PKK terör örgütünün 2012 yılına yönelik çok ses getirebilecek eylem tasavvurları bulanabileceğini söyledi ve "2012 yılını kendileri için adete bir ölüm kalım yılı olarak ilan etmiş olsa bile örgüt, Türkiye'nin de bir devlet olarak bütün kurumlarıyla buna karşı aldığı tedbirler vardır; kimsenin endişe etmesine de gerek yoktur" diye konuştu.

Bakanlar Kurulu sonrasında açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, toplantının öncelikle konularından bir tanesinin PKK terör örgütü tarafından kaçırılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün olduğunu söyledi. Arınç, Aygün'ün PKK'lı teröristler tarafından kaçırılmasıyla ilgili olarak, "Gerçekten çok çirkin ve terörün hangi boyutlara ulaşacağını göstermesi bakımından fevkalade vahim bir durumdur. Bir milletvekilimizin, halkın reyleriyle parlamentoya gelmiş bir arkadaşımızın bir akşam özgürlüğünden mahrum edilmesi ve amacı ne olursa olsun şuana kadar serbest bırakılmaması fevkalade vahimdir, çirkindir, bunu şiddetle kınadığımızı ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

Olayla ilgili olarak Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in Bakanlar Kurulu'na bilgi sunduklarını belirten Bülent Arınç, olayın görgü tanıklarının ve bir gazetecinin verdiği bilgilerin Valiliğin söyledikleriyle örtüştüğüne dikkat çekti. Olayın bütün imkanlarıyla takip edildiğini dile getiren Arınç, "Sayın milletvekilimizin en kısa sürede özgürlüğüne kavuşturulacağı ümidiyle her an bu çalışmalar Sayın Başbakanımız tarafından ciddiyetle takip edilmektedir" dedi.

Arınç, emniyet güçleri tarafından teröristlere karşı bir eylem ve harekat yapılabilmesinin gündemde olduğunu hatırlatarak, fakat bunun milletvekilinin can güvenliğini tehlikeye atabileceğini söyleyerek, "Dolayısıyla bir eylem, bir aksiyon, bir harekat yerine milletvekilimizin en kısa sürede özgürlüğüne kavuşması amaçlanmaktadır. Bu konuda hassasiyetimizin ben dikkatle takip edileceği umudundayım" şeklinde konuştu.

Bugüne kadar AK Partili il ve ilçe başkanlarının, belediye başkanlarının, kaymakamların ve öğretmenlerin de PKK terör örgütü tarafından kaçırıldığına dikkat çeken Arınç, Aygün'ün kaçırılmasıyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Pek çok arkadaşımızın, pek çok vatandaşımızın, pek çok yurttaşımızın örgüt tarafından bazen haraç almak adına, bazen siyasi propaganda yapmak amacıyla, bazen de korku ve dehşet salmak, bölgede etkinliğini pekiştirmek amacıyla bu tür olaylara bizzat dahil olduğunu biliyoruz.

Bu tür olayların örgüt tarafından işlendiğini biliyoruz. Ancak bir milletvekilimizin, yani bir parlamenterin bu şekliyle kaçırılmış olması elbette olayın üzerinde durulacak bir konudur. Hem olayı kınıyoruz, hem de arkadaşımızın biran önce aramıza kavuşmasını diliyoruz. Biran önce de bu tür olayların kesinlikle sonlandırılması için bütün çalışmalarımızı yaptığımızı ve tedbirlerimizi aldığımızı ifade etmek istiyorum."

"İSTİHBARAT BİRİMLERİ HERGÜN YENİ STRATEJİ GELİŞTİRİYOR"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, açıklamalarının ardından ise gazetecilerin soruralarını cevaplandırdı. Arınç, bir gazetecinin, PKK terör örgütünün taktik değştirdiği ve 15 Ağustos tarihinde yeni eylemlerin olup olmayacağı yönünde bilgiler olup olmadığını sorması üzerine, şunları söyledi:

''İstihbarat kurumlarının hem bu yıl hem de geçtiğimiz yıllar hem de önümüzdeki perspektif için örgütün faaliyet alanını, yaptıkları çalışmaları, stratejilerini analiz ediyor, bunlara göre her gün, her an yeni tedbirler ve stratejiler geliştiriyor. Hüseyin Aygün'ün kaçırılması 15 Ağustos'a yönelik bir eylem midir? Bütün bunlar başka ihtimallerle birlikte değerlendiriliyor, ama ortada bir sonuç var, o sonuçta sayın milletvekilimizin özgürlüğünden mahrum edilmesi ve kaçırılmasıdır.

