Fitre sadakası, Ramazan ayının sonuna yetişen ve temel ihtiyaçlarından başka en az nisab
mikdarı bir mala sahip bulunan her müslüman için verilmesi vacib olan bir sadakadır. Buna
yalnız "Fitre"de denir. Fıtrat sadakası, sevab için verilen yaratılış ikramı demektir.

Fitre sadakasının vacib olması, zekatın farz kılınmasından öncedir. Orucun farz kılındığı yıla
raslar. Bu bir yardımlaşmadır, orucun kabulüne ve can çekişme ile kabir azabından kurtuluşa
bir yoldur. Yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevincine katılmalarına bir
yardımdır. Bu yönü ile fitre sadakası, insanlık için bir hayır ve bir görevdir.

Fitre sadakası, Ramazan Bayramının birinci günü fecrin doğuşundan itibaren vacib olursa da,
bundan önce ve bundan daha sonra da verilebilir. Önceden verilmesiyle fakirler bayramlık
ihtiyaçlarını gidermiş olurlar.

(Üç İmama göre, fitre sadakası Ramazanın son akşamında güneşin batmasından itibaren vacib
olur. Bayramdan sonraya bırakılması ile bu sadaka düşmez, kaza edilmesi gerekir.)

Fitre sadakası, nisab mikdarı bir mala sahib olan her hür müslüman için vacibdir, ister çocuk
olsun, ister mecnun olsun...

Bunların velileri, bunların mallarından bu sadakayı vermezlerse, kendileri baliğ olduktan veya
iyileştikten sonra bu sadakayı ödemekle yükümlü bulunurlar. Bu mesele, İmamı Azam ile
İmam Ebû Yusuf'a göredir, İmam Muhammed ile İmam Züfer'e göre, bunlara fitre sadakası
vacib olmaz. Bu gibilerin babaları veya vasileri bu sadakayı onların mallarından verirlerse,
onu ödemek zorunda olurlar. Bu sadakayı onlar adına vermek, babalar üzerine vacib olur.
Fitrelerini babalar kendi mallarından verirler.

Bu nisabdan maksad, iki yüz dirhem gümüş veya yirmi miskal altın veya bunlann kıymetine
denk bir maldır. Bu mal, temel ihtiyaçlardan (borçtan, oturulan evden, ev eşyasından,
bineceği at ve kuşanacağı silahdan, ailesinin bir aylık veya bir yıllık geçiminden) fazla
bulunmalıdır. Bu fazla malların para veya ticaret malı olması şart değildir. Bu fazla olan mal
üzerinden bir yıl geçmesi de aranmaz.

İşte bu mikdar bir mala sahib olan her müslüman için zekat almak veya vacib olan sadakaları
kabul etmek haramdır. Üzerlerine kurban kesmek de vacibdir.
(Üç îmama'a göre, Bayram günü ile bayram gecesine mahsus olmak üzere, kendisi ile aile
halkının yiyeceklerinden ve temel ihtiyaçlarından fazla fitre mikdarı bir mala sahib olan bir
müslüman için fitre sadakası vacib olur.)

Ramazan Bayramının ilk günü fecrin doğuşundan önce vefat eden veya fakir düşen veya
fecrin doğuşundan sonra dünyaya gelen veya (İslama giren) bir müslümana fitre sadakası
vacib olmaz. Fakat fecirden sonra ölen bir müslümana vacib olur. Eğer vasiyet etmişse,

terekesinin üçte birinden ödenir. Varislerin kendi mallarından vermeleri de caizdir.

Nisab mikdarı mal, fitre sadakasının vücubundan sonra telef olsa fitre düşmez, çünkü
verilmesi için önceden bir imkan hasıl olmuştu. Zekat ise böyle değildir, onda kolaylığı
gerektiren bir imkan gereklidir.

Ramazanda bir özür sebebiyle oruç tutamayan kimseye de fitre sadakasını vermek vacibdir.
Hasta, yolcu ve takatsiz kalmış ihtiyar gibi...

