Kayseri'de Abdullah Gül Müzesi açıldı. Törene 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üniversite öğrenciliği yıllarından beri şahsen yol arkadaşı olduğumuz Sayın Abdullah Gül'ü ayaklı bir kütüphane olarak biliyoruz. Sayın Gül'ün yarım asrı bulan birikimini de yansıtan bir eser olacak" dedi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yaptığı konuşmada, "Mevcut sorunları zamanında aşmalıyız ki sorunlar birikmesin. Bunun için demokrasinin reformcu bir niteliği vardır. Nasıl yaptığınız şeyler köklü bir reform süreci içerisinde bizi ileri taşıdıysa da yine aynı şekilde her şeyi en iyi yapmak için bu reform süreci gerçekleşecektir. Bu içinde yaşadığımız dönemi süratle atlatacağız ve Türkiye en parlak dönemlerini yaşayacaktır" ifadelerini kullandı. Başbakan Binali Yıldırım da, "Bu müze Türkiye'nin siyasi tarih müzesi olma özelliğini de taşıyor. Türkiye siyasi tarihi en güzel şekilde anlatılmış. Biz mazisi olan atiyiz. Gençlerimize gelecek kuşaklara geçmişte yaşanan acı olayları güzel olayları hatırlatmak için bu ve buna benzer eserlere ihtiyaç var" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Abdullah Gül Müzesi'nin açılış törenine katıldı.

YILDIRIM: DEMOKRASİ TARİHİMİZDEKİ ÖNEMLİ KESİTE ŞAHİTLİK EDECEK

Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarının satırbaşları şöyle: 

"Tüm yol arkadaşlarımız burada. İlk günden bu yana olduğu gibi, birlikte bir aradayız. Daha ilk günden partimizin kurucusu, liderini partiden uzak tutmaya çalışan bir hukuk faciasından başlayıp birçok engellemeleri birlikte yaşadık. En son 15 Temmuz'daki darbe girişimine kadar uzanan vesayet heveslilerinin marifetleri saymakla bitmez. Bu kumpaslar, oyunlar 14 yıllık iktidarımızda hep vardı. Sayın Recep Erdoğan ve Sayın Abdullah Gül buna en büyük katkıyı vermiştir.

Bu müze Türkiye'nin siyasi tarih müzesi olma özelliğini de taşıyor. Türkiye siyasi tarihi en güzel şekilde anlatılmış. Biz mazisi olan atiyiz. Gençlerimize gelecek kuşaklara geçmişte yaşanan acı olayları güzel olayları hatırlatmak için bu ve buna benzer eserlere ihtiyaç var.

Sayın Abdullah Gül'ün hayatı ve siyasette izlediği yol, yaptığı sunumlar da yer almaktadır. Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi ülkemizde az bulunan tematik müze ve kütüphanelerden birisi olmaya adaydır. Burada 15 Temmuz alçak darbe girişimini müzede ayrı bir bölüm olarak ele alınması ve gelecek kuşaklara aktarılması yönündeki gayretlerden dolayı teşekkür ediyorum. 

Dünyanın güçlükle anlayabildiği aziz Türk milleti silaha, tanka, topa karşı iman gücüyle, memleket, bayrak sevdasıyla meydana inmiş, darbecilere darbeyi indirmiştir. Ülkemizin birliği, bütünlüğü, bekası için, 15 Temmuz gecesi verilen kurtuluş mücadelesi sırasında hayatını kaybeden bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.

Ben 15 Nisan 2017'den itibaren Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi'nin ziyaretçi akınına uğrayacağını düşünüyorum. Ziyaretçiler burada demokrasi tarihimizdeki önemli bir kesite şahitlik edecektir."