Şüphesiz örgütün 2012 yılına yönelik daha çok ses getirecek eylemler, kişilere, gruplara, siyasi partilere yönelik bir takım eylem tasavvurları bulunabilir. Bunları tek tek açıklamam her halde doğru olmaz. Ancak iyi bir istihbaratla, iz takibiyle pek çok eylemin de çok önceden önlenebildiğini biliyoruz, özellikle patlayıcılar, uyuşturucu nakilleri, hedef alınan kişiler ve kurumlara karşı koruma tedbirlerimiz sürekli geliştiriliyor. 2012 yılını kendileri için adete bir ölüm kalım yılı olarak ilan etmiş olsa bile örgüt, Türkiye'nin de bir devlet olarak bütün kurumlarıyla buna karşı aldığı tedbirler vardır, kimsenin endişe etmesine de gerek yoktur."

DÜŞÜRÜLEN UÇAK

Bülent Arınç, başka bir gazetecinin, "Türk uçağı Suriye havasahasında mı yoksa, uluslararası havasahasında mı düşürülmüştür?" şeklindeki sorusu üzerine ise daha önce bu konuda bilgi verdiğini hatırlatarak şunları kaydetti:
"O günden bu yana özellikle bazı gazetelerde, bir veya iki gazetede iki şey söylenip yazılıyor. Bir; Türk Silahlı Kuvvetleri Hükümeti yanılttı. En masumane tabiriyle. Yani buna inandırdı ve hükümette bunun üzerinde ısrarcı oldu. Böyle birşey kesinlikle söz konusu değil. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni temsilen yapılan açıklamanın yanında sayın Başbakanımız ve hükümetimiz de böyle bir şeyin kesinlikle söz konusu olmadığını ifade ediyor.

Yine de bir veya iki gazetemizde düşürülen uçağın Suriye havasahasında veya karasularında düşürüldüğü iddia ediliyor. Bizim elimizdeki bilgilerin aksini kanıtlayacak hiçbir resmi bilgi ve belge yok. O da şudur; uçağın rotası bellidir, vurulduğu yer ve uçağın düştüğü yer de kilometre olarak bellidir. Bütün bunların aksine yorumlar yapmak suretiyle ve bir hayali rapordan bahsedilmek suretiyle bu uçağın aslında Suriye karasularında veya havasahasında düştüğü ifade ediliyor. Bunlar kesin verilere bağlanmış ve bizim radarlarımızın veya elimizdeki belgelerin aksini gösterecek nitelikte hiçbir resmi yanı olmayan yorumlardan ibaret, sözler ve hareketlerdir.

Bize göre vurulan yer, düşülen yer bellidir. Ve biz kendi radarlarımızın kaydettiği görüntülerin dışında bize katkı sağlayacak başka üçüncü ülkelerin de kayıtlarını elde etmeye çalışıyoruz. Bunların ulaşabildiklerimiz var, ulaşamadıklarımız var. Ama eğer bunun aksi olsaydı, yani uçağmıız Suriye havasahasında düşürülmüş olsaydı bu Suriye'yi haklı göstermek için yeterlimiydi?

Çünkü, havasahasının ihaleli her ülkede kolaylıkla olabilmektedir. Özellikle jet uçaklarının kendi süratleri dikkat edildiğinde, Rusya'nın Türkiye havasahasını, Suriye'nin Türkiye'nin havasahasını, Yunanistan'ın Türkiye'nin havasahasını veya bizim onların havasahalarını zaman zaman ihlal ettiğimiz söz konusu olabilir. Ama bu konuda yapılacak şey, hemen füzeyle veya bir başka şeyle düşürmek değil, öncelikle ikaz etmektir. İkazın arkasından uçakları göndermektir. Onun arkasından başka eylemde bulunmaktır. En sonunda da bir tecavüz durumu varsa o uçağın bir şekilde düşürülmesidir.

Bunların hiçbirisine gitmeden Suriye'nin uçağımızı düşürmüş olmasını, meşru, haklı, makul kabul edebilir misiniz? O yüzden, 'yok orada değil, burada düşürülmüştür' şeklinde bir senaryoyu önümüze getirenlerin öncelikle buna da cevap vermeleri gerekir. Sorunun cevabı belki şununla bitmelidir; Elimizde bulduğumuz uçağa ait parçalar üzerinde çalışmalar henüz sonuçlanmamıştır. Sonuçlandığı takdirde de elbette hükümetimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri bunun sonuçlarını açıklayacaktır."

