Ergenekon davasının firari sanıklarından emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı, “Terörist suçlamasını kabul etmediğimden ve bu davanın bir kumpas olduğunu gördüğümden ötürü, teslim olmamaya karar verdim. Yurt dışına çıkmadım” dedi.
İstanbul 6’ncı ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada geçtiğimiz aylarda hakkındaki gıyabi tutuklama kararı kaldırılan emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı avukatı Mahir Işıkay ile birlikte hazır bulundu. Bugün duruşmaya gelerek ifade vermesi beklenen eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sanık Bedrettin Dalan ise sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılmadı. Dalan’ı avukatları temsil etti.

DALAN SAĞLIK SORUNLARI NEDENİYLE DURUŞMAYA KATILAMADI
Dalan’ın avukatlarından Azmi Ulu, müvekkilinin dün gece aniden rahatsızlandığını belirterek mahkemeye sağlık raporu sundu. Avukat Ulu, “Sizlere nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum. Bir üzüntü içerisindeyim aynı zamanda mahcubum. Müvekkilimin savunması hazırdı, bugün duruşmaya gelecekti. Dün gece aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Kısa süre içerisinde hastaneden çıkacağını umuyoruz. Bir sonraki duruşmada ya da celse arasında uygun olduğunuz bir zamanda da hazır edebiliriz” dedi.
Duruşmada daha sonra sanık Mustafa Bakıcı’nın savunmasına geçildi. Yazılı savunmasını mahkemeye okuyan Bakıcı’nın ifadesi SEGBİS (Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi) ile kayıt edildi.
Bu ifadeyi vermesinin asıl amacının Ergenekon, Balyoz gibi benzer davaların kumpas, delillerin ise sahte olduğunun açıklanması olduğunu belirten sanık Bakıcı, 2010 yılında şüpheli olarak ifadeye çağrıldığında Tümgeneral rütbesiyle Şırnak’ta 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı olarak görev yaptığını hatırlattı. Bakıcı, “O tarihte 50 Bin kişiyi komuta ediyordum. İfadeye çağrılma kağıdıyla kendimi gurur kırıcı, yıpratıcı ve bugün kumpas dedikleri sürecin içerisinde buldum” dedi.

“DİNİ GÖRÜNÜM ALTINDAKİ SOHBET TOPLANTILARINDA ADIM GEÇİYORDU”
“Mayıs 2011 tarihinde Şırnak ve Cizre’de düzenlenen, bugün paralel diye tabir edilen grubun, dini görünüm altında yapılan sohbet toplantılarında, konuşmacı olarak gelenlerin, ‘Buradaki Ergenekoncu Generalin de yakında ifadeye çağrılacağını bilin, onun da işi bitti artık’ söylemleri dikkat çekicidir.”

“KUMPAS OLDUĞUNU GÖRDÜĞÜM İÇİN TESLİM OLMADIM”
İddianame hazırlanıp kabul edildikten sonra Ergenekon Silahlı Terör Örgütü ara yöneticisi suçlamasına istinaden hakkımda yakalama kararı çıkartılmıştır. Bu ağır, mesnetsiz ve haksız suçlamadan anlım açık, başım dik olarak çıkacağımın inancıyla, sabırla beklemeye karar verdim. Bu durumu şahsım ve ailemin onuruna olduğu kadar, mensubu olduğum TSK’nın şahsiyetine de ağır bir itham olarak gördüm. Terörist suçlamasını kabul etmediğimden ve bu davanın bir kumpas olduğunu gördüğümden ötürü, teslim olmamaya karar verdim.”

“YURT DIŞINA GİTMEDİM”
“Davanın diğer sanığı Bedrettin Dalan’ı hayatımda hiç görmedim ve hiçbir irtibatım yoktur. Hakkımda yayınlanan en aşağılayıcı haber, PKK’nın desteğiyle yurt dışına kaçırıldığım ve bu haber gibi diğer, neye hizmet ettiğini bilmediği haberlerdir. Bunlar asılsız, siyah propaganda haberlerdir. Yurtiçinde kalmama rağmen, yurt dışına gitmiş gibi bir yerlerden servis edilen haberlerin bazı basın yayın organları yoğun bir kamuoyu oluşturma gayreti içerisine girmiştir. Çok değişik senaryolar üretilmiştir. ‘Rusya’ya kaçtı, Kuzey Irak üzerinden Moskova’ya geçti, Gürcistan üzerinden Belarus’a gitti. ‘Almanya’da Bedrettin Dalan ile buluştu’ haberleri yalandır."