GÜL: BU MÜZE HEPİMİZİN HATIRALARINI YANSITIYOR

11. Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşmalarının satırbaşları şöyle:

"Bu müzeyi 24 Temmuz'da açacaktık. Ama bildiğiniz olaydan dolayı bunu erteledik. Bu müze fikri, gerek Dışişleri, gerek Cumhurbaşkanlığı dönemimde, yurtdışı seyahatlerinde önemli müzeleri ziyaret ettim. Bu tip müzelerin geleneği doğulan yerde, büyüyen ve siyasetçi olarak temsil ettiğiniz yerlerde oluyor. Bu müzeyi Kayseri'de yapmayı kararlaştırdığımda hukuki düzenlenlemeyi de yaptım. Böylelikle bu gelenek Türkiye'de de oluşmuş olur. Uzun yıllar sonra da diğer Cumhurbaşkanları için de tekrarlanır. 

Buranın hikayesi anlatıldı. Burayı değerlendirmekle ilgili ismimi taşıyan üniversiteyi kurduk. Daha sonra burayı müze yaptık. Bu şehirden birçok değerli devlet adamları, siyasetçiler, sanayiciler, işadamları hep çıktı. En büyük özelliği de bu şehrin hayırseverliğiyle ortaya çıkması. Zaman zaman acı tarihimize de örnek oldu. Celal Bayar buradaki hapishanede bir dönemini geçirdi.

Burası sadece benim şahsımla ilgili müze olması ötesinde, bir siyasi tarih müzesi olarak düşündük. Bu müzeyi gezenler kısa süre içerisinde kompakt bir Türkiye tarihini burada görebilirler. Daha sonra da benimle ilgili bölümler var. Her ne kadar benim ismimi taşıyorsa da bu müze hepimizin hatırlarını yansıtmakta. Bütün bunları yaparken, hep gurur duyduğumuz işler yaptık. Tabular hep beraber yıktık, tarihe gömdük. Türkiye'yi ekonomik anlamda geliştirdik. Dış politikada çok güzel işler yaptık; doğu ile de batı ile de ilişkilerimizi olağanüstü geliştirdik. 

Tarihte inişler çıkışlar söz konusu. Bizim yakın tarihimizde de var. 60'lar, 80'ler var... 28 Şubat dönemleri var. Bunlar hep ara dönemler olarak kaldı, bunları aştık ve Türkiye'yi ileri taşıdık. 15 Temmuz'da haince ve rezilce gerçekleştirilen bu olayı da geride bırakacağız. 14 Temmuz'da bu organizasyonu yapmak için Erol Olçak ile toplantı yapmıştık. Her şeyi planladığını, ne güzel olacağını söylemişti. Ertesi gün maalesef kendisini kaybettik, şehit oldu. Suçlu ve suçsuzu titizlikle ayıklayıp, suçluya gerekli cezaların verileceği herkesin emin olduğu husustur. 

Müzede sergilenenler gösterecek ki demokrasi devamlı bir mükemmelleşme süreci demektir. En iyiyim diyenler de kendilerini geliştirmek zorundadır. Bu süreçte istişareler, eleştiriler, özeleştiriler olur ve hep ileri gidilir. Mevcut sorunları zamanında aşmalıyız ki sorunlar birikmesin. Bunun için demokrasinin reformcu bir niteliği vardır. Nasıl yaptığınız şeyler köklü bir reform süreci içerisinde bizi ileri taşıdıysa da yine aynı şekilde her şeyi en iyi yapmak için bu reform süreci gerçekleşecektir. Bu içinde yaşadığımız dönemi süratle atlatacağız ve Türkiye en parlak dönemlerini yaşayacaktır."

ERDOĞAN: SAYIN GÜL'ÜN YARIM ASIRLIK BİRİKİMİNİ YANSITACAK

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Ülkemizde siyasi tarih müze geleneği yavaş yavaş oluşmaya başladı. Abdullah Gül Müze ve Kütüphanesi'ni bu geleneğin en önemli temsilcisi olarak görüyorum. Arzu edilirse tüm Cumhurbaşkanlarımız adına kurulacak her türlü desteği sağlıyoruz. 