Nisaba malik olan bir mü'min hem kendisi, hem bunak ve mecnun olan evladı, hem küçük
yaşta olan çocukları ve hem de hizmetinde bulunan köle ve cariyeleri için fitre sadakasını
vermekle yükümlüdür. Köle ve cariyeleri müslüman olmasalar da, bunlar için fitre vermesi
yine vacibdir. Fakat ticaret için olan köle ve cariyelerden ötürü fitre vermek gerekmez. Çünkü
bunlar zekata bağlıdırlar. Bir maldan hem zekat, hem de fitre vermek olmaz. Bunlar birleşmez.

Yukarıda açıklandığı gibi, İmam Muhammed'e göre, zengin olan çocuklar için de fitre
sadakası vermek babalarının malına düşen bir borçtur.

Fakir bir çocuğun babası ölmüş olursa veya fakir düşerse, dedesi (babasının babası) nisaba
malik ise, çocuğun babası yerine geçer ve fitre sadakasını verir. Bununla beraber sahih
görülen bir görüşe göre, bu çocuk için fitre vermek dedesi üzerine vacib olmaz.

Bir kimse, kendi zevcesinin ve akıl sağlığı yerinde büyük evladının fitre sadakasını vermekle
yükümlü olmaz. Çünkü bunlardan her biri kendi başına tasarruf hakkına sahib mükellef
kimselerdir. Onun için bunlardan her biri nisaba malik ise, zekatını kendi malından vereceği
gibi, fitre sadakasını da kendi malından vermekle yükümlüdür. Aynı zamanda sadakalarda bir
ibadet manası vardır. Koca, zevcesine ait bir ibadet görevini yüklenmek için evlenmemiştir.

Bir kimse, zevcesinin veya büyük yaştaki evladının fitrelerini onların izinleri ile kendi
malından verecek olsa yeterli olur. Bunlar kendi idaresinde ve geçimi altında bulundukları
takdirde izinleri olmaksızın vermesi de yeterlidir. Çünkü bu durumda adet bakımından izin
var sayılır. Aile arasında bulunan diğer şahıslar hakkında da hüküm böyledir. Gerçek yönden
veya adet bakımından izin gereklidir. Çünkü fitre sadakasında niyet bulunmalıdır, niyetsiz
verilemez. Böyle bir izin ise, niyet yerine geçer.

(İmam Şafiî'ye göre, zevcenin fitre sadakası, kendisi zengin olsa bile, kocasına aittir.
Kendilerine ücret tayin edilmeyen hizmetçiler hakkında da hüküm böyledir.)
Bir kimse, kendi geçimi altında bulunsalar bile, babasının ve annesinin fitre sadakasını
vermekle yükümlü değildir. Baba fakir olduğu halde mecnun ise, fitresini vermek zorundadır.

Fitre sadakası dört cins maldan belli bir mikdarda verilir. Şöyle ki: Buğdaydan yarım sa'(Irakî)
ki, beş yüz yirmi dirhem verilir. Buğday unu ile kavutu da, buğday hükmündedir. Arpadan,
kuru üzümden ve kuru hurmadan da bir sa'(bin kırk dirhem) verilir. Bunların yerlerine
kıymetlerinin verilmesi de caiz hatta daha faziletlidir. Fakat fakirlerin ihtiyacı bunların
kendilerine daha çok ise, o zaman kendilerini vermek daha iyi olur.(*)

Burada dirhemden maksad, zekat nisabında olduğu gibi, Şer'i dirhemdir. Bununla beraber her
beldenin Örfde kullandığı dirhem ölçüsünü esas kabul etmek gerektiğini söyleyenler de
vardır. Örfi dirhem daha fazla olduğu için, fitre sadakasını bundan vermek ihtiyata uygundur
ve ziyade sevabı vardır.