“ASILSIZ İHBAR MEKTUPLARIYLA SUÇ ÜRETİLMEYE ÇALIŞILDI”
“Kamuoyunda internet andıcı olarak bilinen davanın, asılsız ihbar mektuplarına dayandırılarak mesnetsiz hazırlanan iddianamesi gibi, yurt dışına gitmediğim halde asılsız ihbar mektupları ile suç üretilmeye çalışılmasına rağmen, Cumhuriyet Savcılığı somut delilin olmadığını tespit ederek kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. İddianamede askeri hiyerarşi gizli bir örgüt gibi gösterilmiş ve takipsizlik kararına itibar edilmemiştir. İsimsiz iki ihbar mektubuna güvenildi. Bu ihbarcı subayın görevi, kimliği, söylediklerinin doğruluğu hiç araştırılmadı. İhbarcının genelkurmay karargahının çeşitli birimlerinde olan, yüksek rütbeli komutanların bile ulaşamadığı ayrıntılı bilgilere sahip olması dikkat çekicidir. Bu da, mektupların bir kişi tarafından değil, organize bir örgüt tarafından yazıldığı şüphesi doğurmaktadır."

“AVUÇ İÇİ VE PARMAK İZLERİNİN KİME AİT OLDUĞU BULUNAMADI”
“Tarafımın katkılarıyla hazırlandığı iddia olunan sözde İrticayla Mücadele Eylem Planı hakkında imajlarının alındığı 14 bilgisayarın üzerinde bahse konu sözde planın olup olmadığını bilirkişilere inceletilmiştir. Belgenin hazırlandığına dair bir ize rastlanmadığını tespit etmiştir. Üç kişilik bilirkişi heyetince hazırlanan raporda; belgenin şekil açısından askeri yazışma tekniklerine uymadığı, üzerinde resmi evrak niteliği kazandıracak herhangi bir kaydın yer almadığı, kullanılan bazı ifade ve kısaltmaların askeri yazışma kurallarına uymadığı ve buna ilişkin yönergelere aykırı olduğu hususları belirtilmiştir. Ayrıca Askeri Savcılık tarafından soruşturmaya esas belge üzerinde yaptırılan parmak izi araştırması sonucu tespit edilen dokuz parmak izi ve beş avuç içi izi sahibinin tespit edilemediği kararında yer almıştır.”

“4 İNTERNET SİTENİN KURULMASINA ONAY ALMAK İÇİN ANDIÇ HAZIRLANDI”
“İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın nerede, kimler tarafında hazırlandığını en iyi bilen ihbarcının ortaya çıkarılarak gerçeğin tüm kamuoyunun önüne koyulacağına ve sahte belgeleri kim veya kimler ne maksatla ürettiğini ve mağduriyetime sebep olanların ortaya çıkarılacağına inanıyorum. Dört adet yeni internet sitesi kurulmasına ilişkin onay almak amacıyla andıç hazırlanmış, uygulama emri hazırlanmamış ve bu dört site hiçbir zaman için faaliyete geçmemiştir. Bu andıç ile kapatılan internet sitelerine hukuki koruma sağladığını iddia etmenin zorlama bir isnat olduğunu değerlendiriyorum.”

“İRTİCAYLA EYLEM PLANINA İLİŞKİN BİR BELGE BİLE BULUNAMADI”
Bakıcı’nın ardından söz alan avukat Mahir Işıkay, iddia makamını eleştirerek, “Örgüt ara yöneticisi diye bir suç vasfını biz hiç duymadık. Müvekkilim aynı hükümet döneminde iki kez rütbe almıştır. İrticayla mücadele eylem planına ilişkin bir tane bile belge bulunamadı. Olmayan bir şeyi bulamazsınız zaten. Müvekkilimin yakalama kararının kaldırılarak hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.

YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KONULDU
Mahkeme Sanık Bakıcı’nın savunmasının alınmış olması sebebiyle yakalama kararının geri alınmasına ve sanığın serbest bırakılmasına karar verdi. Duruşmalara katılma zorunluluğu da kaldırılan sanık Bakıcı hakkında yurt dışına çıkış yasağı konuldu. Sanık Bedrettin Dalan’ın mazeretini kabul eden mahkeme duruşmayı erteledi.

GIYABİ TUTUKLAMA KARARI KALDIRILMIŞTI
Bakıcı hakkında “İnternet andıcı” davasında 8 ağustos 2011’de yakalama kararı çıkarılmış, yokluğunda tutuklama kararını ise kapatılan Özel Yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi 30 Aralık 2011’de vermişti. Avukat Mahir Işıkay, Bakıcı hakkındaki gıyabi tutuklama ve yakalama kararının kaldırılması için yargılamanın bir üst mahkemesi olan İstanbul 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştu. Talebi değerlendiren İstanbul 7’nci ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz Şubat ayında Bakıcı hakkındaki gıyabi tutuklama kararını kaldırmıştı. Mahkeme, yakalama kararının yargılama aşamasında çıkarılmasından dolayı, bu talebin davanın görüldüğü İstanbul 6’ncı Ağır Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmişti.
(İHA)