Akşam yazarı Özdemir, Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili çıkacağı iddia edilen kaydın içeriğini anlattı ve şimdiden yalanladı...

Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili yeni ortaya atılan bu iddia çok konuşulacağa benziyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nu kim öldürdü? Muhsin Yazıcıoğlu ölüm fetvasını kim kimler verdi?

Akşam Gazetesi yazarı Cengiz Özdemir, gündemi sarsacak MUHSİN YAZICIOĞLU ile ilgili bomba bir iddiayı köşesine taşıdı.

Bir süredir sosyal medyada konuşulan ve 25 Mart'ta çıkacağı söylenen Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili 'ses kaydı' iddiasıyla ilgili yazan Özdemir, çıkacak kaydı içeriğini de 

 
paylaşarak peşinen yalanladı...

İşte o yazı...

Artık hepimiz biliyoruz.
Bugün yarın yeni bir kayıt çıkacak.
O kayıt ortaya koyacak ki:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Hayrettin Karaman'a devletin bekası için Muhsin Yazıcıoğlu'nun katlinin caiz olup olmadığını soracak.
Fetvasını isteyecek.

Hayrettin Karaman hocanın cevabı, “katli vaciptir” olacak.
Bu cevap üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dönüp Hakan Fidan'a “merak etme ben fetvasını hem de Hayrettin Karaman hocadan aldım” diyecek.
Hakan Fidan da, “tamam o zaman; emredersiniz” diyerek operasyon emrini verecek.

MİT'in Operasyon Timi de Hakan Fidan'ın emri hem de fetvalı olunca, “emredersiniz” deyip selam çakacak.
Ve helikopter kazası süsü verilen bir suikastla Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından öldürtülecek!

AŞAĞILIK KOMPLO

Buraya kadar yorum katmadan yazdım bu aşağılık komployu…
Öncelikle açıklık getirme amacıyla da olsa adını geçirdiğim ve şahsen de iyi tanıdığımı düşündüğüm bütün bu isimlerden özür diliyorum.
İftirayı açıklamak amacıyla hatırlamak bile zoruma gidiyor.
17 Aralık ile başlayan süreçte benzeri algı operasyonlarını sıkça gördük.
Yine çok çirkin bir tezgâhla karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz günlerde, farklı vesilelerle iki kez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüm.

Kısaca bahsi geçse bile ben bu tezgâhın üzerinde durmayı doğru bulmadım.
Önümüzdeki hafta televizyonumuz 360'ta Sayın Başbakan'ı konuk edeceğiz.
Artık canlı yayında sorarım.
Sormamın sebebi tereddüdüm olmayacak.
Esasen çirkin bulduğum bu soruyu sorumluluğumuz gereği program akışına da alacağım.

NİKAH ŞAHİDİ, MUHSİN YAZICIOĞLU!

Yeri gelmişken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile rahmetli Muhsin Yazıoğlu'nun ilişkisinden küçücük bir anı paylaşayım.
Yıl 2001.
Burak Erdoğan'ın nikâh  

 merasimi.
Kadıköy Evlendirme Dairesi'ndeyiz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Burak'ın nikâh şahidi Recai Kutan.
Eşinin nikâh şahidi ise, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu.
O gün kulak misafiri olduğum önemli bir ayrıntıyı aktarayım.
Nikâhın kıyılmasından çok kısa bir süre önce salona rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu geldi.

O günün siyasi yasaklısı Recep Tayyip Erdoğan, o günün milletvekili Abdullah Gül'e şahit değiştirelim düşüncesini açarak, kendisinden izin istedi.
Abdullah Gül hiç tereddüt etmeden “elbette” diyerek şahitlikten feragat etti.
O günkü nikâh masası böyle oluştu.

YAŞIYOR OLSAYDI...

Dün meydanlardaydım.
Önce İzmit'e gittim.
AK Parti mitinginde yüz bine yakın kişi vardı.
Oradan İstanbul Yenikapı'daki şehrin yeni miting alanına geçtim.
İstanbul'daki AK Parti mitinginde rekor bir katılım vardı; siyasi tarihimizin en büyük mitingine tanık olduk.
Biz, ecelin ne bir an önce ne de bir an sonra olamayacağına inanırız.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu iyi tanırdım.
Bu millet de onu çok iyi tanırdı.
Bakmayın siz çok oy vermediğine, gönlünün en mutena köşesinde yer vermişti!
Adım gibi eminim ki...
Muhsin Yazıcıoğlu yaşıyor olsaydı…
Bugün bu meydanlarda olurdu!

