde kopma noktasına gelmiştir. 17 – 25 Aralık’tan itibaren Gülen Cemaati’yle ilişkimi tamamiyle bitirip işlerime konsantre oldum. Sayın Erdoğan ise gerek başbakanlığı gerek de cumhurbaşkanlığı döneminde yakinen tanıdığım, ülke ve dünya çapında birçok icraatına şahit olduğum, samimiyetini ve hasbiliğini sürekli gözlemlediğim, ülkemiz için çok büyük icraat ve fırsatlar yaratan bir liderdir. Elbette, saygı çerçevesinde kendilerini takip etmeye devam ettim.
(İHA)