Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar,  Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Karadeniz ve Hazar Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonları Uluslararası Birliğinin (UBCCE) düzenlediği ''Düşük Karbon Ekonomisinde Rekabet Gücü: 2012 ve Sonrası için Beklentiler''  konferansına katıldı.

Yaptığı konuşmada Türkiye'de 19 milyonun üzerinde konut stoku bulunduğunu ifade eden Bakan Erdoğan Bayraktar, enerjinin yüzde 40'tan fazlasının konutlarda tüketildiğini, bugünkü konut stokunun enerjiyi savurduğunu, çok ciddi şekilde enerji kayıpları olduğunu söyledi.

Bakan Bayraktar, ''Eğer biz bu yılın başından itibaren uygulamaya başladığımız binalara enerji kimlik belgesi verilmesi ve eski binalara da yine önümüzdeki yıllardan itibaren enerji kimlik belgesi verilmesi stratejisini gerçek anlamda hayata geçirebilirsek bu, konutlarda yüzde 45-50 tasarruf sağlayacak. Bu da toplamda yüzde 20'lik bir tasarruf demek. Bu çok ciddi bir oran'' şeklinde konuştu.

Bakanlığının çalışmalarına değinen Bakan Bayraktar, Türkiye'nin, afet riski taşıyan bölgelerin dönüştürülmesi için büyük bir seferberlik yapması gerektiğini, ülkede 24 bin kilometre fay bulunduğunu, deprem aksı üzerinde bulunan çevreden başlamak üzere depreme dayanıksız, kaçak, eskimiş ve mühendislik hizmeti almayan yapıların yıkılması, yenilenmesi gerektiğini, bunun çevreye de çok ciddi fayda sağlayacağını söyledi.



Bakan Erdoğan Bayraktar, çevrenin sanayi, tarım ve enerji ile yakından ilişkisi bulunduğunu ifade ederek, ''Biz gelişmekte olan bir ülkeyiz. Gelişeceğiz, kalkınacağız, bir taraftan da atmosferi kirletmeyeceğiz, karbon salınımını azaltacağız'' dedi.

Dünyaya bakıldığında çevreciliğin son 30 yılda çok önem kazandığını dile getiren Bakan Bayraktar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Sanayileşen, kalkınan, gelişen ülkeler baktılar ki 'Biz dünyayı çok kirletiyoruz. Atmosfer kirlendi. Sıcaklık artıyor, buzullar eriyor. Dünyanın dengesi bozuluyor, bir taraftan çölleşme bir taraftan seller oluyor. Bunun artık durdurulması lazım' diye Kyoto, BM olsun ciddi şekilde başlarını ellerinin arasına koyarak düşünmek zorunda kaldılar. 'Emisyonu azaltalım' diye ciddi tedbirler alınmaya başladı.
Bizim doğanın, tabiatın kirletilmesinde çok fazla günahımız yok. Biz yeni yeni sanayileşiyoruz, gelişiyoruz. Esas itibariyle şu anda zengin ülkeler atmosferi, suyu, toprağı kirlettiler. Bugün de hala öyle... Bugün Türkiye'de emisyon gazı değeri ortalama 5 ton, karbondioksit, yıllık değer... OECD ülkelerinde bu oran ortalama 15 ton, Avrupa ülkelerinde 10 ton. ABD'de 19 ton, Kanada'da 17 ton. Biz dünyayı kirletme noktasında çok gerideyiz. Biz BM, Kyoto kararlarına uyuyoruz. Biz ülke olarak dünyanın bu hassasiyetine azami derecede dikkat gösterirken gelişmiş ülkelerin de bize ciddi manada yardım etmesi, bizi desteklemesi lazım. Bizim ürettiğimiz bir malı, aynı malı eğer Çin 20 liraya üretiyorsa, biz bunu 40 liraya üretirsek o zaman kalkınmamızda sıkıntı olacak demektir. Avrupa şimdi buzdolabını bize yaptırıyor, gelip otomobilleri burada yapıyor. Türkiye, çimento üretiminde dünyada 5'inci sırada ve biz çimentoyu yurt dışına biraz daha ucuz satıyoruz. Karbondioksiti bizim insanımız soluyor ama fiyat olarak da ihraç ederken daha ucuza veriyoruz. Mecburen... Çünkü bize döviz gelecek.''