AK PARTİ VE BDP KOMŞU MEYDANLARDA MİTİNG YAPABİLİYOR

İstanbul'un yeni miting alanı Yenikapı ile eski miting alanı Kazlıçeşme arasında sadece birkaç kilometre var.
Aynı saatlerde orada da BDP mitingi vardı.
Bir buçuk yıl oldu bölgeden cenaze gelmiyor.
Ve İstanbul'da AK Parti ile BDP aynı gün komşu meydanlarda miting yapıyor.
Bundan daha güzel bir bahar havası olur mu?
Çözüm sürecini baltalamak isteyenler boşuna uğraşıyor.
Bu süreci hele rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu üzerinden baltalamaya çalışmak beyhude bir gayrettir.
Yaşıyor olsaydı bu sürecin en büyük destekçisi kendisi olurdu.
Onun duruşunu, dünyaya bakışını bihakkın kavramış bütün gönüldaşları bu sürecin devamı için her türlü fedakârlığa hazırdır.
En iyi onlar bilirler ve gerektiğinde de canları pahasına göstermişlerdir ki;
“Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır!”

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünde şok iddialar!

Muhsin Yazıcıoğlu'yle birlikte helikopter kazasında hayatını kaybeden İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş kazayla ilgili şok iddialarda bulundu...

Büyük Birlik Partisi (BBP) eski lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopter kazasında yaşamını yitiren gazeteci İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş, üzerinden 5 yıl geçen kazadan sonra oğulları Tuluhan ve Çağan'la neler yaşadıklarını, nasıl bir mücadele verdiklerini, 'siyah giymiş adamlarla' ilgili neler düşündüğünü Habertürk'e anlattı.

O kazada ölen gazetecinin eşi: Siyah giyen adamlara inanıyorum

Güneş sorulara şu yanıtları verdi: 

Kazanın üzerinden çok zaman geçti. Yeni tanıklar, kayıtlar, fotoğraflar çıktı. Bunlar sizin iç dünyanızda nasıl bir etki yaratıyor?

- İlk başlarda 'ya yapmazlar, hayır' felan diye düşünüyordum. Şimdi; bu suikast. En başından, en sonuna kadar suikast. Bazen, başı kaza olabilir ama aramama, kurtarmama operasyonundan dolayı suikast diyordum ama geldiğimiz noktada suikast olarak bakıyorum.

Genelkurmay'ın radar görüntüsü, İsmail'in saklandığı söylenen konuşmalarına ilişkin yeni delil var mı?

- En son çıkan 'siyah giyimli adamlar' mevzusu var. Bunu da İsmail'in bir yerde dillendirdiği, yani 'siyah giyimli adamlar var' diye bir yerde söylediği söyleniyor.

Siyah giyimli adamlar konusu nereden çıktı ve size gelen başka bilgiler var mı?

- O siyah giyimli adamlar mevzusuna ben inanıyorum. Doğru olma olasılığı yüksek. Çünkü kazanın en başından sonuna kadar baktığımızda orada herkes herşeyi yapmış. Yalnız hepsi ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Çünkü hepsini görüntü, kayıt altına almışlar. Cihazları çalarken kaydetmişler. Aralarındaki konuşmaları kayıt edilmiş. Birşeyleri örtmek için epey açık vermişler. Allah hepsini şaşırtmış.

'GÖRÜNTÜYÜ GETİRECEK KİŞİ VE OĞLU ÖLDÜ'

Nasıl olduğunu düşünüyorsunuz?

- Kaza günü aslında onlar bulundu. Çünkü bunun delilleri de var. Kazanın olduğu gün bulunduklarına dair, oraya birilerinin gittiklerine dair. Siyah giyimli adamların orada olma ihtimali çok yüksek. Bu görüntüleri seyreden kişilerden biri Ahmet Akpak. İstanbul'da polis muhabiriydi.

Savcıya görüntüleri getireceği hafta şeker komasından ölüyor. Daha ilginci, oğlu aynı girişimde bulundu. O da silahla vurularak öldürüldü, bir olay sonucunda. Oğlu öleli de 1.5-2 ay oluyor. İki olay üstüste gelmez. Onların ölümü de bu kazayla ilgili şaibeli durumdadır şu an.

Başka yerlerden de geldi mi bu bilgi?

- O görüntüleri seyreden başka insanlar da var. Bu görüntüleri seyreden herkesin anlattığı şeyler hepsi birbiriyle çok örtüşüyor. Hepsi farklı zamanlarda, bilgileri geliyor savcıya. Ama hepsinin seyrettiği aynı görüntü. Bu insanların hiçbiri de birbirini tanımıyor. Ama anlattıkları şeyler, hepsi doğru. O yüzden de ben bu siyah giyimli adamlar mevzusuna yüzde 90 inanıyorum. Kaza günü oraya birileri gitti.

Siz bir yandan davayla uğraşıyorsunuz, diğer yandan çocuklar küçük, bu mücadeleyi nasıl verdiniz?

- İlk iki sene zaten çok kötüydü. Oğlum Tuluhan bir kaza geçirdi. 1 Nisan'da İsmail'i defnettik, 19 Mayıs gibi Tuluhan'ın kolu kırıldı. Ameliyat oldu. Öğrendiğinde şoka girmişti. Hepsi üst üste gelince Tuluhan'ın üzüntüden psikolojisi bozuldu, depresyona girdi. Saçları döküldü. 6-7 ay kadar hem psikolojik tedavi gördü, hem fizik tedavi. Ben Tuluhan'la ilgilenmek zorunda kaldığım için Çağan'ı hep atladım.

