İyi bir eğitim, şehirlerin ve bölgelerin doğru planlamasının önünü açan konuların özünü oluşturmaktadır. 

Türkiye, gerek tarihsel gerekse kültürel açıdan farklı etkenlerin bir arada buluştuğu önemli bir merkezdir. Ancak şehir planlama ya da kentsel dönüşüm konuları, ülkenin gündeminde uzun yıllar boyunca yer almamıştır. Bu noktada “günü kurtarma” politikalarının uygulandığı rahatlıkla ifade edilebilir. Günümüzdeki çarpık kentleşmenin de yaygın ve ekseriya uygulanmış olmasının temel nedeni olarak, bu iş ve hizmet alnına gereken itinanın gösterilmediği neden olarak belirtilmektedir. 

2000’li yıllardan itibaren, “milenyum çağı” denilen süreçle beraber Türkiye’de şehir planlama ya da kolları hakkında fikir edinimleri daha çok belirginleşmeye başlamıştır. İnsanlar bu sektöre daha çok yönelmiş, kalitenin artırılması fikri bu dönemde gelişmiş ve en önemli unsur olan eğitimin, hatta doğru eğitimin verilmesi fazlaca önem kazanmıştır. 

Birçok üniversite, Şehir ve Bölge Planlama bölümünü 1970’lerden itibaren faaliyete geçirmiştir. Kısacası bu süreç 40 seneyi aşkın olarak kabul edilebilir. Ancak, tarihsel açıdan bu süreç özünde kısa bir dönem olarak kabul edilebilir. O zaman kadar şehir planlamasına gereken önemi göstermekten imtina edilmesi, uzun yıllar ülkemizde büyük sorunlar oluşmasının önemli nedenleri arasında yer alabilir. 

Üniversitelerde ilgili bölümlerin yaygınlaşması ile, iyi bir eğitim süreci başlamış ve günümüzün iyi şehir plancıları ya da şehir planlama şirketleri, sürecin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde üniversitelerin sayısı artmış, Türkiye’nin farklı kentlerinde şehir planlama ve imar planı alanlarında açılan bölüm sayısı artmıştır. Ancak bu durum bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlardan bazılarını tecrübeli Şehir Plancısı Bilge Hakan Açıl şöyle yorumlamaktadır: Ülkemizdeki üniversitelerin alanımız ile ilgili verdiği eğitimlerin kalitesi iyi bir noktada denilebilir. Biz ya da bizim gibi bu işi mesleki hakkını vererek yapmaya çalışan kişi ya da kurumlar, bu eğitim ile beraber bu seviyelere ulaştık. Son yıllarda alanımızda teknolojik gelişmelerle beraber bir değişime açık yapı oluştuğu, yeni derslerin ortaya çıktığı bilinmektedir. Ancak bir yandan da üniversitelerin sayısının artırılması, özel üniversitelerin devreye girmesi, eğitim kalitesi konusunun masaya yatırılması gerekliliğini de bizlere düşündürmektedir. Ezcümle, fakültelerimiz gençlerimize yalnızca eğitimin değil; doğru, kaliteli ve çağın gereksinimine uygun bir eğitimin verilmesi konusunda öncülük yapmak zorundadır. Bu doğrultuda atılan adımları hem yaptığımız işin kalitesinin artması açısından, hem de sektörümüzün sağlıklı şekilde büyümesi açısından elzem kabul ediyorum. 

Hep derler ya, Napolyon keşke “para, para, para” dediği kadar keşke “eğitim, eğitim, eğitim” deseydi diye… İşte Açıl’ın açıklamalarında da desteklendiği gibi, şehir planlama sektöründe de her şeyin başı “eğitim, eğitim ve sonra bir daha eğitim…”