KTÜ Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Yılmaz, Türkiye’nin dünya madenciliğinde üretim değeri itibariyle de 10’uncu sırada bulunduğu belirtildi.
KTÜ Maden Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Yılmaz, dünyada ticareti yapılmakta olan 90 çeşit madenden 60’ına Türkiye’nin ev sahipliği yaptığını kaydederek, “Ülkemiz, dünya madenciliğinde adı geçen 132 ülke arasında, üretim değeri itibariyle 10’uncu sırada yer almaktadır. Dünyada ticareti yapılmakta olan 90 çeşit madenden 60’ına ülkemiz ev sahipliği yapmaktadır. Dünya metal maden rezervlerinin yüzde 0,5’i, endüstriyel hammadde rezervlerinin yüzde 2,5İ, kömür rezervlerinin yüzde 1’i ülkemizde bulunmaktadır. Dünya bor rezervlerinin yüzde 72’sine sahip olan ülkemiz bu oranla ülkemizde ilk sırada yer almaktadır. Özellikle bor, toryum, linyit, mermer, manyezit, nadir toprak elementleri, zeolit, trona, barit, feldspat ve sodyum sülfat gibi madenlerde önemli miktarda rezerve sahip olduğumuz ve rekabet gücümüzün yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu kadar önemli olan madencilik sektöründen yeterli ölçüde yararlanabiliyor muyuz ? ülkemizin maalesef maden kaynaklarından yeterli ölçüde yararlandığını söylemek zor” dedi.

“ÜLKEMİZDE GSMH İÇİNDE MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN PAYI YÜZDE 1,5 SEVİYESİNDEDİR"
Türkiye’de GSMH içinde madencilik sektörünün payı yüzde 1.5 seviyede olduğunu kaydeden Yılmaz, “Ülkemizde Gayrı Safı Milli Hasıla (GSMH) içinde madencilik sektörünün payı yüzde 1,5 seviyesindedir. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 5-6 civarındadır. Diğer kelimelerle madencilik sektörü ekonomimizin içinde yeterli katma değer üretecek seviyenin oldukça altındadır. Ülkemizin kalkınması, enerjide dışa bağımlılığın azalması, yerli enerji kaynaklarımıza ve madenlerimize gerekli önemin verilmesi ile ancak mümkündür. Bunun için; ülkemizi hammadde üretip satan bir ülke olmaktan süratle çıkartıp, dünya pazarından katma değeri yüksek, son ürünlerde söz sahibi bir ülke konumuna getirilmesi için gerekli tedbirlerin alınması. Maden ürünlerinin yeni kullanım alanlarının belirlenmesine yönelik bilimsel ve teknolojik araştırmaların yapılmasının teşvik edilmesi. Her sene on milyarlarca dolar ödeyerek dışarıdan satın aldığımız maden ve madenciliğe dayalı kendi kaynaklarımızdan karşılayabilmemiz için ülkemizde maden aramacılığının ve üretimin teşvik edilmesi. Enerjide dışa bağımlılığımızı azalmak için 10 milyar tonun üzerinde linyit kömüre potansiyeline sahip olmamız çok büyük bir şanstır. Yerli kömürün elektrik üretimindeki payını süratle yükseltmek için gerekli çalışmalara vakit kaybetmeden başlanılması. Sektörün canlanması ve gelişmesi için bürokrasiyi azaltacak uygulamaların hayata geçirilmesi, yeni teşvik tedbirlerin alınması. Özellikle Soma ve Ermenek kazalarından sonra gündeme gelen iş güvenliği tedbirleri çerçevesinde uygulamaya sokulan yasal düzenlemeler sektörü bir anda yüksek mali yükümlülük altına sokmuştur. Bu konuda elverdiği ölçüde tedrici bir geçiş sürecinin uygulamaya sokulması ön tedbirler arasında sıralanabilir” diye konuştu.
(İHA)