Zenginlerin paylaşımı daha iyi yapması halinde dünyanın çok daha rahat edeceğini belirten Bakan Bayraktar, ''Bu süreçte Türkiye olarak çevre konularında üzerimize düşeni mutlaka yapacağız. Emisyon azaltımında, karbondioksit salınımında, bunları azaltmak için gerekli tedbirleri alacağız. Bakanlık olarak çok ciddi şekilde çalışıyoruz. Çevreyi koruyarak kalkınmak, gelişmek, insanlarımızı zenginleştirmek, ihracatımızı artırmak zorundayız. Bütün bu dengelere dikkat edeceğiz'' diye konuştu.

Bundan 20-30 yıl önce Avrupa'dan gelen gemilerin atıklarını bizim denizlere bırakıp gittiğini kaydeden Bakan Bayraktar, ''Şimdi Avrupa'nın, dünyanın dediği hususları biz elimizden geldiğince kabul ediyoruz. 'ABD, Çin, Hindistan da buna uysun' diyoruz. Onlar da uysun ki gerçekten dünyanın istediği çevre dostu bir dünya oluşabilsin'' dedi.

Bakan Bayraktar, Türkiye'nin, bulunduğu coğrafya itibariyle dünyadaki çevre hareketlerinden, karbon salınımından, atmosferin kirlenmesinden en çok etkilenen ülke konumunda olduğunu, buna çok dikkat ettiklerini söyledi.

Konferansın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Erdoğan Bayraktar, yabancılara toprak satışındaki kısıtlama oranına ilişkin, dünyada ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa gibi özgüveni yüksek ülkelerin mütekabiliyet şartı aramadan gayrimenkul satışı gerçekleştirdiklerini, kendilerinin ise Türkiye'nin stratejik konumu ve şartlarını dikkate alarak yabancılara mülk satışının önünü açmak için girişimde bulunduklarını anlattı.

Satışı yapılacak gayrimenkul türlerini konut ve iş yeri ile kısıtlamayarak çeşitlendirdiklerini söyleyen Bayraktar, ''Yabancılara toprak satışındaki kısıtlama oranı 2,5 hektardı. Bunu 30 hektara kadar çıkarabileceğiz. Ancak bu daha taslak halinde'' dedi. 
Bakan Bayraktar, 2012 başlarında sürecin tamamlanmasını beklediklerini belirtti.

Şu anda bakanlıklarının en önemli işinin, Türkiye'deki konut stokunu yenilemek olduğunun altını çizen Bakan Bayraktar, ''Bir saniye bile beklemeye tahammülümüz yok. Yasal prosedürü hazırlıyoruz'' diye konuştu.

Bu işi vatandaş desteği olmadan gerçekleştiremeyeceklerini vurgulayan Bakan Bayraktar,''Bu bakımdan yüreklenmiş vaziyetteyiz. Çünkü vatandaş bu konuda epey hazırlandı'' dedi.

Hazır Beton Birliğinin, 1988 öncesi binaların yıkılması önerisinin hatırlatılması üzerine Bakan Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu işte çok radikal ifadeler bizi sıkıntıya sokar. Türkiye'nin menfaatleri yönünden ne gerekiyorsa yapacağız. Bu işin ciddi mali boyutu var. Ülkemiz, geldiği nokta itibariyle kentsel dönüşüme, afet riski altındaki binaların dönüşümüne hazırdır.''

Bakan Bayraktar, Fransa meclisinde bugün görüşülecek yasa teklifiyle ilgili sorulan bir soru üzerine, ''Bugün Fransa'da oylama yapılacak. İnsanlığın düşüncesine çok aykırı, çok üzücü bir oylama... Bunun için de Türkiye olarak sıkıntılı, üzgün olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu Sarkozy'nin aczinin tezahürüdür. İnsanlıkla, düşünce özgürlüğüyle alakası olmayan bir olaydır '' dedi.