Şimdi nasıllar?

- Şimdi gayet iyi, alıştılar da artık. Çağan, kaza zamanında 3 yaşındaydı. Çağan yeni yeni bunun acısını hissediyor. İstanbul'da bir organizasyonda İsmail'in sesini ve slaytını görünce sessizce koltuğa yapıştı, hem slaytı seyretti hem de ağladı. Şu an Tuluhan evin erkeği, babası.

Bir yandan çocukları toparlamanız gerekiyor, diğer yandan kazayla ilgili çok soru işareti. Nasıl yaptınız?

- Bazen insanın ağlayası geliyor ama ağlamaman gerekiyor. Ölüm normal, takdir-i ilahi. Kazanın ilk gününden şu ana kadar hiç isyan etmedim Allah'a ama isyanım insanoğluna. Buna kimler bulaştıysa onlara isyanım.

Bilip susuyorlar, görüp görmüyorlar, duyup da duymuyorlar. Ne kadar bu kaza ihmal felan olsa da İsmail kısmı tamamıyla cinayete giriyor artık. Hepsi ölmüştü ama İsmail yaşıyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasını yürüten savcılar görevden alındı

BBP eski lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmayı yürüten savcılar Şeref Gürkan ile Mustafa Başer de tasfiye edildi.

HSYK, 271 savcı ve hâkimin görev yerini değiştirdi. Ergenekon, Balyoz, KCK, Zirve Yayınevi cinayetleri, Askerî Casusluk ve yolsuzluk gibi onlarca önemli dosyaya bakan hâkim ve savcıların neredeyse tamamı tenzil-i rütbeyle pasif görevlere atandı.

HSYK, 271 hakim ve savcının görev yerini değiştirdi. Listesinin ilk sırasında, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmayı yürüten savcılar da bulunuyor. Kısa bir süre önce dosya elinden alınarak Kahramanmaraş’a gönderilen savcı Şeref Gürkan, Malatya da düz savcı olarak görev yapacak. Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay Başkanlığı’nda rotaların takip edildiği merkezde keşif yapan savcı Mustafa Başer de Ankara savcısı olarak görevlendirildi. Savcı Başer, olay günü bölgedeki hava hareketliliğini incelemişti.

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görev yapan 8 hâkim farklı şehirlere atandı. Davayı karara bağlayan heyetin başkanı Hasan Hüseyin Özese, Sakarya hâkimliğine atandı. Üye hâkimler Hüsnü Çalmuk Kocaeli, Sedat Sami Haşıloğlu Trabzon, Ercan Fırat Zonguldak, Nihat Topal Kayseri ve Fatih Mehmet Uslu da Kütahya hakimliğine atandı. Bu mahkemenin ikinci heyetine başkanlık yapan Kemal Can da İstanbul hâkimi olarak görevlendirildi. 

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Gökmen Demircan, Tekirdağ hâkimi olarak görevlendirildi. Demircan, Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında birçok arama, el koyma ve tutuklama kararına imza atmıştı. İstanbul merkezli KCK davalarına bakan 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kazım Kahyaoğlu da Sakarya hâkimliğine görevlendirildi. Bu mahkemede görev yapan ve Balyoz davası kararında imzası olan hâkim Ali Efendi Peksak, Kocaeli hakimi oldu. Şike davasını karara bağlayan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Ekinci, Bakırköy Adliyesi’ne hakim olarak atandı.

Hrant Dink’in ölümüne ilişkin davaya bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hadi Çağırdır da İstanbul Adliyesi’nde düz hakim oldu. 28 Şubat davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Tayyar Köksal ve 12 Eylül davasına bakan 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı Süleyman İnce, Ankara hâkimi olarak görevlendirildi. Diyarbakır’da faili meçhul cinayetler, PKK’nın iç infazları ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın gibi birçok önemli soruşturmayı yürüten savcı Osman Coşkun, Trabzon savcısı oldu. 7 bin kişinin dinlediği iddiası gündeme getirilerek gölgede bırakılan Selam-Tevhit Terör örgütüne yönelik soruşturmayı yürüten savcı Adem Özcan da Afyonkarahisar savcısı oldu.

17 Aralık soruşturmasını başlatan savcı Celal Kara’nın da görev yeri değişti. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan hemen sonra dosyadan alınan Kara, Afyonkarahisar savcısı olarak görevlendirildi. Muammer Akkaş’tan alınan 25 Aralık soruşturmasına atanan 4 savcı yerini korudu. Eski TMK savcısı olan ve Mavi Marmara iddianamesini yazan savcı Mehmet Akif Ekinci de başsavcı vekiliğine terfi eden bir diğer isim oldu.