Konuya ilişkin yazılı bir açıklama yapan Burkay, tek tipçiliğin yanlılarının her alanda olduğu gibi bundan da rahatsız olduklarına dikkat çekti. Bazılarının bunu da karşı devrimci bir adım olarak nitelediğini dile getiren Burkay, bunun onlar açısından anlaşılır bir şey olduğunu ifade etti. Bu adımın gecikmiş olsa da demokratik yönden bir adım olduğunu anlatan Burkay, "Forma bir tür üniforma idi. Bir askeri okul öğrencisi olmayan çocukların ve gençlerin farklı biçimde giyinmeleri, özgürce bir tercihtir, bu giyim kuşamda da çok renkliliktir. Formayı savunan bazı kesimlerin bir gerekçesi ise farklıdır. Bunlar formanın sınıf farklarını gizlediği, bunun bir tür giyimde eşitlik görüntüsü yarattığı görüşündeler. Giyim serbest olunca yoksul çocuklarının iyi giyinme şansına sahip zenginler karşısında eziklik duygusu yaşayacakları görüşündeler. Bu gerekçe de okullarda formayı savunmak için yeterli değil. Toplumsal eşitsizlik, zengin ve yoksul arasındaki derin sınıf farkı bu ülkenin bir gerçeği ise bunu forma ile kapatma çabası hem mümkün değil, hem de bir tür ayıbını gizleme çabasıdır. Böyle bir durumda yapılması gereken, derin sınıf farklarını gidermeye, ulusal gelir bölüşümünü daha adil hale getirmeye elveren sosyo ekonomik politikaları devreye sokmaktır. Yoksul toplum kesimlerine çalışma hayatında, sağlık, eğitim, konut gibi alanlarda destek verme biçimindeki sosyal politikalar da bunun bir parçasıdır." dedi.

"ASIL EĞİTİMİN İÇERİĞİ DEMOKRATİKLEŞMELİDİR"

Giyim kuşamdaki serbestliğin eğitim alanındaki demokratikleşme adımlarından sadece biri olduğunu belirten Burkay, eğitimin genel yapısı göz önüne alındığı zaman, daha çok görüntüye ilişkin bir adım olduğunu kaydetti. Önemli olanın eğitimin asıl içerik olarak demokratikleşmesi olduğunu vurgulayan Burkay, şöyle devam etti: "Ülkemizde eğitimin asıl sorunu onun yıllar içinde adeta kireçlenmiş, donmuş ırkçı-şoven niteliğidir. En başta, okullarda okutulan tarihin gerçeklerle bir ilgisi yoktur. Irkçı, şoven masallarla çocukların beyni yıkanmaktadır. Okullarda çocuklara hâlâ her gün okutulan 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' andı bunun somut bir örneğidir. Geçmişini doğru biçimde bilmeyen nesiller bugünlerini ve yarınlarını da doğru biçimde düzenleyemezler."

Ülkenin çok renkli tarihi ve toplumsal yapısını yok sayan, ülke nüfusunun nerdeyse üçte birini oluşturan Kürt halkına ve diğer etnik gruplara ana dilde eğitimi yasaklayan, onların dil ve kültürlerini yok etmeye yönelik eğitim sisteminin, bu haliyle zaten sakat olduğunu ifade eden Burkay, bu giderilmeden demokratik olmasının mümkün olmadığını kaydetti. Burkay, sözlerine şöyle devam etti: "Böyle bir eğitim sistemi diğer halklara yönelik bir zulüm uygulamasıdır ve ülkenin çok renkli, zengin kültür hayatını çoraklaştırır. Tüm bu nedenlerle, asıl yapılması gereken mevcut eğitim sisteminin ırkçı-şoven içerikten arındırılması, bilimsel ve çağdaş ölçülere uygun biçimde demokratikleştirilmesidir. Ülke ve dünya tarihinin gerçeklere uygun biçimde yeniden yazılması bu adımlardan biridir. Ana dilde eğitim hakkının kısıtsız biçimde tanınması ve uygulamada bunu mümkün kılacak adımların atılması da bu demokratikleşmenin koşullarından biridir."