Dünyada bıracağımız hoş sadaların böyle güzel mekanlarda gelecek nesillere aktarılması, kültürümüze ve medeniyetimize yapılacak en önemli katkıdır. Tarihimizi kayda geçirme yaşatma ve gelecek nesillere aktarma konusunda aynı başarıyı gösteremiyoruz. Elimizin altında dünyanın en düzenli ve kapsamlı devlet kayıtları olan Osmanlı arşivleri bulunuyor. Bunu da doğru dürüst değerlendiremedik. Osmanlı arşivlerindeki belgelerin hurda niyetine satılmasının utancını bile yaşadık. Hükümetimiz döneminde dijital arşiv konusuna özen verdik. 

Üniversite öğrenciliği yıllarından beri şahsen yol arkadaşı olduğumuz Sayın Abdullah Gül'ü ayaklı bir kütüphane olarak biliyoruz. Sayın Gül'ün yarım asrı bulan birikimini de yansıtan bir eser olacak. 

Abdullah Gül kardeşimle beraberliğimiz AK Parti'nin kuruluşundan çok öncesi 1960'lı yıllara kadar uzanır. Siyasi yol arkadaşlığımız Abdullah Bey'in milletvekili adayı olduğu 1991 yılından beri başlamış ve devam etmiştir. Abdullah Gül kardeşim AK Parti'nin kuruluşunda ve iktidara gelmesinin ardından beraber olduğumuz, hatta ilk güçlü mitingimizi yaptığımız il Kayseri olmuştur.

2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi ve sonrasında en ibretlik hadiseleri yaşadık. Cumhuriyet mitingleri ve 27 Nisan bildirisiyle meydan okumaya dönen bu seçim süreci 367 garabetiyle trajikomik bir hale dönmüştür. Bu ülkeye bu da yaşatıldı. Biz de demokrasi ve milli iradeye karşı saldırılara cevabımızı Abdullah Bey'i aday göstererek verdik. Görevi yürüttüğü yıllarda Türkiye'nin çok önemli değişim, dönüşüm, yeniden yapılanma süreci olmuştur. Biz Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık makamı dayanışmasıyla bu süreçleri geçirdik. 

Türkiye vesayetin değil, milletin cumhurbaşkanlığına giden bu yolda ilk adımları Sayın Abdullah Gül'le atmıştır. Ülkemizin son yıllarda yetiştirdiği siyaset ve devlet adamlarından olan Abdullah Gül kardeşimin milletimde müstesna yer edindiğine eminim. 

Bu müze Türkiye'nin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından çok önemli. 1960'lı yılların sonunda yeni bir anlayışın doğduğunu görüyoruz. Bir yanda gönüllerimizi coşturan dava diğer yandan sanayileşmeyi, gelişmeyi hedef gösteren büyüklerimizin telkinleriyle bütünleştik. Hem gönlümüzü, hem zihnimizi geliştirecek hangi kaynağı bulursak zenginleşmeyi hedefledik. Hem manevi dünyamızı tahkim edecek, hem teknik kapasitemizi artıracak çalışmalara ağırlık verdik.

Siyasetin dikensiz bir gül bahçesi olmadığını da attığımız adımlarla tecrübe ettik. 1997 yılı bizim için kırılma noktası oldu. Bu süreçte gönlümüz kırıldı ama milletimizle olan bağımız güçlendi. Abdullah Gül Bey ve diğer kardeşlerimizle yürüttüğmüz mücadele 2002 yılında tek başına iktidarla neticelendi. 14 yıl geride kaldı. Bu 14 yıl Türkiye'nin en büyük değişimlerini yaşadığı dönem oldu.

Kendisine şükranlarımı sunuyorum. Bu süreç içerisinde önümüzü kesme gayretlerinde son adım 15 Temmuz darbe girişimi olmuştur. İçeriden ve dışarıdan atılan bu adımla önümüzü kesmeye çalışanlar milletimizin Hakka yürüyüşüyle bunu başaramadılar. İstediğiniz kadar tanklara, toplara, F-16'lara sahip olun ama biliniz ki, bir milletin ölümü öldürmesi onun karşısında hiçbir şeyi varlık olarak koyamazsınız. 16 saatte darbeyi kendi lehine darbeye dönüştürdü."