(Üç İmama göre, fitre sadakası buğdaydan da bir sa'dır. Fakat bu sa'dan maksad, Irak sa'yi
değil, Hicaz sa'yi olan 693 1/3 dirhem mikdarıdır.)

Fitre sadakası için buğday, arpa, üzüm ve hurma birer değişmez ölçüdür. Çünkü bunlardan
maksad, fakirin bir günlük ihtiyacını gidermektir. O da bunlarla karşılanır. Eğer belli bir para
ölçü olarak gösterilmiş olsaydı, ,bu gaye elde edilemezdi. Çünkü yiyeceklerin fiyatı zaman
zaman değişmekte olduğundan, belli para bazı yıllar bu maksadı karşılar ve bazan da
karşılayamazdı.

Fitre sadakası, zekat gibi niyet edilerek fakirlere temlik şekli ile verilir. Yemek ikramı
şeklinde verilemez. Bu niyet, malı ayırırken yapılabileceği gibi, fakire verirken de yapılabilir.
Ancak fakire bunu verirken fitre olduğunu söylemek gerekmez.
Fitre sadakasını, aralarında zevciyet veya doğum bakımından ilgi bulunanların birbirlerine
vermesi sahih değildir. Bir kimse fıtresini, fakir olan karısına, babasına ve oğluna veremez.

Fitre sadakası, İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî'ye göre, fakir olan zîmmîlere de verilemez.
Fetva da bu şekildedir. Çünkü bunun verilmesindeki maksad, bayram gününde fakir
müslümanların ihtiyaçlarını gidererek onların da bayrama sevinçle katılmalarını sağlamaktır.
Bu maksad, fitrenin zimmîlere verilmesi ile elde edilmez. Bununla beraber, fitrenin zimmîlere
verilebileceğini söyleyen alimler diyorlar ki: Bu sadakadan asıl maksad, mutlak olarak
fakirlerin ihtiyacını bir ibadet niyeti ile karşılamaktır. Bu maksad, fakir zimmîlere verilmekle
de kazanılır. Çünkü onlara verilecek sadaka da bir ibadettir.

Bir kimse fıtresini bir fakire verebileceği gibi, birkaç fakire de dağıtabilir. Birçok kimseler de,
fitrelerini birkaç fakire verebilecekleri gibi, bir fakire de verebilirler.
Fakat bir görüşe göre, bir fitre birkaç kimseye verilemez.

Birkaç fitre, gerek aynen ve gerek kıymet olarak sahiblerinin izni ile karıştırılmış bir halde
fakirlere verilebilir. Her fitreyi diğerinden ayırmaya gerek yoktur. Bununla beraber fitrelerin
ayrı ayrı verilmesi ihtiyata daha uygundur.

Fitre sadakası, yükümlünün bulunduğu yerdeki fakirlere verilmelidir. Başka yerlere
gönderilmesi mekruhtur.

"Eksiklikten ve fazlalıktan münezzeh ve yüce olan Allah, doğruyu daha iyi bilir ve O'nun
kereminin kemâlinden başarıya ulaştırması ve mükâfatlandırması umulur."

Kaynak: http://www.muhakeme.net

GÜNÜN HİKAYESİ

"ŞERRİ BIRAKTIRMAK DA SADAKA"

Ebû Zer radıyallahu anh anlatıyor:

Peygamber aleyhisselâma hangi amelin daha faziletli olduğunu sordum:

— Allah'a îman ve Allah yolunda cihad etmektir, buyurdular.

— Hangi köleyi âzad etmek daha faziletlidir? dedim.

— Kıymeti en yüksek olanı ve sahibi nezdinde en değerli olanıdır, buyurdular.

— Ben bunu yapamazsam hangi ameli işleyeyim? diye sordum.

— Bir âcize yardımda bulunur ve onu hakka irşad edersin, buyurdular.

Bunu da yapamazsam ne yapayım? diye sordum.

— insanları şerden vazgeçirtirsin. Çünkü bu da bir sadakadır, buyurdular.

(Buharî, Müslim)