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcılığı'na yapılan atamayla ilgili bir soru üzerine de, "Bir memurun tayiniyle ilgili bir konuyu, veyahut da atanmış olmasından 'doğru mu, yanlış mı' şeklinde sonuç çıkarılmaya çalışılan bir konuyu Bakanlar Kurulu'nun gündemine almak herhalde doğru değil. Yani bu her defasında konuşulabilecek bir gündem, bir ağırılklı madde değildir. Benim geçtiğimiz gün bir Ankara temsilcileriyle ilgili bir iftarda yaptığım konuşmalar gazetelerde eksik-fazla yayınlandı. Onların üzerine birşey koymak niyetinde de değilim" diye konuştu.

HÜSEYİN ÇELİK'İN SÖZLERİ

Başbakan Yardımcısı Arınç'a, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in, "Birkaç Mehmet öldü diye Meclis'i olağanüstü toplayacak halimiz yok" şeklindeki sözleri hatırlatıldı. Arınç, bu konunun Bakanlar Kurulu'nda gündeme gelmediğini fakat Hüseyin Çelik'le konuştuğunu söyleyerek, "Hüseyin Çelik Bey'in konuşmasının tamamını aldığınız zaman, böyle yanlış bir anlam çıkarılması mümkün değildir. Meclis'in toplanması ve Cumhuriyet Halk Partisi tarafından olağanüstü toplantıya çağrılmasının gereksizliğini anlatırken çok önemli birkaç cümle kurmuş Sayın Hüseyin Çelik. Bence bunların tamamını aldığınız zaman Mehmetçiği veya Mehmetleri veya şehit olan kardeşlerimizi küçümsemek gibi bir anlam kesinlikle çıkarılamaz'' şeklinde konuştu.

SURİYE MÜLTECİLERİN SAYISI 59 BİN 166

Suriye'den Türkiye'ye kaçan sığınmacıların tam sayısı hakkında bir soruya da cevap veren Arınç, hasta ve refakatçılar da dahil olmak üzere şuan itibariyle 59 bin 166 Suriyeli'nin bulunduğunu kaydetti. Arınç, Türkmen köylerine yapılan saldırıların ardından bu sayının daha da artabileceğini söyleyerek, "Biz, özellikle Halep'te yaşanan son gelişmelerden ve Bayırbucak Türkmenlerine yönelik son tecavüzlerden sonra bu sayının daha da artabilceğini öngörüyoruz. Şu anda Gaziantep, Karkamış, Nizip ve Osmaniye cihetlerinde yine barınmacılar için hazırlıklar yapılmaktadır. Umarım ki düşüncelerimizin aksi gerçekleşir ve Suriye'den sığınmacı olanlar Türkiye'yi bir kurtarıcı olarak görmezler ve orada da sukunet, huzur ve istikrar avdet eder" diye konuştu.

SURİYE'YE TAMPON BÖLGE İHTİMALİ

Bülent Arınç, bir gazetecinin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Türkiye'ye ziyareti sırasında Suriye sınırına bir tampon bölge kurulmasının gündeme gelip gelmediğini sorması üzerine şunları kaydetti:

"Sayın Clinton ile Sayın Davutoğlu'nun basın toplantısını her halde herkes takip etti, burada yapılan konuşmaları bütün dünyaya mesaj olarak geçti. Burada özellikle Suriye halkının çektiği açıların kısmen de olsa hafifletilmesi ve Esed yönetimine baskı uygulanması amacıyla Türkiye tarafından alınan önemlerin etkinliği gözden geçirilmiş, insani yardımlar başta olmak üzere önümüzdeki dönemde atılabicek adımlar konusunda görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Burada tampon bölge veya uçuşa yasak bölgeleri içerisine alabileceğimiz cümle her iki ülkenin ilgili birimlerinin yetkililerinden oluşan heyetlerin biraraya gelip durum değerlendirmesi ve gelişen durumlar karşısında da farklı senaryolar dahilinde planlar yapması üzerinde mutabık kalınmıştır. Yoksa spesifik olarak tampon bölge veya bir başka gelişme söz konusu edilmemiştir. Bundan sonra daha etkin işbirliği yapılacak. İki ülkenin yetkilileri sık sık bir araya gelmek suretiyle Suriye'deki gelişmeleri ve bunlara karşı alınabilecek önemleri senaryolar ve planlamalar dahilinde öngörmüş olacaklardır."